Seyahat psikolojisi…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
29 Ağustos 2018 Çarşamba

Bayram tatilinin artık aile ziyaretleri değil, seyahatle bütünleştiği yıllarda iş başı yapılan bu günlerde – o da bayram tatilinizi 30 Ağustos tatilinize köprü yapıp kendinize uzunca bir yaz tatili yaratan şanslılardan değilseniz eğer - ilk konuşulan konu bayram tatilinde yapılan seyahatler. Eskiye göre çok az aile ziyareti ve bol bol Ege kıyıları maceraları duyuyorum. Belki de yazın son günlerini kaçırmama hevesidir.

 

Döviz kurları hayallerimizin de ötesine fırlayıp, birçok ‘bayram seyahatçileri’nin planlarını tekrar gözden geçirmesine sebep olmadan önce bayram turları araştırırken, seyahat psikolojisi hakkında bir yazıya denk geldim. Seyahat tutkusu ile psikoloji bilgisini birleştiren bir blogger, seyahat psikolojisi hakkındaki çalışmalarının temel amacının seyahat eden insanların korku, endişe ve tehlikelerden arınmasını hedeflemek olduğunu yazıyordu. Kültür şoku ve lisan bariyeri gibi kişileri en çok huzursuz eden engeller psikolojik olarak aşıldığında, seyahatlerin artık zor taraflarının değil, iyi yönleri ağır bastığının altını çiziyordu. 

 

Seyahat psikoloğu olmamama hatta psikolog olmamama rağmen, sadece bir seyahat sever olarak psikologluk oynadığımda, seyahat edecek insanlarda en çok endişe yaratan unsurlardan birinin bilinmezlik olduğunu düşünüyorum. 29 Ekim’den sonra İstanbul’da açılacak yeni havaalanı için bile “Nasıl olacak? Nasıl gideceğiz?” endişesi taşıyan birden fazla insan var etrafımda. Birçok farklı memlekete seyahat etme şansı yakalamış bu insanların, İstanbul içinde açılacak yeni bir havaalanına gidiş geliş için endişelenmesi ilk anda anlamsız gelse de, sebebinin bilinmezlik olduğunu anlayabiliyorum. İsmi bile belli olmayan bu havaalanın bir kere gidiş rotası, toplu taşıma seçenekleri, otopark imkânları belli olduğunda, endişelerinin yok olacağına inanıyorum. 

Kişilerin seyahat etme biçimi bile aslında karakterleri ve psikolojileri, hatta bazen de terbiyeleri hakkında ipuçları veriyor. Havaalanına dört saat evvel gelip, pasaport kontrolden geçip erkenden işlerinizi halledip çay kahve içmeyi tercih edenlerden misiniz yoksa mümkün olan son saniyelerde varıp sizinle beraber seyahat edenlerde rahatlığınız yüzünden endişe yaratanlardan mı? Valizi kilitli ve kılıflı olanlardan mısınız yoksa seyahat ettiği havayoluna güveni tam, kilitsiz yolculardan mı? Çocuğunuz küçük yaşta diye başka insanların oturduğu masanın etrafından sekiz defa koşarak geçmesine müsaade eden bir ebeveyn misiniz yoksa seyahat ederken ona nasıl davranmasını öğretenlerden mi? Lounge’larda ikram edilen ücretsiz yemeği tepeleme dolduranlardan mısınız yoksa bitirince bir daha alanlardan mı? Maliyeti birbirine yakın olduğu durumlarda arabayla mı seyahat etmeyi tercih edenlerdensiniz yoksa uçakla mı? Aslında sadece havaalanı, otogar, tren istasyonlarındaki hal tavrımız bile karakterimizi, seyahat psikolojimizi ele veriyor. Yine de doktorculuk oynayan eczacı, eczacılık oynayan arkadaş, sanatçılık oynayan sunucu gibi psikologluk oynayan yazar olmayalım. Her işi uzmanına bırakalım…