Toplum mutluluğu

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
20 Haziran 2018 Çarşamba

Mutsuzluğun nedenleri ile ilgili Serdar Turgut ile Oray Eğin arasında gelişen kaliteli bir yazışma okudum. Son 20 yılda Amerika’da artan intihar vakaları günlük hayatın anlamsızlığını ve üzüntülerini sorgulatmış yazarlara…

Hasret kaldığım liberal tarz bir sosyolojik tartışmayı buraya sentezleyerek kendi görüşlerimi de katarak sunacağım. İçerikteki düşüncelerin bazılarının alıntı olduğunu söyleyeyim, intihal sınıfına girmemesi için.

Serdar Turgut, “Sol görüşün bulunmadığı toplumlarda çürüme başlar, ABD’de bir sol geleneğin olmaması toplumsal hasara yol açıyor” demekte. Oray Eğin ise Amerika örneğinde, ekonomi-politik açıdan sol olmasa bile kültürel düzeyde insan özgürlükleri alanında çabalayan ve başarıları olan bir soldan bahsediyor. Yani sol düşüncenin kapitalist bir toplumda tamamen yok olması gerekmediğini hâlâ mutluluk ile ilgili detayların tamamının solun görev tanımına girdiğini savunuyor. Sol, kültürel yapıdaki mücadelesi ile toplumu güzelleştiriyor.

Genelde sağ - sol konuları tartışılırken sadece ekonomik yöntemler dile getirilir. Sistemin toplu halde ele alınmasına kimse cesaret edemez. Ancak, Amerikan solu, kendisine ayrılan sınırlı alanda mücadele ediyor. Yani sosyal ve kültürel alanda değişime çalışıyor ve bunu da gayet başarı ile yapıyor. Kanunlardaki siyah - beyaz eşitliği, kadın hakları, evlilik eşitliği, doğum kontrol ve kürtaj hakkı, devlet okullarında resim - müzik derslerine bütçe ayrılması, devletin sanatı teşvik eden fonlar oluşturması Amerikan solunun sahiplendiği konular.

Ece Temelkuran’ın de üstünde durduğu şekliyle sosyalizm aslında bir sistem. Önerdiği kavramlar ise: Rekabet yerine dayanışma. Hırs yerine yaşam coşkusu. Sahip olmak yerine Olmak. Korku değil sevgi. Ama tabii en önemlisi, tek başına değil, hep beraber.

Türkiye’de ise sol görüşün ekonomi ve siyasetteki başarısızlığı sosyal sistemi tamamen reddetmeye itti. Sağcı yöntemlerin toplumun her alanında uygulanmasının iyi sonuçlanacağı gibi bir düşünce oluştu. Sola, sosyal adalete dair her şey kötü ilan edildi ve bunlardan hızla arınmak marifetmiş sanıldı.

Eğlence kültürü ve televizyon yayınlarından da etkilenen bu entelektüel çürüme sürecinde hayli başarılı da olundu. Anlık hazların tatmini, entelektüel bir burjuva sınıfının sanata, bilime destek vermesini ve imkânları kısıtlı alt sınıflara yardım eli uzatmasını engelledi. Avrupa toplumlarını beğenmeyip, eleştirsek de güçlü bir sosyalist kültür varlığının topluma yapmış olduğu katkıyı inkâr edemeyiz.

Türkiye’de sol siyaset, oy kaygısı ile sağı taklit eden bir duruşa geçti. Asıl görev bölgesi olan ‘mutluluk’ üzerine çaba göstermeyi kesti. Meydanı boş bıraktı. Evlilik eşitliği, azınlık dillerinin bir hak olmasını dile getirmeye korkuyorlar. Mültecileri sınır dışı edelim diyorlar, faşist gibi duyulmak pahasına…

Kısacası, sosyalizm esas mutluluğun bütün konularını kapsar. Bireysel hakların savunucusudur. Dönüştürücü etkisini ekonomide gösteremese de toplumun genel mutluluğunu düzenleme yetkisi vardır. Bu yetkilerini doğru kullanan sol, ekonomik eşitliğe de kapı aralatacaktır. Bu duruşunu oy kaygısı ile sağcı söylemlere terk eden toplumlarda ise mutsuz, umutsuz ve daha da sağcı olmaktan başka seçenek kalmaz…

 

———————————————————