Para tanrisi

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bir yerde duymuş ya da okumuş olayım, tefeci sözcüğü her geçtiğinde, nedense olumsuz düşünceler geçer aklımdan: Bu sözcüğe zaman içinde ve değişik kaynaklardan yüklenen anlamlardan mı, kimi tefecilerin insanlara olan acımasız yaklaşımlarından mı, yoksa okuduğum haber ya da roman kahramanlarının, düşünce ve davranışlarından mı etkileniyorum?
Söylediklerimin tümü etkili olabilir. Venedik Taciri’ndeki Shylock karakterini anımsayalım: Bu ad roman yayınlandıktan sonra İngilizcede cimri, kalpsiz, tefeci gibi birçok olumsuz anlamlarda kullanılmaya başlanmış. Kuşkusuz Shakespeare’in yarattığı bu kahraman, ne denli ölümsüz olsa da, ona yüklenilen niteliklerle birlikte yaşıyor.
Toplumun, başta dinlerin de etkisiyle, bu mesleği sürdürenlere iyi bir gözle bakmadığını söyleyebiliriz. Gerçi kimi zaman, yasaların desteğini arkasına almış bazı banka ve kurumlar, tefecilere parmak ısırtacak yöntemlerle müşterilerini silkelemekten geri kalmadılarsa da, onlar konumuzun dışında olduğundan, buraya bir nokta koymadan şunu söyleyebiliriz: Borç denizine düşen, tefeci yılanına sarılıyor!
Durup dururken bu konuya neden takıldım?
Geçen gün kitaplığımı karıştırırken Tefeci Gobseck elime geçti, yeniden okudum. Balzac’ın ölümsüz roman kahramanlarından biri. Her ne denli bazı yönleri abartılı olsa da, bu mesleğin acımasızlığı içinde, paraya tapan bu kişinin insanlara olan yaklaşımı, tutkuları, kalın çizgilerle anlatılıyor. Gobseck, romanın bir yerinde şöyle diyor:
“Benim kadar yaşamış olsaydınız anlardınız ki, bir insan için üzerinde uğraşmaya değecek gerçek bir değer taşıyan bir tek maddi şey vardır. O da altındır. Altın tüm insan gücünü temsil eder.”
Bu gücün kötüye kullanılabileceği, her şeyin parayla çözümlenebileceği düşüncesi karşısında, Gobseck’in söylediği şu sözleri okuduğumuzda esas duruşa geçmek gerekir:
“Yaşam dediğin şey, paranın çalıştırdığı bir makinedir.”
İçinde bir gerçeği barındırsa da, yalnızca maddesel değerlere önem verenlerin, bu tümceyi baş tacı edeceklerinden kuşkumuz olmasın. Onların gözünde her şey paradır, her şey parasal değerlerle ölçülür! Bunu yalnız bir ürün ya da bir hizmetin karşılığı olarak değil, her türlü ilişkiden beklentilerle değerlendirmek gerekir. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda, her türlü duygu ve davranışlar, insanı insan yapan erdemler, aynı bakış ve çıkarlar doğrultusunda ele alınır. Aslında, erdemlerden ödün verilmediği sürece, herkesin bu konudaki yaklaşımına saygı gösterebiliriz.
Bir roman kahramanının dilinden çıkmış sözlere gülüp geçilebilir, kuşkusuz; oysa bu düşünceleri bir yaşam felsefesi olarak uygulayanları gördüğümüzde onları anımsıyor, maddesel değerler karşısındaki güçsüzlüklerini gördükçe de üzülüyoruz.
Matta İncilinde İsa, hem Tanrı’ya hem de Mamon’a kulluk edilemeyeceğini söylerken, haksız değil. Mamon, Fenikelilerin para tanrısı. Bu gün Mamon, farklı adlarla dile gelse de, daha etkin olarak birçoğumuzun yaşantısındaki yerini koruyor.
Bu Para Tanrısı’na olan sevgi ve saygımız çoğaldıkça, mutsuzluğumuz da artmaktadır!