Alışmak üzerine

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
13 Şubat 2019 Çarşamba

Gelin, bu hafta alışmak sözcüğü üzerine düşünelim. Ne güzel bir kelime alışmak… İçinde çaresizlik, devamında hiçbir şeysizlik, tekdüzelik var gibi görünür önceleri… Ama düşünmeye devam ettiğinizde, kendinize ait, sizi gerçek anlamda siz yapan, hayatınızı şekillendiren tüm ayrıntıları, incelikleri, öncelikleri barındırdığını görürsünüz.

Alıştığımız şey ne olursa olsun, kendimizi onunla haşır neşir ettikten sonra, ondan ayrı düşünmeyiz asla… Kötü alışkanlıklar da böyledir maalesef, bizi kendimiz yapan sağlam tutkular da…

Kimimiz, sigara içilen ortamda bir saniye bile duramazken, kimimiz bir nefes çekebilmek için zamanı en ekonomik şekilde nasıl kullanacağımızın hesbını yaparız. Kimimiz aç karnına kahvenin bir kabus olduğunu düşünürken bir diğerimiz gözümüzü, kahve içmeden yeni güne açamayız. Yeme alışkanlıklarımız da böyledir, gezme tercihlerimiz de… Dinlediğimiz müziklerden izlediğimiz filmlere, sevdiğimiz lezzetlerden kullandığımız kokulara, seçtiğimiz kitaplardan sevdiğimiz insanlara kadar bizimle ilgili seçimler sağlam alışkanlıkları yaratır.

İnsanlar da alışkanlık yapar. Onsuz olamadığımız; sesini bir gün duymadan, yüzünü bir gün görmeden, fikrine danışmadan yapamadıklarımız vardır. Dostlık da böyledir, aşk da hayat da… Alışrız sevmeye, istemeye, yaşamaya… Alıkanlıklarımız, seçimlerimizdir aslında. İşte tam da bu yüzden çaresizlik değil, hayatımızın olmazsa olmazlarıdır onlar… En sağlam, en çok istediğimiz, hiç vazgeçmeyeceğimiz tercihlerimizdir. Hayatımızın adını onlarla koyarız. Ben, diye başlayan her cümlede bize yakın olan, bizden ayrı düşünemediğimiz ne ya da kim varsa, onlar gelir cümleyi tamamlar, sözün devamını getirir bizim için.

Alışmak sözcüğünde almak vardır önce. Gönüllü bir almaktır bu. Siz bakmayın, zaman zaman onlardan gerçekten ikayet eder gibi yaptığımıza… Almasak bu kadar bizim olmazlardı. Almasak, bu kadar belirlemezlerdi bizi. İstemeden hayatımıza aldığımızı iddia ettiğimiz ne ya da kim varsa bal gibi istediğimiiz için bizimdirler.

Can Yücel’in ‘Biraz Değiştim’ başlıklı şiirinin ilk iki  fikrini vereyim size, eminim devamını merak edip okuyacaksınız. Şiirin başlığındaki biraz sözcüğüne kilitleneceksiniz. İnsanın, değimeye ne kadar gönülsüz olduğunu ne kadar doğru anlatıyor değil mi? Aldığını vermeye ya da bırakmaya ancak biraz yaklaşabiliyor demek ki insan:

Biraz değiştim,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Değiştim,

Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,

Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni

Ben benimle savaşıyorum,

Seninle değil!

Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın

Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,

Sorun değil!

 

Elbet alışırım,

Biraz alıştım,

Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,

Alıştım,

Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,

Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,

Bir yanım bırak diyor bir yanım –ma,

Kesin değil!

 

Yeni alışkanlıklara evet demek, eskileri bırakmak, yenisini almak o kadar kolay değil… Çünkü kesin, değil…

Alışkanlıkları bırakınca değişiyor insan… O zaman da kendisi olmadığını düşünüyor, olmuyor  da zaten. Hayat bizi alışkanlıklarımızdan ayırmadığı sürece aldıklarımızla biz olarak yaşamak, illa alacaksak istediğimiz için almak ve ona alışmak olmalı en doğru tercih…

Sevgiyi almak, aşkı almak, hayata izin vermek ve yeni aldıklarımızı bizim yapmak… Buna değişmek değil yenilenmek, kendimize yeni bir ben katmak denir bana göre… Düşünün alıştıklarınızı, kendiniz için hayattan yeni aldıklarınızı… Hangisini gerekten bırakmak istersiniz? Muhtemelen hiçbirini, hiç kimsenizi…

Hadi şimdi, şiirin devamını bulup okuyun. Oradaki gel-git’i görünce insanın kendi kendine alışkanlıklarını bırakmak ya da bırakmamak adına verdiği mücadeleyi daha iyi anlayacaksınız.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün