Prospektüs okunmalı mı?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
14 Aralık 2016 Çarşamba

 

Kulakları çınlasın, Prof. Dr. Agop Kotoğyan, bir dönem sıkça ziyaret ettiğim bir cildiyeciydi. Alerjiler, kaşıntılar, böcek soktuğunda şişmeler v.s, uzun bir süre yaşam kalitemi sarstı.

Bir yaz günü sabah uyandığımda kol, mide, karın bölgesinin silme kızarıklıklarla dolu olduğunu fark ettim. Kendi kendine geçmeyeceği belliydi. En iyisi vapura atlayıp, Kotoğyan’a gitmekti. Tek sorun, doktorun asık yüzlü sekreterinden randevu alabilmekti. Sonuçta kadını ikna ettim, ‘Artık ne kadar beklersiniz bilmem’ imasını da anladım.

Ve kaşına kaşına Osmanbey’deki muayenehaneye vardım. Sekreterin elini iyice sıktım. O zamanlar adet öyleydi. Bir iskemleye oturdum. Hava da sıcak… Gazetemi yelpaze gibi sallamaya başladım. O ne? Kolumdaki kırmızılıklar gitmiş. Hemen banyoya gidip tişörtümü kaldırdım, pirüpak. Sevinsem mi, üzülsem mi, doktora ne diyecektim? Bekleme odasına geçtim. Az sonra da doktorun odasındaydım. Çok insancıl bir yaklaşımı vardı Agop Bey’in. Hastayı bir iki sözcükle rahatlatır, sonra sorununu anlatmasını isterdi. Sabah kıpkırmızı kalktığımı, ama şu anda bir bulgu kalmadığını sıraladım. ‘Sen meraklanma, şimdi ortaya çıkarlar’ dedi. Elindeki dolmakalemi ters çevirdi ve midemin ortasına kalemle hayali bir artı işareti (+) yaptı. Anında her tarafım minik kırmızılıklarla doldu. Sevinsem mi üzülsem mi? Doktor teşhis koydu. Kullanacağım ilaçları reçeteye yazdı. Ardından da tembihledi; ‘Bizim millet meraklıdır. Niye bu ilaçları alıyorsun, dokunur gibisinden laflar edeceklerdir. Sakın prospektüslerine de bakma, yanıltır. Zira verdiğim iki ilacın içindeki kimyasalların birleşimidir iyileştirecek olan’.

Doktoru dinledim, iki gün sonra da düzeldim.

***

Çocukken hastalandığımızda şurup olsun, hap olsun veya o fena balık yağını verdiklerinde, sonrasında etkisini kaybetmesin diye az suyla içirirlerdi.

***

Kimileri yeni bir ilaç almadan önce mutlaka prospektüsünü okur. Kimileri ise ‘aklımı karıştırır’ diye hiç bakmaz. Kanımca ikisi de tam doğru sayılmaz.

Uyarı daha çok doktorun işidir. Tıpkı zamanında Dr. Kotoğyan’ın bana yaptığı gibi.

***

Kısa bir süre önce, bir arkadaşımın torunu rahatsızlandı. Önerilen ilacı az bir suyla içti. Meğerse ilacı bir-iki bardak gibi bol suyla içmeliymiş. Kimse de uyarısını yapmamış. Çocuğun iç organları hasar gördü. Uzunca bir süre de hastanede kaldı. Neyse ki gençler çabuk toparlanıyor.

***

Az su, çok su derken soğuk algınlığımı bir türlü üstümden atamadım. ‘C Vitamini alıyor musun?’ ısrarlarına dayanamayıp, bir kutu aldım. Baktım tabletler suda eriyen cinsten. Acaba az suyla mı alsam, bol suyla mı? Kutunun içinde prospektüs de yok. Yarım bardak yeterlidir diyerek içtim. Hangisi doğru bilemem.

Sağlıklı günlerimiz olsun.