Küresel isinmanin zihinsel etkileri

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete...
Akşamları belli bir saatten sonra çok acil olmadıkça telefonla aranmaktan hoşlanmadığımı yakın çevrem iyi bilir. Benzer bir durum pazar günleri için de geçerlidir. O gün sadece kendim ve dolayısıyla ailem içindir. Pazarları asla siyaset, hükümet ve cemaat başlıklı konular konuşmam. Gereksiz olarak nitelendirdiğim toplantılardan da uzak dururum. Zira haftada en az bir kez zihnin farklı konulara yönlenmesinin daha yararlı olduğuna inanırım. Haftanın 7 günü aynı insanlarla birlikte olmanın kişinin üretkenliğine zarar verdiği düşüncesindeyim.
* * *
Ne var ki, zaman içerisinde değişime uğradığımı farkettim. Pazar olmasına rağmen düğünlere gitmekten keyif almaya başladım. Gelinin sokak kapısından girişini heyecanla izliyorum. Annesinin kıyafetini, babasının yaka çiçeğini kibarca inceliyorum. Kısacası önceleri sevimsiz bulduğum tüm bulguları yaşamaya başladım. Bazıları, buna ‘yaşlanmak’ diyor. Acaba mı? Pek inandırıcı değil. Kimileri çok gençken meraklı oluyor. Bende bu gelişim geç yaşanıyor. Farklı bir metamorfoz mu bu?
Törenlere gelince, eskiye oranla o kadar değişiklik var ki... Hahamın yeni evliler için yaptığı Türkçe konuşma, ardından gelen ritüeller kadar anlamlı. Müzikte farklılıklar dikkati çekiyor. Bu arada önümde, arkamda ve yanımda oturanla sohbet edip, yetişemediklerime pandomim aracılığıyla ulaşıyorum.
İnanamıyorum... Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete...
Şimdilerde gelinle damadın sinagog çıkışında nereye gittiklerini merak edip sormadım. 
‘Fi’ tarih neslinin yeni evlileri önce kayınvalidelerinin evine giderdi. Orada aile resimleri çekilir, neredeyse bayılacak hale geldiğinizde fotoğrafçı ‘Son bir poz, gelinle damat yaklaşın, yaklaşın. Damat bey gelin hanımı öpün şimdi’ gibi lüzumsuz bir anons yapar. Ve flaş patlardı. Ardından da beş yıldızlı otellerin birinde gece kutlaması için buluşulurdu.
Beş yıldızlı kutlamalar halen geçerli. Sadece bir zamanlar, aileler genç evlilerin fikrini sormazdı, şimdi ise yeni evliler ailelerin fikrini sormuyor..
* * *
Geçtiğimiz pazar, çok nazik bir davet üzerine eşimle bir çiçek bahçesini andıran Neve Şalom’da Şeyla ve Nesimi Büyükbabani’nin oğulları Eytan’ın Pidyon-Haben törenine katıldık.
Raf Nafi Haleva’nın da söylediği üzere sezaryenle yapılan doğumların çoğalması üzerine Pidyon törenine giderek daha az tanık oluyoruz. Bilindiği üzere, pidyon, ailenin normal doğumla dünyaya gelen ilk erkek çocuğu için gerçekleştirilen bir törendir. ‘Kavram ve Değerler’i gözden geçirirseniz, törenin ayrıntılarını anımsarsınız.
Teva’da bebeği kollarında tutan anne ve babanın yanısıra heyecanlı iki büyük anne ve büyükbaba olaya tanıklık ederken, törenin bir parçası olan, en az ebeveynler kadar heyecanlı bir Mois Kohen vardı.
Artık törenleri de sevmeye başladığıma göre, kanımca  anatomik ve zihinsel açıdan farklılıklar yaşıyorum. Küresel ısınma insanları gerçekten etkiliyor...
Ama siz yine de pazarları beni aramayın.