La Dolce Vita bitti

Alber NASİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2019 Çarşamba

ABD’de alınan kararlar dünya ekonomisine dolayısıyla da dünya siyasetine de damgasını vuruyor. On sene önce Lehman Brothers’ın iflasıyla başlayan ABD finansal krizi, kısa sürede tüm dünyaya yayılmıştı. Sonrasında ise FED’in faiz indirimleri ve parasal genişleme politikalarıyla dünya ve özellikle gelişmekte olan ülkeler görece bir refah yaşamış, ekonomiler büyümüş ve birçok ülke belli bir siyasi istikrara kavuşmuştu. 2016’da ise FED’in faizleri yeniden yükseltmeye başlayacağını açıklaması, en nihayetinde tahminlere paralel bir açıklama olmasına rağmen, uluslararası finans sisteminde çalkantıya yol açmış ve ancak FED’in aldığı kararı uygulamada işi ağırdan almasıyla vaziyet toparlanmıştı. FED geçtiğimiz iki sene içerisinde faizleri arttırdığı gibi ayrıca 2008 ile 2016 yılları arasında parasal genişleme kapsamında dağıttığı paraları da geri toplamaya başladı. Başka bir deyişle La Dolce Vita bitti.

Günü ve uluslararası finansal sistemi kurtarmak için basılan trilyon dolar mertebesindeki paranın yavaş da olsa sistemden çekilmesi dünyada yeni ekonomik krizlere sebep olacaktır. Fransa’da sarı yeleklilerin eylemleri ekonomik bir krizin siyasi bir reaksiyona evrilmesi aslında. Benzer gösteri ve siyasal ayaklanmaların ekonomisi oldukça güçlü olan Almanya’da dahi gerçekleşmesi halinde bu durum sürpriz olmaz.

ABD Başkanı Donald Trump’ın korumacı girişimleri çerçevesinde Çin’le giriştiği ticari savaş finans piyasalarında endişe ile izleniyor. Dünya finans piyasalarının tedirgin olması, riskten kaçınmayı da beraberinde getirir. Sanılanın aksine ülkelere borçları diğer ülkeler vermez, finans piyasaları verir. Finans piyasalarında riskten kaçış hızlanırsa, krediye sıkışan ülkeler ya kredi bulamaz ya da çok pahalıya (oldukça yüksek faizle) bulur.

Şu anda dünyada başta ABD olmak üzere borçlu olmayan ülke yok gibi. ABD federal hükümetinin borcu o kadar fazla ki, zaman zaman hükümet şu anda olduğu gibi kelimenin tam anlamıyla kapanır. Kamu personeli maaş alamaz, birçok hizmet götürülemez. En son Obama döneminde benzer bir sorunla karşı karşıya kalan ABD federal hükümeti için bu durum sıradanlaşmış olsa da, dünyanın birçok ülkesinde benzer durumların oluşması siyasi krizleri tetikleyen sebep olabilir. 

Yılın ilk günlerinde FED finansal kriz riskini göz önüne alarak sıkılaştırma politikalarını yumuşatmaya başladığının sinyalini verirken, ABD ve Çin heyetleri ticaret savaşı derinleştirmeden uzlaşmanın yollarını arıyorlar.

Netice ne olursa olsun, son on yılın bolluğunun artık kalmadığı muhakkak. Bu durumun siyasi etkileri yeni yeni görülmeye başlıyor. Toplumsal patlamaların sonucunda siyasi sistemlerde oluşabilecek değişimin en tedirgin edici sonucu demokrasilerin işlevlerini kaybetmesi olacaktır.

19. yüzyıldan beri yaşam kalitesini yükseltmekte önemli bir unsur olan kapitalizmin artık bu işlevini kaybettiği ve ağırlıklı olarak sadece sermayeye hizmet ettiği göz önüne alınırsa, 2019 yılı kapitalizmin de eskisinden çok daha fazla sorgulanacağı bir sene olabilir. Ve tüm bu verilerin ışığında, 2019 yılının ekonomik sıkıntıların ateşlediği siyasi krizlere gebe olduğu söylenebilir.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün