Tatil zamanında mı gelir ya da gelir mi her zaman?

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
16 Ocak 2019 Çarşamba

 

Acayip bir şey şu tatil… Hadi gelsin, hemen gelsin, dediğimiz zaman; tam da onun gelme zamanı gelmiştir sanki...

Belki de zamanı geldiğini hissettiğimiz içindir onu bu kadar içten ve kararlı beklememiz, belki de hakikaten yorulmuşuzdur da “İşte şimdi tam tatil zamanıdır”. Bunun hangisi doğru, öğrenciliğimden beri çözemedim.

Ama yorulduğum doğrudur.

Bir kere içinde, sistemin verdiği kaçınılmaz çaresizlik, tatminsizlik, zaman zaman cevapsızlık var; bir de öğrencilerimin bir türlü ikna olamayışları, var olan düzeni yapmamaları gerektiğini bile bile aynı çaresizlik yüzünden reddedişleri, onların geleceği için az yol kat ediyor olmak, bu işin sonunu çok öngörememek var.

Bütün bunlar zaman zaman akıntıya kürek çekmek gibi…

Herkesin, hatta hepimizin beklentisi çok fazla ve çok afaki…

Öğrenciler havadan gelen not beklentisindeler. Sistem bir zamanlar bunu destekliyordu, şimdi tam tersine öğrencinin gerçek başarısı, onun gireceği okulu çok daha iyi belirliyor. Onun hangi okula gireceği, sınav sonunda girdiği yüzdelik dilimle belli oluyor. Şimdi eskiden olduğu gibi kanaat notu ve öğrenci performansıyla değerlendirilen sözlü notları neredeyse hiçbir öğrenciyi hatta veliyi asla memnun etmiyor.

Daha az iş yapalım, daha az ders çalışalım ama ne olur yüksek notlar alalım, hatta mümkünse sınavdan da iyi bir sonuç alarak istediğimiz okulda okuyalım, derdinde öğrencilerin çoğu. Bu da oluyor aslına bakarsanız, iyi özel üniversitelere girişler çok zor değil, eğer parayı ödemek zor gelmeyecekse… Ama biraz da burs alayım diyorsa çocuk, oturup adam gibi hatta daha fazla ders çalışması şart. Yıllarca sınıfta kalmanın bile olmadığı bir sürecin sonunda bu gerçeğe hazırlayın da göreyim gencecik insanları!

Ders çalışan, hedefini doğru belirlemiş ve bu yolda nerede olduğunu bilen, kendi için elinden geleni yapan öğrenciler ve bunun farkında olan veliler elbette var ama şimdilerde daha çok gerçeği değil de olmasını istediğini gören kitle çoğunlukta.

Bu, aslında kimseye istediğim gibi yardım edemediğimi hissetmek, beni en çok yoran oldu bu sene. Yoksa öğretmen her zaman erken kalkar, kendine hep fazladan işler üretir, her zaman öğrenciden fazla çalışır bu ülkede ve her zaman en çok yorulan olur ama bu yorgunluğun hakkını verir, karşılığını görür. Bu sistemle ve bu gidişatla, çocuklarımın istedikleri hedefe varıp varamayacakları düşündürüyor beni.

Mesela yurt dışına kabul edilenlerde bir rahatlık, bir ferahlık… Sanki bütün işleri bitmiş, hayattan hiçbir beklentileri kalmamış, en büyük köşeyi çoktan dönmüş gibiler.

Hâlbuki onlar için en büyük maraton şimdi başlıyor. Alışılacak bir sistem, okul, dünya görüşü, çalışılacak dersler, girilecek sınavla, geçilecek sınıflar, ama en önemlisi her yıl için ödenecek paralar… Uçak biletleri, giderler, yaşamak için ayrılacak bütçe ve gelecek için alınacak çok önemli kararlar… Bunları ev ödevi gibi sıralamak istemiyorum kimseye ama yıllardır bu işin, bu cemaatin içinde olan biteni olarak düşünmek hakkım elbette, anneleri, babaları, çocuklarımı, onların hayatını, okulumu, memleketimi, nereye gittiğimizi, nasıl kararlar aldığımızı, verdiğimizi, hangisinin doğru olduğunu ya da olabileceğini düşünmek benim hem işim hem de hakkım…

Var olanları, ihtimal dahilinde olanları, olabilecekleri, bugüne kadar olanları; işte böyle işin içinde ‘olma’ ile ilgili ne varsa hepsini düşünmekten yorgunum.

Öğretmekten değil, öğretememekten yorgunum.

Düşünmekten değil, düşündürememekten, anlamamaktan değil tam anlaşılamamaktan yorgunum sanki…

Tatil dediğin doğru zamanda gelir de…

Düşüncelere, duygulara gelmez.

Çünkü onların tatili olmaz.

Gerçek öğretmen, hiçbir zaman tatil yapmaz. Aklı ve kalbi asla durmaz.

Öğretmek, hayatta olmak gibidir.

Hayat bitmedikçe bitmez.

İyi ki bitmez.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün