Hugo Chavez

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Geçtiğimiz günlerde posta kutuma düşen bir mesaj, Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chavez ile ilgili bazı saptamalarda bulunuyordu. A.B.D.’nin arka bahçesinde, ona rağmen iktidarda tutunmayı başaran bu kişi için "Antineoliberal, anti-emperyalist" tanımlaması yapılırken, "antisemit" kimliği de tartışmaya açılıyordu…
Latin Amerika solunun kahramanı, evsizlere hizmet veren bir barındırma merkezini ziyareti sırasında, emperyalizme karşı bildik yaklaşımını yinelerken, İsa’yı "komutanların komutanı" olarak ilan ediyor,  "O’nu her zamankinden daha fazla özlüyoruz… Dünyada küçük bir azınlık var ki O’nu çarmıha gerdi, dünyanın nimetlerine sahip oldu ve bu zenginliği birkaç kişinin eline verdi…" buyuruyordu.
Chavez’in bu mesajı iki popüler antisemit tezi gündeme getiriyor : "Yahudiler’in dünyanın zenginliklerine sahip oldukları" ve "İsa’yı öldürmüş oldukları" tezi…
"Sermaye sahibi Yahudi" veya "İşçi sınıfını sömüren Yahudi" tiplemesi, radikal sol söyleme uymakta. Ancak, sosyalizmin fikir babalarının arasında Yahudilerin de olduğu gerçeği dahi, Chavez’i bu sabit fikirden kurtaramıyor. Sosyalist bir temayı, dini bir temayla aynı paragrafta telaffuz etmesi bir tezat oluşturmuyor mu? Radikal sol yaklaşım, dini, bireyler arası bir farklılaşma nedeni olarak görmüyor mu? Yoksa din, işçi sınıfının sermayenin önündeki birleşmesini engelleyen bir etken değil miydi?
Buna göre, Chavez’i sosyalist olarak kabul etmek pek doğru olmasa gerek: kendisi ancak Amerikan karşıtı olarak tanımlanabilir. Hele, İsa’yı bir saldırı malzemesi olarak kullanması, sosyalist kimliği ile de pek örtüşmüyor.
Seneler önce Hitler de, "milliyetçilik" ile "sosyalizmi" aynı potada eritmişti. Sosyalizm ile zavallı Almanları ezen Yahudi sermayesini hedef almıştı; milliyetçilik ile ise, Rusya’dan sonra tüm Avrupa’yı ele geçirecek "Yahudi komünistleri"… O zaman kimse bu nasıl iş dememişti.
Simon Wiesenthal Enstitüsü, Hugo Chavez’den konu ile ilgili resmi bir özür talep etti ve "sessizliğin, söylenenlerin arkasında durulduğu şeklinde yorumlanacağını" bildirdi…
Bu gelişmelerden, Venezuella’daki küçük Yahudi cemaatinin çok rahatsız olduğu şüphesiz. Chavez’in konuşmasından kısa bir zaman önce, Karakas’taki bir Yahudi kuruluşunun polisler tarafından basılması zaten ortamı germişti. Baskının nedeni, Chavez’in daha önceki dönemde, Amerika’nın desteğiyle iktidardan uzaklaştırılmasını araştıran savcıya bir sene önce yapılan suikastı aydınlatmaktı. Sonuçta, tahmin edileceği gibi, konu ile ilgili olabilecek bir şey bulunamadı.
Neticede, Yahudi karşıtı düşüncelerini dile getiren devlet adamlarının giderek çoğaldığı bir döneme girilmiş bulunuyor. Latin Amerika’da Chavez’in ardından seçilen sosyalist devlet başkanlarının konuya olan yaklaşımları henüz net değil, ancak, Venezualla başkentinin, 2006 başlarında İran Cumhurbaşkanını ağırlamaya hazırlanması, bir anlam ifade ediyor olsa gerek. Burada, Papa XVI. Benedict’in antisemitizmin önlenmesi için Yahudilerle Hıristiyanların ortak çalışmaları gerektiği şeklinde beyanı ise, yüreklere su serpiyor