Yoksa biz Kolombiya mafyasi miyiz?

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Turkcell Süper Ligi 33. hafta karşılaşması... Beşiktaş-Galatasaray takımları İnönü Stadı’nın çimlerinde... Dakikalar 90+3’ü gösterir. Beşiktaş’ın Kolombiyalı kalecisi Oscar Cordoba her zamanki gibi -tüm kaleciler tarafından örnek alınan- degajını yapar. Top kısa düşer, Sabri topu kapar ve vakit kaybetmeden topu ceza sahasına doğru rastgele ortalar... Hakan Şükür kafayla topu indirir, Hasan Kabze yaklaşık 20 metreden Cordoba’yı avlar... Ve bu yazının konusu olacak olaylar o andan itibaren yaşanmaya başlar...
İki yıl önce Beşiktaş’ın Fenerbahçe’nin 8 puan önündeyken peşpeşe aldığı yenilgilerle şampiyonluğu kaybetmesi futbol dünyamızda çok konuşulmuş, kaleci Cordoba hakkında şike söylentileri ayyuka çıkmıştı. Teoriye göre, Cordoba sarı-lacivertlilerden para almış ve bunun karşılığında Beşiktaş’ın maçları kaybetmesine yönelik hatalar yapmıştı. Olayı aydınlatma lüzümu görmeyen "karanlıksever" spor gazetecisi ağabeylerimiz sayesinde bu konu söylenti aşamasında kalmış, Cordoba’nın şike yaptığına dair iddialar delil yetersizliğinden bir köşede çürüyüp gitmişti. Ta ki 7 Mayıs 2006 akşamına kadar...
Uzatma dakikalarında Hasan Kabze’nin Galatasaray’ı 2ǃ öne geçiren golü atmasını takip eden 10 saniye içerisinde bence Türk futbolcusunun kapasitesinin ne olduğunu açığa vuran REZİL olaylar cereyan etti. Peki neydi bu olaylar? Cordoba golü ağlarında gördüğü anda, 1,5 senedir beraber oynadığı takım arkadaşı Koray onu alkışladı!!!... Bu alkışın manasının "boşver biz bunu telafi ederiz" alkışı olduğuna bırakın ben, 4,5 yaşındaki yeğenim bile inanmaz... Bu alkışın anlamı; "aferin, yine başardın ve sattın takımı" alkışıydı... Belki kimse yakalayamadı bu "rezil" hareketi ama dileyenler maçın golünü internetten indirip tekrar tekrar seyredebilirler. Üzülerek ne kadar haklı olduğumu göreceklerdir...
Sadece bu kadar mıydı yaşanan olaylar? Ekranlara yansıyan ve Cordoba’nın bu ülkeden gönderilişine neden olan iki "mantalite yoksunu" oyuncu daha çıkacaktı sahneye... Sergen ve Tümer... Golü yedi diye Cordoba’nın yanına kadar gelip, 35.000 Beşiktaş taraftarının önünde kalecisine avaz avaz bağıracak iki "niteliksiz" futbolcu paylaşacaktı başrolleri. İkisi de yenen gol öncesinde 5 metre geriye koşma zahmetini göstermemiş, ancak yenen golün ardından depar atarak kendilerinden 40 metre uzaktaki Cordoba’ya "aferin, yine başardın ve sattın takımı" bağırışı yapmışlardı en avazları çıktığı kadar... Sezon başından bu yana dargın olan iki "nitelikli niteliksiz" oyuncu belki de ilk defa bu konuda aynı fikri paylaşmışlardı. 
Sen Koray Avcı... Sen değil misin en kritik maçlar öncesinde rakibine kafa atarak kırmızı kart görüp takımını yalnız bırakan? Sen değil misin daha Beşiktaş’ın dünkü transferi?... Sen Sergen Yalçın... Sen değil misin bu takımın kaptanı ve bütünleştirici oyuncusu? Sen değil misin Cordoba’nın futbolu bırakma kararı almasına ve Türkiye’den haksız yere "şikeci kaleci" etiketiyle ayrılmasına neden?... Sen Tümer Metin... Sen değil misin maç sonunda "benim kafam rahat" açıklaması yaparak yıllardır takım arkadaşlığı, kader birliği yaptığın adamı şike yapmakla "inceden inceye" suçlayan?
Sen değil misin "sadece Tanrı tarafından yargılanan" ama Cordoba’yı "haksız biçimde" yargılayan?... (bilmeyenler için: Tümer gol atınca kolundaki dövmesini gösterir; dövmesinde de "Beni sadece Tanrı yargılayabilir" yazar...) Ve siz Beşiktaş yönetimi... Siz değil misiniz önceden şike yaptığı iddiası kanıtlanamamış bir kaleciye inanmayan futbolcular topluluğunu hala Beşiktaş’ta tutan? Siz değil misiniz kendi oyuncusunu maç satmakla -Cordoba’nın arkasında durmamak, onu bu konuda suçlamak demek- itham eden?  Siz değil misiniz 103 yıllık bir kulübün formasını giyen futbolcuların takım arkadaşına "şike yapıyorsun" demesini bir lokmada hazmedebilen?...
Hafta başında Cordoba bir açıklama yaptı; yaşadığı olaylar nedeniyle futbolu bırakmayı düşündüğünü, hayatının geri kalan kısmında bu olayla ilgili hiçbir şey hatırlamak istemediğini ve alnının açık olduğunu, her biri ayrı ayrı mesaj içeren cümlelerinde belirtti... 1994 Dünya Kupası’nda kendi kalesine gol atan Kolombiyalı defans oyuncusu Escobar "sadece" kendi kalesine gol attığı ve bu golden sonra "evet kendi kaleme gol attım ama bu dünyanın sonu değil, hayat benim için devam ediyor" açıklaması yaptığı için ülkesinde gittiği barın çıkışında çapraz ateşe tutularak Kolombiya mafyası tarafından öldürülmüştü... Cordoba gibi öylesine beyefendi, öylesine nitelikli, öylesine örnek alınan bir oyuncuyu bir kalemde ve bu kadar rezil bir biçimde silme becerisini gösterdiğimizi düşündüğümde "yoksa biz Kolombiya mafyası mıyız" diye soruyorum kendi kendime...