Okur mektubu

"Yılbaşının düşündürdükleri" başlıklı yazımın 4 Ocak 2006 tarihli gazetede yer alması üzerine okurlarımızdan Sami Kenaz, kısmen farklı bir yaklaşım sergileyerek görüşlerini iletti. Daha dinamik bir okur kitlesi yaratmak, görüşleri tartışmaya açmak adına uzunca bir süredir Perspektif sayfamızda yazı ve mektupların gazetemize ulaştırılması çağrısında bulunuyoruz. Doğrudan tarafıma gönderilen yazıya kendi köşemde yer vermeyi uygun gördüm.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
25 Ocak 2006 Çarşamba

Bu haftaki yazınızda değindiğiniz konu için sizi kutlarım. Çünkü uzun zamandır bu konu her aralık ayı sonunda tartışılır ve ne yazık ki benim gibi düşünenler tabiri caizse kalın kafalı ve bağnaz olarak nitelendirilirler ve gerçekler bir türlü tartışılıp düşünülmez.
Görüyorum ki siz de yazınıza başlarken, bizim yılbaşımız Roş Aşana’dır demektesiniz. İzin verirseniz bu konuya  değinmek istiyorum, amacım yazınızı eleştirmek değil, yalnızca başka bir pencereden olaya bakmaktır.
Evet; Amos Oz’un söylediği gibi kimse kimseye bir şey dayatmamalı ama unutulmaması gereken en önemli konu ve Yahudiliğin temel kuralı, hepimizin hepimizden sorumlu olduğudur. Bu yadsınamaz kesin bir kuraldır. O halde, herkes ne isterse yapsın demek o kadar da kolay değildir. "Kendileri gibi düşünmeyenlerin iyiliği adına, kendi görüşlerini dayatmayı erdem bilmektedirler" diyor Amos Oz. Böyle düşünenlerin  unutmaması gereken hepimizin aynı gemide olduğumuzdur. İsteyen tıpayı çeksin bana ne demek, daha sonra  başımıza geleceklerden bizi ne yazık ki kurtarmamaktadır.
Dünyadaki şiddet, hastalık, terör, depremler rasgele değildir. Bütün bu olumsuzluklar toplumsal davranışlarımızın neticesidir. Bu gerçeği kavramak zor olabilir.Yahudiliğin temel düşüncesi olan bu durum karşısında duyarsız davranmak ne yazık ki mümkün değildir. Bu taraftan bakıldığında dayatılmanın erdem olarak bilinmesi doğru değildir. Bazen bir zorunluluktur.
Dünyada 31 Aralık akşamını yılbaşı kabul eden Yahudilerin hepsinin Tanrı’ya inançlarının tam olduğuna inanıyorum. Bunu Tanrı’ya karşı gelmek için yaptıklarını zannetmiyorum. Ancak tüm derneklerimizde de kutlanan bu gecede herkes birbirine sarılarak hayırlı, iyi, mutlu yıllar dilemektedirler.
Bunu kimden istemektedirler? Tanrı’dan. Peki Tanrı bize ne diyor; "yedinci ayda, (tişri) ayın birinci gününde sizin için tam rahat, şofar sesi ile anılma, mukaddes toplantı olacaktır" (Vayikra – Levililer 23/24ᆭ). Ve biz bunu Roş Aşana olarak, yani yeni yılı şofar çalarak, dua ederek, iki gün boyunca kutlarız. Arkasından Kipur günü Tanrı’dan günahlarımızın af edilmesini ve  yeni yılda iyi şeylerin yazılmasını dileyerek geçiririz.
Aradan 3 ay geçtikten sonra sizin de belirttiğiniz gibi dinimizce Hıristiyan geleneği olarak kabul edilen yılbaşı kutlamasına katılarak hangi yüzle  Tanrı’dan dileklerde bulunuyoruz? Yahudi kimliğimizle mi? Bizim yılbaşımız değil. Hıristiyan kimliğimizle mi?  Hıristiyan değiliz. Globalleşen dünyanın vatandaşı olarak mı? Bunun mümkün olmadığını en iyi biz Yahudiler biliriz. 
Tanrı bize; ben sana Roş Aşana’da yazgını yazdım, senin ne işin var orada derse ne cevap verebiliriz? Dediğiniz gibi eğlenmek zorunluğu uğruna Yahudi kimliğimiz rafa kaldırılmıyor mu? Bu biraz iki yüzlülük değil mi? Biz Hıristiyanlığın kurallarını  kabul etmediğimizden dolayı İspanya’dan kovulmadık mı? Çocuklarımızın Bar/Bat-Mitzva’sını, ölülerimizin mevludunu Roş Aşana’ya göre yapmıyor muyuz? Hıristiyan dünyasındaki antisemitizmin bırakın yılbaşı kutlamalarına katılmayı üç nesil önce Hıristiyan olan Yahudileri bile gaz odasına gönderdiğini ne kadar çabuk ve kolay unutuyoruz.
Gerek ülkemizde, gerek İsrail’de, gerekse dünyada, bazı Yahudilerin bu bilince varmak için gerektiği kadar düşündüklerini sanmıyorum. Amos Oz’un da, yüzbinlerce yahudinin öldürülmesine ve Bet-Amikdaş’ın yıkılmasına sebep olan Romalıların yılbaşı olarak İsa’nın doğumundan yola çıkarak belirlediği bir tarihi, sahip olduğu Yahudi kimliğinin temeli olan Tora’ya tercih edeceğini zannetmiyorum. Daha önce yazdığınız gibi "aslı varken diğerlerine gerek var mı?". Üstelik yahudi takvimi, yılbaşını Avraam’ın veya Moşe’nin doğumunu, ya da Mısır çıkışımızı değil, ilk insanın yani Adam’ın yaratılışını baz almaktadır, Hıristiyanlardaki gibi İsa’nın doğumunu değil.  Bu bakımdan da daha evrenseldir.
Bu arada Şalom Gazetesi’ni yaklaşımından dolayı kutlarım. Dilerim bu davranış ve düşünce tarzı daha da gelişerek tüm toplumumuza yayılır.