QUO VADIS?

Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yoktur!

Mete YAYLALI Spor
24 Ağustos 2022 Çarşamba

Hem yazının başlığı ve hem de bu ünlü sözü hepimiz duymuşuzdur, zaman zaman da kullanırız.

Latince Quo Vadis? yani Nereye gidiyorsun? sorusu aslında İncil’de geçer fakat daha sonraları halk arasında çeşitli şekillerde ve amaçla kullanılagelmiştir.

Diğer söz ise ünlü İngiliz çocuk edebiyatı yazarı Lewis Carroll (1832-1898) tarafından dünya edebiyatına armağan ‘Alice Harikalar Diyarında’ adlı eserinde geçen bir repliktir. Kitap çok derin felsefi öğelerle doludur ve herkes bir kere daha bu gözle okumalıdır. Çocuk kitabı gibi yazılmış bir felsefe başyapıtıdır aslında.

Harikalar Diyarı’nda yolunu kaybetmiş olan Alice ile Cheshire Kedisi arasında bir konuşma geçer:

Alice: Hangi yöne gitmem gerekiyor?

Kedi: Sorunun cevabı nereye gitmek istediğine göre değişir.

Alice: Nereye gittiğim çok da umurumda değil. Bir yere varayım yeter ki.

Kedi: O zaman ne yöne gittiğin fark etmez. Yeteri kadar yürürsen emin ol bir yere varırsın.

Bizim ülkede stratejik planlama çok üstünde durulan bir kavram olmadığı için Alice belki de bizim buralardan biridir diye düşünebiliriz! Bir yere gitmek istiyor ama nereye gideceğinin pek de önemi yok. Halk arasında kervan yolda düzülür denir hatta buna da iyimser bir kılıf uydurup başlamak bitirmenin yarısıdır derler.

Halbuki profesyonel sporlarda küçük yaşlarda girilen yolun nereye çıkacağı belli olmasa da nereye ulaşmak istediğin bilinmeli ve planlamanın da buna göre yapılması gereklidir. Yoksa bir yere varırsın ama orası senin istediğin yer midir bilinmez.

Konunun uzmanı spor eğitmenleri, karşılaştıkları oyuncularda bir ışık görüyorsa işin bilimsel tarafına geçip bir SWOT analizi yapacaktır mutlaka.

Nedir bu SWOT analizi? Strength-Weaknesses-Opportunities-Threats.

Türkçesi Güçlü yönler-Zayıf yönler-Fırsatlar-Tehditler.

Bu analizi mesela bir tenis sporcusuna uygularsak karşımıza şöyle bir tablo çıkar :

STRENGTH (Güçlü Yönler)

 

-      Forehand

-      Servis

-      Antreman

-      Kendi kendine öğrenebilme disiplini

-      Mental güçlülük

WEAKNESSES (Zayıf Yönler)

-      Ayak hareketleri

-      Disiplin

-      Sakatlığa meyilli

-      Hedef belirleme

OPPORTUNITIES (Fırsatlar)

-      Modern donanımlı tesisler

-      Sponsor kolaylığı

-      Antrenörün sporcu ağı

-      Wild card

THREATS (Tehditler)

-      Ekonomik sınırlamalar

-      Tenis dışındaki konulara aşırı ilgi

-      Düzensiz aile hayatı

-      Sık antrenör değişimi

Görüldüğü gibi ilk iki bölüm oyuncunun iç dünyası ile ilgiliyken, diğer iki bölüm oyuncu dışındaki çevre faktörleriyle ilgilidir. Antrenörün izleyeceği yol zayıf yönleri geliştirmek olmasına rağmen çevre faktörleri her an oyuncunun yolu üstünde daha büyük ya da farklı biçimlerde engel olabilir.

İşte burada, sık sık tekrarladığım Philippe Chatrier sözüne geliyoruz.

Ne demişti Fransız tenisinin efsane federasyon başkanı?

En iyi sistemin bile şampiyon çıkarabileceğine inanmıyorum. Şampiyon olmak kişisel bir şeydir. Bir şampiyon üretemezsiniz. Biz ancak sporcuları nehir kıyısına yönlendirebiliriz ancak bu tür şampiyonlar nehrin diğer tarafındadır. Nehrin ortasında timsahlar var. Şişkin egolar, paranın akıntısı, medyadaki şamata, arkadaş çevresi ve çıkar çevreleri, hepsi... Nehri geçebilenler kurtulur. Ayaklarını yere basarlarsa şampiyon olurlar.”

İşte stratejik planlama burada karşımıza çıkıyor.

TENİSE BAŞLAMA YAŞI

Bütün sporcuların gelişimleri aynı olmasa da, genel bir planlama ve hedef tablosu bize gösteriyor ki, Murray gibi üç yaşında eline raket alan oyuncular hariç tenise başlama yaşı beş-altı. Çünkü bir çocuğun hareketlerini kontrol edebildiği dönem tam da burası. 11 yaşına kadar fazla yüklenilmeyen sporcu, erkek ya da kız farketmez, bu yaştan sonra antreman almaya başlıyor. Junior ilk 10 arasına girmesi beklenen yaş kızlarda 14/16 ve erkeklerde 16/18. ATP/WTA ilk 100 içine girme yaşı da kızlarda 18, erkeklerde 19 olarak istatistiklerde yer alıyor. Burası artık Grand Slam ana tabloda oynayabilme imkanı verecektir. Büyük zaferlerin beklendiği yaş da kızlarda 21, erkeklerde 24. Elbette bunlar istatistikler ama hedeflerin gerçekçi konabilmesi ve performansın değerlendirilebilmesi açısından önemli kilometre taşları.

Sporcunun 18 yaşına kadar olan junior kariyeri nereye kadar gideceği hakkında bir fikir veriyor. Burada bir konuyu atlamayalım. Beş-altı yaşlarından 11-12 yaşına kadar ve sonra da 18 yaşına kadar olan iki farklı dönemde sporcunun, antrenör gibi antrenör ile takım gibi takım içinde kalıp turnuva gibi turnuvalarda maç gibi maçlar yapıp geliştiğini kabul ediyoruz! Performansının izlenip değerlendirildiğini, SWOT analizinin yapıldığını varsayıyoruz. ITF bültenlerinde makaleler bu parametrelerle yazılıyor da bizim ülkemizde kim neyi okuyor belli değil.

Sporcunun junior kariyerinin sonuna kadar olan performansı tablolara uyuyorsa artık önünde iki yol var. Başarılı juniorların bazıları üst düzey ABD üniversitelerinden tenis bursu alıp gidiyor ve okul sonrası profesyonel hayata geçiyor. Çünkü hem o okulların takımları ve ligleri güçlü oyunculardan oluşuyor, teknik imkanları çok fazla, tesisleri modern ve yüksek teknoloji ekipmanlara sahip ama en önemlisi antrenör kadroları üst düzey. Diğer başarılı juniorlar ise doğrudan tura devam ediyor. Söylemeye gerek yok tabii, bu ikinci klasman oyuncuların sayısı çok fazla çünkü üniversite ile zaman kaybetmek istemiyorlar.

Herkesin tırnaklarıyla kazıyarak girmek istediği küme kuşkusuz ilk 100. Bunun da en önemli nedeni, ilk 100 oyuncuların ATP-WTA üst düzey turnuvalara ve tabii ki Grand Slam’lere ana tablodan doğrudan katılabilmesi. Elemeler kurtlar sofrası olduğu için oradan sağlam çıkabilmek kolay değil. Üst düzey turnuvadan kastedilen elbette hem tur başına daha fazla puan ve sonucunda klasmanda yükselebilmek fakat bir taraftan da daha fazla ödül parası. İşin bu tarafını vatan millet Sakarya bakışıyla ıskalıyoruz ama profesyonel tenis para için yapılıyor! Daha fazla puan, daha yüksek klasman, daha yüksek turnuva sınıfı ve daha fazla ödül parası. Sporcunun zengin bir ailesi ya da bizim gibi zengin federasyon ya da spor bakanlığından maddi desteği yoksa ancak kazandığını bir sonraki turnuva masraflarına yatırmak, tırmalamak zorundadır. Bunun için de yılda 100-150 bin dolar gerektiği hesaplanıyor.

ÖDÜL TUTARI

 

İşte şimdi geldik Grand Slamlerde ilk turda oynayan oyuncunun neden bu kadar yüksek ödül parası aldığı konusuna.

2022 yılındaki Grand Slamlerde ilk turda yenilen bir oyuncu, ki bunun 100-120 civarında bir klasmanda olması gerekiyor, kaç para kazanıyor bakalım.

AO     $ 71.000

RG    $ 62.000

WIM  $ 63.000

USO $ 80.000

Yani 100-120 civarında klasmanı olan bir oyuncu, sadece GS ana tablo ilk tur oynasa yılda 276 bin dolar kazanır, tabii vergilerden önce.

Neden bu kadar büyük ilk tur ödülü veriliyor sorusunun bir çok cevabı olabilir ama bana göre zirvedeki ilk 10-20 hatta belki 50 oyuncu dışında kalan aktörlerin de hayatını sürdürmeye devam etmesi, yarıştan en azından maddi nedenlerle kopmaması, şovun devam etmesi ve tabii ki endüstrinin büyümesi.

Bu durumda akıllı oyuncular stratejik planlama yaparken bu “TOP 100” sınıfına girebilmeyi hedefler. Kolay mı? Değil. Fakat bu sınıfa 18-19 yaşında giren ya da girmek için bütün planlamaları yapabilen oyuncunun önü açıktır.

“Eh peki nasıl olacak? Dolar-Euro almış başını gidiyor, herkesin ekonomik durumu bu masrafların altından kalkmaya müsait olmayabilir, yurtdışına çıkmak ayrı masraf bırak parayı bulsan da vize bile almak artık kolay değil!” sorusu da Demokles’in Kılıcı gibi havada sallanıyor tabii.

Eğer burada federasyon ya da devletin spor kaynakları kullandırılacaksa, ahbap çavuş ilişkileri yerine liyakat gözetilmeli ve geleceği olan genç sporculara ayrılmalıdır. Kimin nerede ne performansı göstermesi gerektiğini yukarıda yazdım, isteyen yöneticiler alır bakar. Tablolar masa başında tarafımdan uydurulmamıştır, ITF yazmaktadır.

Sonuç olarak, kervan yolda falan düzülmez. Artık Arabistan çöllerinde katır ya da deve kervanları zamanı çoktan geçti. Akıl ve bilim var, teknoloji var, plan program var. Spor yapan çocukların stratejik planlamasını yapıp takip edelim ki sporcu disiplinine sahip iyi eğitimli modern bir nesil gelecekte bu ülkenin yönetim kadrolarını oluştursun. Aksi halde nereye gideceğini bilmeden başıboş dolaşan, bir zamanlar spor yapıp hayal kırıklığına uğramış, bir yere varmış ama mutsuz, cahil bir topluluk ile karşılaşırız ve sonra da sorarız: QUO VADIS?

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün