Sunucusuz Oscar

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
27 Şubat 2019 Çarşamba

Geçtiğimiz pazar gecesi yayınlanan Oscar Ödüllerini diğer yıllardan farklı kılan en önemli özelliklerinden biri sunucusuz olarak yayınlanacak olması idi. Whoopi Golberg’den Billy Cyrstal’a, Jimmy Kimmel’dan Hugh Jackman’a yıllar boyunca Oscar gecelerini unutulmaz kılan birçok ünlünün ardından, ‘sunucusuz Oscar’ konsepti tören, önce medyada oldukça tartışıldı.  Küçük yaştan beri beni yılbaşı gecesinden bile daha çok heyecanlandıran Oscar gecesinin sunucusuz geçmesi, beni hiç rahatsız etmedi. Belki son yıllardaki bana hitap etmeyen sunucu seçimlerinden olabilir.  Aşırı komik olmaya çalışan, kötü sunuculuk hakkında espriler yapan ya da çok iyi oyuncular olmasına rağmen Hollywood’un en büyük gecesinde çok iyi bir sunucu olamayan eski sunucuların ardından, denenmesi riskli ama başarıyla atlatılan bir konsept oldu.

 

2018 yılında ratingleri düşen Oscar törenlerini bu yıl 3,1 milyon daha fazla seyirci seyretti. Yüzde 13 ‘rating’i artan törenin, en azından sunucusuz denemeden etkilenmediği belli.  Ratinglerin yükselmesinde 18-50 yaş aralığının etkili olduğu düşünülünce, efsanevi Queen grubunun performansının beklenti ve heyecanı, Lady Gaga ve Bradley Cooper gibi, gençlerin kalbine taht kurmuş sanatçılarının yer alacak olması beklentiyi ve de ratingleri doğal olarak arttırdı. Belki de uzun yıllardır en keyifle izlenen Oscar törenlerinden biri oldu.

 

Bu sene en keyif alarak seyrettiğim film olan ‘Bohemian Rhapsody’nin eve dört Oscar götürmesi, seyrederken de her beş dakikada bir “Umarım bu sene Oscar’ı alır” diye düşündüğüm Rami Malek’in En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını alması çoğumuzun uykusuz kalmasına değdi.  Mısır kökenli Malek’in köklerinden bahsederek Mısır halkını onurlandırması, filmde karısını canlandıran Lucy Boynton’a gerçek hayatta da aşkla bakması, seyircileri duygulandırdı.  Kendi ülkesinde eşcinsel bir karakteri canlandırmanın hapis cezasına kadar gidebileceğini düşününce, duygulanmamak ve gurur duymamak elde değil.  Eminim Malek’in adı okununca, birçok kişinin gözleri dolmuştur.

91. Oscar törenlerin duygu yüklü bir başka anı ise Lady Gaga ve Bradley Cooper’ın müthiş performansı, hissettirdikleri sevgi ve Lady Gaga’nın Oscar heykelciğini eline aldığında yaptığı konuşma idi. Zor zamanlarda pes etmemenin, düşünce kalkmanın ve çalıştıkça başarmanın en güzel örneklerinden biri. 

 

Henüz seyretme fırsatını bulamadığım, Alfonso Cuaron’un En İyi Yönetmen Oscar’ını kazandığı Roma filmi ise, yakın zamanda seyretmek istediğim filmler arasında. Eski senelerdeki kadar uzun sürmeyen Oscar törenlerinin kapanışında En İyi Film Oscar’ını sunan Julia Roberts ise sade ve güzel ışığıyla parlarken, son yılların ‘aşırı komik olmaya çalışan’ sunucu stereotipinden çok daha iyi bir kapanış oldu.  92. Oscar törenleri için sunuculu, sunucusuz konsept nasıl sonuçlanır bilmiyorum ama geçtiğimiz senelerdeki seyirci kaybının ufak da giderilmesi, bu güzel Hollywood geleneği için umut verici…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün