Sanat, paylaşmak için!..

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Ne için yazmak?.. Kimin için yazmak?..
Bu sorular, benim gibi çok kişinin zaman zaman kafasını kurcalamış; bu konudaki düşüncelerimizi yeri geldiğinde yazmışızdır. Dergilerin soruşturmaları yanında, yazarlarla yapılan söyleşilerde, bu sorular sıkça ortaya atılır, tartışılır. Bu konuda söylenenleri de her zaman ilgiyle okurum. Geçenlerde Umberto Eco’nun bir yazısında okuduklarım, beni de yazmaya kışkırttı. Aslında ünlü yazarın şu sözleri, sanatın her dalında ürün verenler tarafından paylaşılabilir:
“Bazen bir felsefecinin felsefe yapmasını, bir yazarın yazmasını sağlayan tek şey şudur: Şişenin içine bir mektup yerleştirmek. Böylece birinin inandığı ya da güzel bulduğu bir şey, arkasından gelen insanlar tarafından da inanılabilir veya güzel olarak görülebilir.”
Eco’nun sözlerine şunları da eklemek gerekir:
Şişedeki mektubun biri ya da birileri tarafından okunması koşuluyla!.. Yoksa kimsenin eline ulaşmamış bir mektup, yalnız yazılmakla kaldığı gibi, paylaşılması için boşuna bir umut beslenmiş olur.
Bence bir sanat yapıtı paylaşıldığı sürece anlam kazanır, çoğalır, yaygınlaşır. Çekmecelerin, depoların tozları arasında kalmış ürünler, okuyucu ya da izleyiciye ulaşamıyorsa, kimin için ne anlam taşır?
Bu söylediklerim kuşku yok ki, bir değer taşıyan ya da gelecekte umut veren yapıtlar için geçerli olacaktır. Yoksa her ortaya konan ürünün, herkese ulaşması gerektiği gibi bir kural zaten olamaz!
Kimi zaman yeni tanıştığım ya da eskiden beri görüştüğüm, ancak konu geçmediği için gizli yeteneklerini bilmediğim bu arkadaşların, gençliklerinde şiir veya öykü yazdıklarını öğreniyorum. Bunları ya yüreklilik gösteremeyerek yayımlamamışlar ya da gerçekten değerli görmemişler! Bir genelleme yaparsak, sanırım bu konuda, birinci olasılık daha ağır basıyor. Gençlikte yazılan her şey, yazan için mutlaka değerlidir! Yıllar geçtikçe üstünde düşünme, onları değerlendirme olanağı bulunuyor... Ya da bir çekmecede saklanıyor, sözü geçtiğinde anımsanıyor.
Yıllar önce yolun başındaki biri olarak, benzer bir umutsuzluğu, yılgınlığı yaşamadım mı?.. İlk şiir denemelerimi gazete ve dergilere yollarken gelecek için beslediğim umutlar, zaman geçip de yayınlanmaya değer görülmediğinde, yerini öfkeye, hayal kırıklığına dönüşmedi mi?.. Bugün anımsadıkça, yalnızca gülümsüyorum.
Kuşkusuz, sanat tarihi içinde yaşarken değeri bilinmemiş yüzlerce kişi sayılabilir. Bunlardan birçoğunun ürünleri ya uzun yıllar gün yüzüne çıkamamış ya da toplum ve eleştirmenler tarafından gereğince değerlendirilemediği için, bu sanatçılar yoksulluk içinde yaşama gözlerini yummuşlar.
Her sanatçının yaratmak için mutlaka bir nedeni vardır; ama bu neden, yalnızca kendisini doyurmak için kaldığı sürece, Eco’nun deyişiyle şişenin içine yerleştirilen mektup, açılmadan kalacaktır.
Biz yine sözlerimizi yineleyelim:
Sanat paylaşmak içindir!