Sosyal mesafe korunacak mı?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı Sesli Dinle
15 Nisan 2020 Çarşamba

Davetsiz misafir COVID-19, bizleri çok sevmiş olacak ki, daha uzun süre yatıya kalacağa benziyor.

Virüs süreci yaşanırken, günlük yaşamda bazı değişiklikler oluştu. Daha az hareket edilen bu dönemde, beslenme alışkanlıkları da mutasyona uğradı. Kimileri formda kalabilmek için günde iki öğün yemeyi prensip edindi. Sabahları geç kahvaltı edip, akşam yemeğini erken saatte bitiriyorlar. Bu kesimin edindiği diğer bir alışkanlık ise günde on bin adım yürümek. Koridoru olan evler bu açıdan daha avantajlı. Git gel, git gel… Böyle bir olanak yoksa bir odadan diğerine, ardından mutfağa, sonra da salona yürüyerek turunuzu tamamlarsınız.

Diğer bir kesim ise, can sıkıntısından, alışık oldukları üç öğünün yanı sıra, antibiyotik alırcasına, yemek yemeyi dört saatte bire çıkardılar. Her iki durumda da, ileride devreye diyetisyenlerin gireceği kesin.

***

Telefon konuşmalarının sayısı dörde, beşe katlandı. Cep telefonları yetmeyince, çoktandır kullanımda olmayan sabit ev telefonları devreye girdi. Her odada bir zil sesi… Hem konuşup, hem de gelen mesajları okumaya çalışanlar, kimi kez hatları karıştırıyorlar. Söz konusu konuşmaların bir nedeni de merak. Kimse kimseye doğrudan soramıyor ama herkes de çevresinde kimlerin virüse yakalandığını ‘merak ediyor’. Sonrasında başlayan araştırma konusu; “Evde mi, hastanede mi? Kimden/ nereden kaptı?” Gereksiz ayrıntıları konuşmak yerine, insanlar topluca bir araya gelmeyip, kendilerini daha çok korumaya alsalar, kesinlikle daha akılcı olurdu.

***

Korona sonrası, dünya ülkelerinde insanların hayata bakışlarının da tümüyle değişeceğine inanmıyorum. Tabii ki ekonomik düzen, dijital yaşam, farklı meslekler gibi yeni oluşumlara tanık olacağız. Ancak zaten var olan ekonomik kriz korona ile birleşince, gözüken tablonun rengi pek parlak değil.

Çok da kötümser olmayalım. Yeni iş dallarının yanı sıra, virüsten arındıktan sonra, halen yürürlükte olan meslek erbapları, kış uykusundan uyanıp ‘sürmenaj’ (yoğunluktan bitap) geçirecekler. Bunların arasında mutlaka nörolog, psikiyatr, çocuk psikologları ve avukatlar olacak.

***

Virüs salgını nedeniyle yaşanan kriz süresince hemen herkesin zihninde ileriye dönük itici bir güç vardır. Şahsen en büyük hayalim kendimi bir an evvel Büyükada’da bulmak...

İskele çıkışında, Kumsal’a doğru yürüyüp, Horoz’un çay bahçesinde oturup, denizden gelen iyot kokusunu derin derin içime çekeceğim. Artık yaz-kış Ada’da oturan gazeteci/yazar dostlarımla karşılaşıp ayaküstü sohbet edeceğim. Ardından Maden’in sonlarında yere düşen kozalakları toplayıp, önceleri Sinek, şimdi ise ‘Bahçede Sinek’ olarak bilinen cafeye gideceğim. Nilay, Nilgün ve Osman kardeşler beni gülerek karşılayacaklar. Caz müziği esintisiyle hep birlikte espresso içip, sohbet edeceğiz. Hayalimdeki resim bu… Resmin bir de başka yüzü var. Ada’ya gitmek için, motora, vapura veya deniz otobüsüne binerken, sosyal mesafeyi nasıl koruyacağız? Vardık diyelim, Ada bu sene her zamankinden tenha mı olacak? Giderek azalan tanış yüzleri bulacak mıyız?

Fayton yok, nal sesleri yok… Bu kez İskele’den sağa Anadolu Kulübüne doğru gidiyorum. Bahçede tek tük masalar… Asansör dezenfekte edildi mi, emin olamıyorum. Basamaklardan inip plaja varıyorum. Şezlonglar üst üste yığılı bir kenarda duruyor. Oysa onlar yalnız yağmurda toplanırdı. Bir gariplik olmalı.

*** 

Bu iki senaryodan hangisi gerçekleşecek, kimse bilmiyor. Yazın ortasını bile bulsak, hayallerimin gerçekleşmesine razıyım.

Sağlıkla kalın…

Seslendiren: Janet Mitrani

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün