Kültürel zekâsı yüksek liderler aranıyor!

Mois GABAY Köşe Yazısı
3 Temmuz 2019 Çarşamba

Çağımızın politik liderlerinde eksikliği çok hissedilen yepyeni bir kavram var: Kültürel Zeka. Kişinin zihinsel yeteneğini ve entelektüel zeka oranını ifade eden (Intelligence Quotient) IQ, içimizdeki ve ilişkilerimizdeki duyguları iyi yönetme, karar verme sürecinde duyguların etkisinde kalmama becerisi (Emotional Quotient) EQ ve son zamanlarda önemini daha da arttıran farklı kültürel grupları doğru tanımak, anlamak ve yönetebilmeyi sağlayan (Cultural Quotient) CQ. Bu üç beceriye de sahip olan liderlerin rakiplerine göre üstünlüğü hemen fark ediliyor. Kültürel zeka kavramı ilk defa P. Christopher Earley (London Business School) ve Elaine Mosakowski (University of Colorado at Boulder) tarafından yazılan ve 2004 yılında Harvard Business Review’de yayınlanan makalelerinde ortaya atılmıştı.

Kültürel zekâsı yüksek kişiler, başkalarının kültürel tercihlerinin farkındadır. Farklı kültürlerden kişilerle iletişime girerken ve iletişim sonrasında kültürel bilgilerini gözden geçirirler, karşılaştıkları kültürlere uyum sağlamaya çalışır ve bu kültüre ilişkin bilgiye ulaşmanın yollarını ararlar. Kültürler arasındaki benzerlik ve farklılıkları analiz edebilirler ve farklı kültürlere uyum sağlama konusunda kendilerine güvenirler. Sonuç olarak kültürel zekası yüksek yönetici, farklı kültürden kişilerle karşılaştığında sözlü ya da beden dili ile en uygun davranışı sergileyebilmektedir.

Şüphesiz Ekrem İmamoğlu’nun seçim galibiyetinde kültürel zekasını doğru kullanması ikinci kez rakibinden çok daha yüksek oy almasını sağladı. Diğer taraf gençlere ‘Kankam’ diye hitap edip, internet paketi, iş imkânları gibi maddi konularda sözler verirken İmamoğlu asıl soruna yönelip ‘Herkesin ötekileştirme yaşamadan nefes alabileceği’ bir İstanbul vaat etti. Nitekim bir yandan pazar günü İKSV Müzik Festivali kapanış konserine Fazıl Say’ı izlemeye gelişini memnuniyetle karşılayan kesim, Sayın İmamoğlu’nun göreve dualarla başlamasını yadırgamamalı. Kültürel zekâ kavramına dönersek, kavram her kişinin çekirdek-değiştirilemez ve de esnek tartışmaya müsait alanları olduğunu kabul eder. Toplumun bir bölümü için Atatürk ilke ve inkılapları çekirdek iken, diğer bölümü için de kıyafeti nedeni ile ötekileştirilmeyeceği bir yaşam sürmek çekirdek kavramı olabilir. Nitekim konu eğer terörle mücadele ve ülke bütünlüğü ise bu hepimizin çekirdek kavramıdır. Liderliğe soyunan kişi toplumun her kesiminin değişmez hassasiyetlerini iyi bilip, ortak bir ideali hedefleyebilirse başarıyı yakalayabilir. Düğümlerimiz genelde yargılarımızdan değil, önyargılarımızdan oluşur. Fikir ayrılıklarını fikir çatışmasına dönüştürmeden, insanlarla aynı fikirde olmamamızın çalışmamızı engellemediğini fark ettiğimizde başarılı olabiliriz. 

Peki, kültürel zekayı geliştirmek mümkün müdür? Kendi çekirdeğimizden ödün vermeden etrafımızı saran akvaryumdan çıkıp bizim dışımızdaki gerçekleri tanımak, anlamaya çalışmak, farklılıklarımızla nasıl beraber yaşayabileceğimizi düşünmek ilk adım olabilir. İmamoğlu’nun 31 Mart seçimlerinden evvel her mahalleyi gezip, özellikle kendisine oy vermeyeceğini bilmelerine rağmen herkesi kucaklaması yine kültürel zekanın bir örneğidir.

26 yıl önce bugün Sivas’ta insanlık tarihinin en acı tablolarından birinin bizlere yaşatıldığını, insanların diri diri yakıldığını unutmadan, bir daha böyle bir acı yaşamamak için nefret etmeden birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Normalleşmeye çalıştığımız bu günlerde hafta sonu Zorlu Center’da Müzik Festivali kapsamında genç kardeşlerimizden dinlediğim ‘Sev Kardeşim’ şarkısını hep beraber söylemenin şimdi tam vaktidir! Farklılıklarımızı zenginlik addeden, kültürel zekâsı yüksek, içleri sevgi ile dolu liderler dileğiyle!

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün