Özlem

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bilgisayarın başına oturmuş gelen iletileri alışkanlıkla okurken, bir gruptan gönderilmiş Dario Moreno’nun Canım İzmir şarkısı beni dalgınlığımdan kurtarıyor. Sandalyemde geriye yaslanıp, her zaman keyifle dinlediğim bu şarkıyı, söz ve ezgisiyle duyumsamaya çalışıyorum. Buram buram İzmir kokan her sözcüğü, sanatçının kente olan özlemini öyle güzel anlatıyor ki...
Özlem!
Bu sözcük üstüne yüklediğimiz anlamları düşünüyorum:
Birlikte olduğumuz, ayrıldığımız bir insana ya da bir yere duyduğumuz ilgi kadar, olmasını istediğimiz bir şeye duyulan aşırı istek ve tutkuyu aynı sözcükle dile getiriyoruz.
Tüm tanımlar bir yana, doğduğu topraklara özlemi, yurt dışından gelen arkadaşların gözlerinde daha somut görme olanağım oluyor:
Gittiğimiz küçük esnaf lokantasında yenilen Osmanlı- Türk yemekleri, gezdiğimiz sokaklarda el sallayan, hatır soran insanlar, kordon boyunda yürürken yüzümüzü okşayan imbat, Hisarönü’nde içtiğimiz telveli kahve, her uğradığımız arkadaşın çay ikram etme uğraşı… Bizim için sıradanlaşmış bazı davranış ve alışkanlıklar, uzun yıllar ülke dışında bulunan arkadaşlar için çok farklı bir özlem giderme gerekçesi olarak görülebilir. Hele birlikte büyüdüğümüz, ancak çeşitli nedenlerle uzak kaldığımız kimi dostlar için, duydukları her sözcük, yedikleri her lokma, karşılaştıkları her insan, bir anımsama dürtüsü kadar, geçmişle bir kucaklaşma olabiliyor.
Ülkemizden uzun bir süre uzak kaldıktan sonra, bir nedenle gezmeye gelmiş arkadaşlarımda şunu görüyorum:
Yıllar yılı yüreklerinde birikmiş özlem, satır satır gözlerinde okunabiliyor.
Gözlediklerim bir yana, ya okuduklarım?..
Bir yere ya da bir insana duyulan özlem, kimi zaman yürekleri kavururken, kimi zaman da sanatçıları, farklı alanlarda yaratmaya itmiştir. Şairler dizeleri, yazarlar öykü ve romanları, ressamlar resimleriyle bunu binlerce yıldır dile getirmeye çalışmışlardır.
Çoğu kez, sözcükler de yetersiz kalıyor yıllar yılı birikmiş bir özlemi anlatmak için...
Attila İlhan’ın bir şiirinde söylediği gibi, “kimi sevsem sensin”!
Ahmet Arif  “Hasretinden Prangalar Eskittim” diyor.
Yine Nazım Hikmet’in Türkiye’den ve sevdiklerinden uzakta “deli hasret, deli hasret” diye yakındığı gibi...
Ya da Rabia Hatun’un, “Ben ta senin yanında dahi hasretim sana” dizesi gibi…
Aşk vurgunları bir yana...
Çeşitli nedenlerle ülkesinden uzaklaşmış ya da uzaklaştırılmış sanatçıları düşünüyorum. Her biri, bu özlemi farklı sanat ürünleriyle öyle güzel dile getirmişler ki...
Kimi zaman bir sürgünü yaşıyoruz, kimi zaman da sürgünlük kendi içimizde!
Bu sürgünlük sürdükçe de, özlemler büyüyor, daha çok yakıyor yüreklerimizi...
Neyin özlemini çekiyorsak, onun, mutlaka yarım kalmış bir sevgiden kaynaklandığını düşünüyorum.
Hiç aklımda yokken, Dario’nun Canım İzmir şarkısı beni nerelere sürükledi.