Sevgili her mevsim gelir...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Biri gelip de bana: “25 yaşına geri dönmek istiyor musun?” diye sorsa, cevabım “kesinlikle istemem” olurdu. Ne yirmi beş, ne de otuz; ama otuz beşte taht kurup kalabilirdim…
Ne de çok dertleri varmış 25’liklerin. Her yaşın kendine göre sorunları olduğu yadsınamaz.
Üniversite çağlarında vizeler için boğuşurken, “Bunlar güzel günleriniz. Hele bir evlen, sorumluluk al; o zaman görürsün” şeklinde içimizi karartanlar, daha sonra: “Hala evlenmedin mi sen?” diye takılmaktan geri kalmazlar.
Evlenip çoluk çocuğa karıştığınızda, iki yaşındaki oğlunuz alerjiden tıkandığında, bir yetişkin yanınıza gelip, “Merak etme, büluğa erdiğinde geçer” dediğinde, daha bekleyecek on seneniz olduğunu düşünürken ne denli sakin kalabilirsiniz !
Çocuğun, gencin, yaşlının kendince ayrı ayrı dertleri var. Görüldüğü üzere ‘orta yaş’ grubunu  listeye hiç almadım. Zira onlar değişmeyen bir kapsama alanındadırlar. Gençlerle yaşlılar arasına kalan ‘tost’ grubunu oluştururlar…
Sevsek de, üzülsek de, doğal olan her süreç yaşamın bir parçasıdır. Ve de hayat yaşamaya değer!
***
Dertli “25 yaş grubuna” gelince, son günlerde yakın çevremde ve tesadüf eseri sokakta tanık olduğum konuşmalar dikkatimi çekti. Şubat’ın 14’ü ‘Sevgililer Günü’ydü. Söz konusu  gençlerin de ya kutlama yapacak bir sevgilisi yoktu, ya da kısa süre önce sevgililerinden ayrılmışlardı. Kızgınlık içinde: “Ne gerek var böyle bir güne, kim mal etmiş bunu bizlere!” şeklinde isyan içinde idiler. Haksızsınız desem olmaz, haklısınız desem o da olmaz. Kentin büyük caddelerinde vitrinler, süslü kocaman kırmızı fiyonklu ambalajlarla dolu. İndirim yapan mağazalarda %50, % 60, % 70’e varan oranlardan geçilmezken, yanı başlarında kırmızı kalp, kırmızı defter, kırmızı kadife kutuya konulmuş bir çift kol düğmesi veya yüzük sergileyen vitrinler daha çok ilgi çekiyor.
Dertlenmeyin 25’ler, 14 Şubat’ta değilse, bir başka gün mutlaka bir sevgiliniz olacak.
***
Sevgili dediğin her mevsim gelir. Oysa ki Purim, senede bir kez. İki konu arasında nasıl  bir bağlantı kurduğuma gelince, 14 Şubat’taki “kırmızı kalp” furyası bana hep İstanbul’a özgü olan kırmızı-beyaz Purim şekerlerini anımsatır. Kimi, kalp şeklindedir, kimi içi badem ezmesiyle doldurulmuş sepet. İnsanı neşelendiren gülümseten bu bayram, henüz sevgili derdinde olmayan  çocukların dört gözle bekledikleri bir kutlamadır. Bayramın simgesi olan ‘mahpurim’ler (harçlık), bir zamanlar mendil içinde verilirken; zamanla bir zarfta, şimdilerde ise ya pantolonun cebine ya da avucun içine sıkıştırılıyor. Ebeveynler  4 Mart yaklaşıyor, bilginize…
***
Yirmibeş ve üstü yaş grubu, yaranızı deşmek istemiyorum ama, Öğrencilere Yardım Derneği’nin (Mişne Tora) kermesindeki kalp şeklinde üzeri kırmızı fiyonklu paketlenmiş kekleri enfesti.