Kafkasya’da antisemitizm

Selin SÜAR ORAL Köşe Yazısı
4 Temmuz 2018 Çarşamba

Geçen sene bu aylarda yapmış olduğumuz Ermenistan gezisinden sonra bu ülkedeki Yahudi kültürüyle ilgili bir yazı yazmıştım. Bu yazının sonrasında Kafkasya’da bulunan Yahudiler ve Yahudi kültürü ile daha yakından ilgilenmeye başladım. Yapmış olduğum okumalar ve bu konu hakkında takip ettiğim bazı kaynaklar aslında bu topraklarda Yahudilerle birlikte antisemitizmin de çok önemli bir parametre olduğunu göstermekteydi. Ermenistan’da yaşayan Yahudi azınlık dönem dönem antisemitizme doğrudan maruz kalsa da diğer Kafkas ülkeleri olan Gürcistan ve Azerbaycan’da durum pek öyle değil...

Yahudi diasporası içerisinde en eski tarihe sahip olan Yahudiler, Gürcistan’da yaşayanlardır. Arkeolojik kanıtlar Yahudilerin bu topraklarda MÖ 2. yüzyıldan bu yana olduğu göstermektedir. Sovyet Döneminde bile bu ülkede yaşayan Yahudiler, herhangi bir baskı ile karşılaşmamış aksine yerel halk tarafından içselleştirilmişlerdir. Sadece, Gürcistan’ın, Kızıl Ordu tarafından alınması esnasında ve sonrasında yaşanan bazı tatsız olaylar bulunmaktadır, ancak bunlar bile daha sonraki yıllarda bu toplum üzerine bir baskı unsuru olmamıştır.  Gürcüce konuşan Yahudi topluluğu ve Rusça konuşan Aşkenaz Yahudileri bu topluluk içerisinde görülen iki ana gruptur. II. Dünya Savaşı’ndan sonra tahmin edileceği üzere ikinci grubun nüfusunda bir artış gözlemlenmiştir. Bugunkü demografik verilere göre Tiflis’te 11 bin, Batum’da 300 ve diğer yerleşim yerlerinde belirli sayıda Yahudiler yaşamaktadır.

Azerbeycan’da ise en büyük Yahudi topluluğu “Dağ Yahudileri” olarak adlandırılan grup tarafından oluşmaktadır. Diğer grup da aynı Gürcistan’daki gibi Aşkenazlardan oluşmaktadır. Tarihsel kaynaklar bu ülkedeki Yahudi varlığı ile ilgili MÖ 7. yüzyıla ait veriler sunmaktadır, ancak Gürcistan’daki Yahudi topluluğu gibi iki temel Yahudi toplumunun yanı sıra Buhara’dan gelen Yahudiler, Kürt kökenli Yahudiler, İbrani olmasa da bu kültürle kendilerini bağlantılı gören Subbotnikler de ülkedeki Yahudi unsurları içerisinde değerlendirilir. Gürcistan’ın yaşadığı tarih benzeri, Kızıl Ordu bu topraklara girdiğinde ülkedeki Yahudilere çok da hoş olmayan günler yaşatmışlardır.

Gerek Gürcistan’dan gerekse Azerbaycan’dan, İsrail’e göç edenler olsa da bu göç edenlerin temel nedeni hiçbir zaman antisemitizm olmamıştır. Tahmin edileceği üzere, Demir Perde’nin 90’ların başında çökmesi bu göçü hızlandırmıştır. Kafkas ülkeleri arasında en iyi ekonomiye sahip olan Azerbeycan ve kapı komşumuz olan Gürcistan’da antisemitizm yok denecek kadar azdır. Hatta Azerbaycan’in, Ermenistan’la yaşamış olduğu Karabağ sorununda hayatını kaybeden Yahudilere rastlanmaktadır. Ancak Gürcistan ve Azerbaycan toplumları tarafından içselleştirilen ve ciddi anlamda sorun yaşamayan Yahudilerin, Ermenistan’da yaşamış olduğu antisemitizmin nedenleri belki biraz daha derinlemesine araştırılabilir, çünkü Kafkas coğrafyasında tarihi ve ruhu kadim olan Ermenilerin ve Yahudilerin bu şekilde birbirlerinden uzaklaştırılmasını ve yabancılaştırılmasını gerektirecek çok da önemli bir sorun bulunmamaktadır. “Şalom” da “Barev” de aslında aynı mesajı bize vermektedir: “Barış”.