Nostaljik ve epik kara komedi: BARDO

İnarritu´nun sembol ve metafor yüklü ´BARDO´su NETFLIX´te.

Viktor APALAÇİ Sanat
28 Aralık 2022 Çarşamba

İnarritu alter-egosu sayılabilecek belgesel ustası kahramanının kişiliğinde hayatında aldığı kararları otopsi masasına yatırıp sorgulamayı hedefliyor. Ancak hedefine ulaştığını söylemek zor. Senaryosundan kaynaklanan zaaflarıyla, gerçeküstü imgeleri, hayalleri, hatıraları birbirinden kopuk sahnelerle anlatan bu çok uzun filmi tatmin edici ve sürükleyici bulmadım.

 

‘BARDO: FALSA CRONİCA DE UNAS CUANTAS VERDEADES’

Yön: Alejandro G. İnarritu

Sen: A.G.İnarritu - Nicolas Giancobone

Gör: Darius Khondji

Müz: Bryce Dessner - A.G.İnarritu

Kur: A.G.İnarritu

Oyn: Daniel Gimenez Cacho - Griselda Siciliani - Ximena Lamadrio - İker Sanchez Solano  Luz Jimenez - Andres Almeida

 

‘Bardo: Bir Avuç Doğru Yalan Yanlış Güncesi / Bardo: Falsa Cronica De Unas Cuantas Verdades’de Alejandro G. İnarritu, 20 yıl ABD’de yaşadıktan sonra evine dönen, kimliği ve aile ilişkileriyle boğuşarak varoluşsal bir krizle uğraşan, Meksikalı bir gazeteci ve belgesel yapımcısının hikâyesini anlatıyor. ‘Bardo’ İnarritu’nun otobiyografik unsurlarının yer aldığı filmi.

 

Seyir keyfi açısından yorucu

Bardo’nun baş kahramanı Silverio Gama şüphesiz ki hayali bir karakter; ama ülkesinde yaptığı ilk filminden sonra ABD’ye göç eden, ‘Birdman (2014) ve ‘Diriliş / The Revenant’ (2015) ile En İyi Yönetmen Oscarlarıyla, bu ödülü iki yıl üst üste kazanan yönetmenler arasına giren, Bardo’ ile ancak 22 yıl aradan sonra ülkesi Meksika’ya film yapmak için dönen Alejandro G. İnarritu’dan izler taşıyan bir karakter.

Üç Oscar Ödüllü Diriliş’ten altı yıl sonra sinemaya dönüş yapan yönetmenin filmi NETFLIX ve belirli sayıda sinema salonunda gösteriliyor. İnarritu’nun kariyerinin ilk uzun metrajlı filmi, tartışmasız en etkileyici başyapıtı Paramparça Aşklar, Köpekler / Amores Perros’tan 20 yıl sonra Meksika’ya döndüğü ‘Bardo’ nostaljik ve epik bir kara komedi drama. ‘Bardo’ son derece kişisel bir film. İlk projede adı ‘Limbo’ olarak düşünülen filmin, sonradan adı doğum ve ölüm arasındaki geçişe atıfta bulunan Budist konseptinden alan ‘Bardo’ ile değiştirildi.

‘Bardo’ sembol ve metafor yüklü alegorik bir film. Sinema sanatının önde gelen yaratıcılarından İnarritu, kahramanı belgesel ustası Silverio kişiliğinde, hayatında aldığı kararları otopsi masasına yatırıp sorgulamayı hedefliyor. Ancak hedefine ulaştığını söylemek zor. Ben filmi senaryosundan kaynaklanan zaaflarıyla, gerçeküstü imgeleri, hayalleri, hatıraları birbirinden kopuk sahnelerle anlatan düşük tempolu mizanseniyle, tatmin edici ve sürükleyici bulmadım. Bardo’nun İnarritu’nun kariyerinde önemli bir yer alacağını zannetmiyorum. Belki film, dahi görüntü yönetmeni Darius Khondji’nin uluslararası prestijli yönetmenleriyle çalışma listesine İnarritu’yu eklediği film olarak anılacak. 

İnarritu bu filmle kendi ‘Sekiz Buçuk / Otto E Mezzo’sunu yaratmaya çalışmış. Ama ne yazık ki Federico Fellini’nin dehasına sahip değil. Hâlbuki ‘8,5’tan esinlenen Bob Fosse, bir müzikal tiyatro yönetmeninin zihninde yarattığı fırtınayı ekrana taşıyan ‘All That Jazz’ (1979) ile bir başyapıta imza atmıştı. Dünya prömiyerini yaptığı Venedik’te uzunluğuyla eleştirilen ‘Bardo’, 22 dakikası kesilerek 2 saat 39 dakikaya indirilmiş haliyle vizyona sokuldu. Ancak senaryosundan gelen aksaklıklarla, Silverio’nun zihninde yaşattığı sahnelerle, gerçekte yaşadıklarının karmaşa içinde perdeye aktarılmasıyla, izleyiciden çözülmesi istenen metaforların çokluğuyla, Bardo’ seyir keyfi açısından yorucu bir film.

Senaryo yazılımına katılan, kurgusunu bizzat yapan, müzik partisyonunu hazırlayan, yönetmenlik koltuğuna oturan İnarritu, ‘Bardo’da komple sanatçı imajını veriyor. Ancak dağınık anlatımlı, fazla iddialı mizanseniyle ‘Bardo’yu hedefine taşıyamıyor.

1963’te Mexico City’de dünyaya gelen Alejandro G. İnarritu, 2000 yılında ilk filmi ‘Paramparça Aşklar, Köpekler’ ile müthiş bir başlama vuruşu yaptı. Başarısında yetenekli senaryo yazarı Guillermo Arriaga’nın payı büyüktü. Sonraki iki filmi, ‘21 Gram’ (2003) ve ‘Babel’de (2006) Arriaga ile iş birliğini sürdürdü. ‘Paramparça Aşklar, Köpekler’ ve ‘Babel’ Cannes Festivallerinde ödüle boğuldu. Bence İnarritu’nun kariyerindeki en iyi iki film olan ‘Paramparça Aşklar, Köpekler’ ve ‘21 Gram’ın başarısına Arriaga’yı da ortak etmek doğru olur.

Sonraları ikili yollarını ayırdı. Arriaga yönetmen olarak da yeteneğini sergileyen filmler yaptı. İnarritu’nun Birdman’i (2014) dört, Diriliş’ (2015) üç Oscar Ödülü aldı. Ayrıca sanal gerçekçilik projesi ‘Carne Y Arena’ ile Meksikalı yönetmen özel bir Oscar Ödülü aldı. ‘Biutiful’ (2010) ve ‘Birdman’ın senaryo yazarı Nicolas Giacobone ile İnarritu ‘Bardo’da beraberliğini sürdürdü.

 

En kişisel filmi

Bardo’da gazetecilikten belgeselciliğe dönüşen ünlü bir kişi, geçmişle, bugünle ve Meksikalı kimliğiyle uzlaşmak için düşsel bir iç gözlem yolculuğuna çıkar. Başarılı gazeteci Silverio Gama (Daniel Gimenez Cacho) ve eşi Lucia (Griselda Siciliani) ile göç ettikleri ve 20 yıl yaşadıkları Los Angeles’te kızları Camila (Ximena Lamadrio) ve oğulları Lorenzo (İker Sanchez Almeida) dünyaya gelir. Belgesel yapımcılığına yöneldikten sonra Silverio’nun yaşlandıkça yaptığı iş giderek kişisel ve öznel hale gelir. Mutlu bir hayat süren çift ilk çocukları Mateo’nun doğumundan bir gün sonra ölümüyle sarsıntı geçirir. Silverio gündelik yaşamının çoğunu gerçeküstü bir şekilde, aktivitelerinin yanı sıra rüyalar, anılar ve fantezilerle yaşar.

Filmin senaryosunda İnarritu’nun yaşadığı ilk ülke Meksika ve ABD’nin tarihi boyunca yaşadığı ilişkiler üzerinden bir alt metin görüyoruz. Filmin açılış sahnesinde Silverio kendisini ABD’nin Meksika büyükelçisiyle (Jay O. Sanders) Chapultepec Kalesinde görür. 1847 Chapultepec Savaşı sırasında Ninos Hereos’un kendisini kalenin tepesinden boşluğa bırakarak intihar ettiği sahneyi hayalinde yaşatır. Silverio, prestijli bir Amerikan gazetecilik ödülüne layık görülen ilk Latin Amerikalı olduğunu öğrenir. Bunu kutlamak için ülkesine döndüğünde, popüler bir talk show yapan gençlik arkadaşı Luis’in (Francisco Rubio) röportajını son dakikada iptal eder.

Luis kendisi hakkındaki düşüncelerini, nefretini gizlemediği bir tonda yüzüne vurur. Silverio, Luis’e popüler olabilmek için verdiği tavizlerden utanması gerektiğini söyler. Silverio’nun ABD yılları iki candan dostun arasını açmıştır. Ancak Silverio da ülkesinin yaşadığı zorluklarla mücadele eden meslektaşlarının aksine, ülkesini terk ettiği için kendisini suçlu hisseder. Meksika Gazeteciler Derneği Onursal Üyesi olan Silverio, onuruna düzenlenen partide, kayıtsız kaldığı kardeşleri, geniş ailesi ve ilgiyle şımarttığı kızı Camila ile yeniden bir araya gelir. ABD’de büyüttüğü iki çocuğundan Lorenzo sürekli İngilizce konuşup İspanyolca tek kelime etmemekte kararlıdır. Boston’da iyi bir işi, iyi anlaştığı bir sevgilisi olan Camila hayatını ABD’de sürdürmek ister.

Silverio sekiz yıl önce ölen babası ve annesiyle barışmayı hayal eder. Yakaladığı uluslararası başarıdan adeta utanıyordur. Ailesiyle ABD’ye dönmeden önce Mateo’nun küllerini okyanusa döker, havaalanında İspanyol-Amerikalı bir gümrük memuru tarafından hor görülür. Silverio, Los Angeles’teki bir metro yolculuğunda şiddetli bir felç geçirir. Camila törende babasının adına ödülü kabul eder. Film başladığı gibi, Silverio’nun kendisini çölde uçarken hayal ettiği sekans ile biter.

İnarritu’nun ‘Diriliş’ ve ‘Birdman’ filmleriyle üç Oscar Ödülünün ikisini kazanan Meksikalı görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki Bardo’da yerini Darius Khondji’ye bırakıyor. 1955 Tahran doğumlu Khondji prestijli yönetmenlerin tercih ettiği bir kameraman. Michael Haneke’nin ilk büyük başarısı ‘Ölümcül Oyunlar / Funny Games’ (2007) ve Altın Palmiyeli ‘Aşk / Amour’da (2012) kameranın arkasında Khondji vardı. David Fincher’in unutulmaz ‘Seven’ (1995) ve ‘Panik Odası’nda (2002), Woody Allen’in Pariste Gece Yarısı / Midnight in Paris’inde (2011) görüntü yönetmeni Darius Khondji idi.

Marc Caro- Jean Pierre Jeunet ikilisi ‘Şarküteri / Delicatessen’ ve ‘Kayıp Çocuklar Şehri’nde (1995), Roman Polanski ‘9. Kapı’da (1999), Bong Joon Ho ‘Okja’da (2017), Alan Parker ‘Evita’da (1996) Khondji ile çalışmayı tercih etmişlerdi. Tamamı geniş açıyla çekilen, Khondji’nin ustalık gösterisine dönüşen ‘Bardo’ filmi Mexico City’de çekildi. Bu görsel şölende Khondji tek çekimlik uzun sahnelerdeki ustalığıyla filme damgasını vurdu.          

Oyuncu kadrosuna gelince, 1961 İspanyol doğumlu Meksikalı aktör Daniel Gimenez Cacho filmin 2,5 saatlik süresinde ekrandan eksik olmuyor. Son olarak ‘Memoria’da izlediğimiz deneyimli oyuncu-yönetmen-yapımcı Cacho’yu, Alfonso Cuaron’un ‘Ananı da / Y Tu Mama Tambien’ (2001), Lucrecia Martel’in ‘Zama’ (2017), siyah-beyaz sessiz ‘Pamuk Prenses / Blancanieves’ (2012) filmlerindeki başarılı kompozisyonlarından tanıyoruz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün