Ünlüler de insan

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Albert Einstein, her zaman bir bilim adamı, bir düşünür olarak gündeme gelirken, ölümünden elli bir yıl sonra, bu günlerde magazin basınının ilgi odağı oldu. Bunun nedeni, ikinci eşi Elsa ile evliyken altı kadınla sürdürdüğü ilişkinin, açıklanan mektuplarıyla birlikte ortaya çıkmasıydı. Onun kadınlara olan düşkünlüğü, yaşam öyküsünü yazanlar ve ona karşı ilgi duyanlar tarafından biliniyor olsa da, belgeler ortaya dökülünce, anlaşılan herkesin bu konuya karşı merakı daha çok artmış!
Bir süre önce, okuduğum bir kitapta, bir mektup alıntısı ilgimi çekmiş, onu bir kâğıda not almıştım:
Mektup 15 Mart 1955 tarihini taşıyor. Albert Einstein’ın, bir hafta önce ölen arkadaşı Michele Besso’nun ailesine yazdıkları, bir yerde kendi yaşantısıyla ilgili üzücü bir itirafı da içeriyor:
“Michele’in hayran olduğum yanı, bu kadar yıl tek bir kadınla, yalnız huzurla değil, kesintisiz bir bütünlük içinde yaşayabilmesidir. Bu benim, acınası biçimde iki kez başarısızlığa uğradığım bir şey.(...) İşte, bu acayip dünyayı terk etmekle bir kez daha benden bir baş önde. Bu bir anlama gelmez. Bizler gibi fiziğe inananlar için geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki ayrım, ne kadar inatçı da olsa yalnızca bir yanılsamadan ibaret.”
Einstein, bu mektubu yazdıktan kısa bir süre sonra yaşama gözlerini yummuş.
Bu ünlü bilim adamının insanlığa katkılarını bilmeyen ya da adını olsun duymamış birçok kişi, konu onun aşk ilişkileri olunca, merak duyguları bir anda kabarıveriyor.
Ünlü kişilerin aşk ilişkileri, çoğu kez, onların başarılı oldukları alanlardan daha yoğun ilgi odağı olmaktadır. Bu gösterilen ilgi, bir sinema oyuncusu için olduğu kadar, bir bilim insanı, bir politikacı, hatta bir devlet başkanı için de aynı ölçüde geçerlidir. Bir başka deyişle, kitle iletişim araçlarının ilgi odağı olan her kişinin özel hayatı, başkalarının merakını kışkırtabiliyor. Bu yüzden okuyucu ya da izleyicisine yaranmak, bu şekilde satışını veya izlenme oranını arttırmak için çaba harcayan haber avcıları, her ülkede giderek artmaktadır. Sıradan birçok insan, kim, kimi nasıl aldattığını ayrıntılarıyla bilir de, o kişilerin bilim, sanat ya da politika içindeki yerlerini, hangi konularda ve neden önemli olduklarını çoğu kez düşünmez bile...
Şunu vurgulamak gerekir:
Kendi alanlarında ünlü olan kişiler de, öncelikle birer insan!
Bu yüzden her birinin farklı eğilimleri, düşkünlükleri, tutkuları, saplantıları olabilir; ama bunlar, hiçbir zaman onların başarılı oldukları alandaki ünlerini eksiltmez. Nitekim günlüklerini ya da yaşam öykülerini okuduğumuz birçok büyük insanın, özel yaşamındaki düşünce ve davranışları bizi şaşırtsa da, onları oldukları gibi kabulleniyoruz. Özellikle sanatçıları, diğer insanlardan farklı kılan, doyurulmamış istekleri ve mutsuzluklarıdır. Freud, Sanatçı ve Düşlem başlıklı yazısında bu konuya ayrıntılı olarak yer verir. Leonardo de Vinci, Goethe, Dostoyevski, Michelangelo gibi sorunlu kişileri inceleyerek sözlerini güçlendirmeye çalışır.
Söz Einstein’ın kaçamaklarından açıldı, nereye gitti!..