Antisemitzm ve Tarih Bilinci

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Tarihçi Prof. İlber Ortaylı Osmanlı’nın imparatorluk dönemine ışık tutan çeşitli konuşmalarını topladığı ikinci kitabı “Son İmparatorluk Osmanlı*” da  geçmişi anlamak ve ondan dersler çıkartmak ile ilgili ilginç ipuçları veriyor…
“Toplum bilincini şekillendiren en önemli unsur geçmiştir… Toplum devamlı üreyen, devamlı ölen, nesilden nesile parçalar halinde birtakım şeyleri miras bırakan büyük bir organizmadır… Belirli bir toplumu, bir etnik grubu ya da bir ulusu oluşturan başlıca öğelerin dil, din ve üstünde yaşadıkları coğrafya parçası olduğu ifade edilir…”
Önce, Babil sürgünü ile sona eren Yahudi siyasî erki ve daha sonraları, günümüzden 20. yüzyıl kadar önce, Massada’nın düşmesi ile başlayan diaspora yılları, Yahudi halkının dilini ve üzerinde yaşadığı toprak parçasını elinden almış, dinini uygulamasına ciddi kısıtlamalar getirmiştir. Ne Yunan uygarlığı, ne de Roma genelde tek Tanrı fikrine, özelde Yahudiliğe şefkatle yaklaşmamıştır. Tarih bunun daha sonraları da devam ettiğine, hatta bugüne dek, bu anlamda çok ilerleme sağlanamadığına tanıklık eden olaylarla doludur. Bu bağlamda düşünülecek olursa, Yahudi halkının tarihi etrafında buluşması ancak bir mucizedir!
“Kimlik, bizim dışımızda gibi görünen birtakım olaylardan, savaşlardan, istilalardan, göçlerden meydana gelen tarihin bize sunduğu dil, din ve yaşanan olayların bıraktığı izlerle oluşmaktadır.”
İşte bu mucizenin altında yatan, tarihinin, dünyanın dört bir yanına dağılmış Yahudi toplumlarını kavramasıdır. On Emir’den ilham almış yaşam şekline diaspora yıllarında sıkı sıkıya bağlı kalmış Yahudi halkı, içinde yaşadığı toplumlar tarafından zaman zaman itilip kakılmasına rağmen, belki de ortak sevinçleri ve acıları sayesinde çağımıza ulaşmıştır.
Yahudi halkının sevinci, günlerini yaşadığı ülkede barış içinde geçirmek ve yaratıcılığı ile fayda sağlamak olmuştur, diasporadaki asırları boyunca… Acıları ise hiç dinmemiş: İşte engizisyonlar! İşte pogromlar…Ve tabii ki, Holokost!
Bizlerin bunları bilmemiz gerekiyor. Prof. Ortaylı’nın dediği gibi  “Kimliğin en önemli parçası, en vazgeçilmez unsuru olarak tarihi bilmemiz gerekiyor.”
“Siyon Önderlerinin Protokolleri” XIX. yüzyılda antisemitizmin halka empoze edilen bir hareketten sıyrılıp kitlesel bir düşünce ya da davranış şekli olmasını tetikleyen, popülizm ile  yoğrulmuş ırkçı bir kitaptır. Bakınız ki, buradan hareketle beslenen Yahudi karşıtı çevreler, günümüzün antisemitizmini politize etme yolunda başarılı oluyorlar… Holokostu yok sayıyorlar… Neredeyse, soykırımı Yahudiler planladı demeye getirecek kadar işi ileri götürüyorlar! İşte bu tuzağa düşmemek için, antisemitizme hazırlıklı olmak için, tarihi bilmemiz gerekiyor.
“Tarih isteseniz de, istemeseniz de orada, sizin küplerinizde duruyor. Tarihi, cehaletten dolayı reddettim deyince, reddedildi sanılır… Adam sanıyor ki, pasta keser gibi tarih yapılabilir. Mümkün değil!”
Modern antisemitizm İsrail’in varlığını sorgulamayı ve bunun üzerinden etkili olmayı seviyor;
Nazi yönetiminin uyguladığı “Son Çözüm” sonucu yok edilen kültürel ve ekonomik zenginlik yanında yitip giden 6 milyon insanın anısını, İsrail devletinin kurulmasına malzeme ediyor. Arzular kristalleşiyor ve talepler İsrail’in haritadan kaldırılması gerektiğine dek gidiyor. Satır aralarında okunan nefret  çok yabancı değil: benzerini bulmak için çok uzağa gitmeye gerek yok!

(*) Son İmparatorluk Osmanlı, Timaş Yayınları