Ver elini “sonsuzluk”

“Toplumumuz için, geniş toplum için, Türkiye için hatta -elbette büyük bir araştırma yapmadım ama- dünya için, bir mesleği hayatına sığdırmamış, hayatını mesleğine sığdırmış tek isim Sami Kohen…”

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
27 Ekim 2021 Çarşamba

31 Mart’taki ‘Ver Elini Dünya’ başlıklı yazımda böyle yazmışım Büyük Usta ile ilgili. Kitabı çıkalı çok az olmuştu ve kitabının adını başlığa taşımıştım. Yazımın yayınlanmasından birkaç gün sonra telefonum çaldı. Telefondaki sıcacık, kadife kadar yumuşak, kendinden emin, içinde çocukça bir sevincin saklı olduğu bir memnuniyetle: “Siz ne yaptınız Tülay Hanım!” dedi. “Nasıl bir yazı yazdınız öyle?”

Kalbim, belki de en son öğrenciliğimde böylesine tatlı ve gururlu bir heyecanla atmıştı. “Beğendiniz mi?” diye sormuştum sesim titreyerek… Çünkü onun değerlendirmesi; en gerçek, en doğru, en yol gösterici değerlendirme olacaktı. Benim için müthiş bir tecrübe, şahane bir sevinç, kendimce kocaman bir gururdu onunla konuşmak… Onun övgüsüne mazhar olmak…

Ver Elini Dünya, diyerek bizi de elimizden tutup çıktığı yolculukta yanına alan; bize zamanı, ayrıntıları, hayatı anlatan adamdı Sami Kohen. Doksan üç yıllık ömrüne, neredeyse dokuz yüz yıllık zamanı sığdırmış olmasına rağmen, sanki bunlar hiç olmamış gibi, kızı yaşında bir öğretmeni, övgü dolu cümlelerle mutlu eden mütevazı bir insandı.

Günlerce gitmedi sesi kulağımdan… Günlerce, uzun yıllar sonra belki de ilk defa kendi yanaklarımdan öpüp kendimi kutladım içten içe. Çünkü sahici bir insandı Sami Kohen. Formalite teşekkürler, sıradan övgüler ona göre değildi. Bir şey, ya vardı ya da yoktu onun için. Öylesine işler’in insanı olmadığı için, o konuşmada ne söylediyse hâlâ gün gibi aklımda, yüreğimde…

Sonra…

Düşündüm.

Bu; akıl, tecrübe, gerçeklik dolu, zorluklara rağmen büyük başarı ve mutluluklarla dopdolu geçmiş kocaman hayatı, öğrencilerimle buluşturmalıydım.

Bu kez ben aradım o’nu.

Düşündüklerimi söyledim.

“Tülay Hanım, memnuniyetle evet derdim ama nefesimde bir sorun var. Çok çabuk yoruluyorum, çok isterim gençlerle bir araya gelmek ama, şimdi çok uygun bir zaman değil. Kesinlikle iletişimde kalalım. Musevi Okulları benim de okulum, en çok oradaki gençlerle bir araya gelmek isterim, mutlaka haberleşelim olur mu?”  dedi. Memnuniyetle kabul ettim. Memnun etmek, tatlı ve güven veren sesiyle söz vermek ve o sözü tutmak, onun en önemli yönlerinden biriydi çünkü. Samimi gülümseyişi, her mevzuyu ciddiyetle dinleyişi, sevgi dolu kalbi; onu önce dost Sami Kohen yapan tarafıydı bana göre. Laf olsun, diye vermemişti bu sözü.

Bu konuşmanın öncesinde, samimi bir dost sohbetinde ailece bir araya geldiğimizde, şanslısınız Tülay Hanım, uslu ama çok farkında ve dikkatli bir kızınız var, diyerek beni mutlu etmiş ve yakaladığı doğru özellikleriyle kızımı bir kere daha gerçekten tanıyıp anlamama yardımcı olmuştu. O günden sonra kızımda gördüğüm ama annece zannettiğim bu özelliklerin gelişmesi ve devamı için daha da dikkatli oldum sanki… Eğer bu kadar kıymetli bir insan, böyle özellikleri fark ettiyse o yolda yürümek lazımdı. İyilik için, doğruluk için, güzellik için; hayat için…

O güzel, alıp verdikçe başkalarınınki kadar olan ama başkalarınınkine asla benzemeyen kıymetli nefesini son kez verdiğinde; bu kez dünyaya değil, sonsuzluğa doğru çıktı son yolculuğuna… Sami Kohen’in çıktığı bu sonsuz yolculukta dönüş bileti olmasa da; yaşadığı uzun, değerli, dopdolu ve emsal teşkil eden hayatı; başarılı gazeteciliği, şahane bir baba ve eş oluşu, dostluğu; her konuda insana ve insanlığa örnek teşkil etmesi hiçbir zaman yok olmaz, son bulmaz, sonsuzlukta pırıl pırıl parlamaya devam eder.

Bundan sonra sadece dünya’yı değil; sonsuzluğu da keşfetmek için elimizi vereceğiz ona. Dönüş biletine gerek yok. Kurduğu her cümle, gösterdiği her yol, yaşadığı her tecrübeyle; ne zaman isterse o zaman gelir o aramıza… Yolu ışık içinde…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün