Özgürlük mevsimi

Yahudiler Pesah Bayramını kutluyor bu hafta. Takvime göre yılın değil ama ayların başı. Ayların başı çünkü, yüzlerce yıl süren Mısır köleliğinin fiziksel sonu. Yeni birer insan olarak yaşamaya başladıkları ilk ay. Özgürlük algısının daha ilk adımları. Tohumu. Atlamak anlamına da geliyormuş Pesah kelimesi. O zaman, bir boyuttan diğerine atlamak olarak algılamak da mümkün. Ruhumuzu hapseden, beynimizin içinde düşüncelerimizi, giderek davranışlarımızı ağırlaştıran, tekrarlayan işleri yapmamızı kolaylaştırırken bizleri de o davranışların içinde kısıtlanmış makinelere çeviren, yeniliklere kapatan hani derler ya beynimizin örümcek ağı sarmasına neden olan hapisliğimizden yenilikçi, yaratıcı bir bakış açısına sahip olan özgür insan olmaya atlamak: bir sıçrama.

Dalia MAYA Köşe Yazısı
28 Mart 2018 Çarşamba

Kabuklar dışarıdan içeri soyulur. Ama arınma içeride başlar, içeriden olur. Kıpırdama en derinden başlar. Siz dışarıda görürsünüz.

Tıpkı mevsimi geldi mi, toprağın yarıldığını ve tomurcuğun başını çıkardığını dışarıdan gördüğünüz gibi. Oysa ne zorludur tohumun yolculuğu. 40 yıl çölde dolaşması gerekmiştir, İsrailoğullarının, Mısır köleliğinden çıkışından sonra, özgür olduklarını fark edebilmeleri için. 40 yıl boyunca deneyimleyerek fark etmeleri gerekmiştir kendi kendilerinin efendileri olduklarını! Özgürlük mevsimine sıçradıklarını!

Biz Yahudiler Pesah Bayramını kutluyoruz bu hafta. Takvime göre yılın değil ama ayların başı. Ayların başı çünkü, yüzlerce yıl süren Mısır köleliğinin fiziksel sonu. Yeni birer insan olarak yaşamaya başladıkları ilk ay. Özgürlük algısının daha ilk adımları. Tohumu. Atlamak anlamına da geliyormuş Pesah kelimesi. O zaman, bir boyuttan diğerine atlamak olarak algılamak da mümkün. Ruhumuzu hapseden, beynimizin içinde düşüncelerimizi, giderek davranışlarımızı ağırlaştıran, tekrarlayan işleri yapmamızı kolaylaştırırken bizleri de o davranışların içinde kısıtlanmış makinelere çeviren, yeniliklere kapatan hani derler ya beynimizin örümcek ağı sarmasına neden olan hapisliğimizden yenilikçi, yaratıcı bir bakış açısına sahip olan özgür insan olmaya atlamak: bir sıçrama.

Ama sıçrama, bir anda olmuyor. İyi bir sıçrama, etkili bir ön hazırlık da gerektiriyor. Kaslarınızı ısıtacaksınız. Yukarı sıçramak için önce aşağı çömeleceksiniz. Kendinizi ileri atabilmek için önce bir yay gibi gerileceksiniz.

Düşünsel sıçrama da öyle. Bir ön hazırlık gerektiriyor. Bir anda olmuyor.  Beyin kaslarını ısıtmak gerek önce. Baktığınız pencereyi değiştirmek mesela. Fakat önce, her şeyden önce, birazcık da olsa, farkında olmak.  Farkındalık farkındalığı getiriyor zaten. Ta içinizde bir yerlerde, bir şeylerin sizi ağırlaştırdığını fark etmek. Sonra adım adım denemek, anlamak neyin bu ağırlığı yarattığını. Eşyaya değil, kendine bağlı olmak. Bağımlı değil, bağlı. Duygusal değil, duyarlı olmak. Kendinize, çevrenize, topluma, ve mutlaka ki, kendinizden saymadıklarınıza da duyarlı olmak. 

İçten fark ettikçe, dışa doğru duyarlı oluyor insan. Dışa doğru duyarlı oldukça dış kabukları da silikleşip erimeye başlıyor. Uzakların yakınlaştığını gözlemliyor insan. Mesafelerin anlamsızlaştığını. Farklılıkların zenginliklerimiz olduğunu. Ötekinin berikileştiğini. Yaşamın güzelliğini. Kısıtları ve sınırları kendi kendine koyduğunu. Kendi kendisini kurban ettiğini. Başarının dışsal değil, içsel olduğunu. Mutluluğun da öyle. Sahip olduklarımızda değil, nefesimizde olduğunu her ne oluyorsa. Köleliğin ya da özgürlüğün düşüncelerimizde barındığını. Düşüncelerimizin sözcüklerimizden geçtiğini. Yola çıktıkça görüyor. Yürüdükçe, kendine doğru yürüdükçe anlıyor. Kendine yürümek, dünyayı fethetmek çünkü. Kendine yürümek, dünyaya hükmetmek. Kendine yürüyenlerin peşinden geliyor çünkü dünya. Yola çıktıkça sıçrıyor insan özgürlük boyutuna. O yüzden, yola çık, çünkü yol açık; hep açık.

 

Meraklısına not:

Yol(a)çık bu hafta bir TEDXReset etkinliğinin başlığıydı. Öyle güzel bir başlık ki, kullanmadan edemedim. Başlığı ile bile etkiliyor insanı. Bu da bence yolun açık olduğunun bir başka göstergesi. Ne güzel.