“Mizah zayıflıklarımızı en iyi yansıtan gözlüktür”

Ünlü yazar Etgar Keret ile İstanbul´da bir akşam…

Elda SASUN Sanat
24 Mayıs 2022 Salı

Pera Film Türkiye’de ilk kez, ünlü öykü yazarı, sinemacı ve senarist Etgar Keret'in filmlerinden oluşan bir programı, ‘Çarpıcı Gündelik Yaşamlar’ başlığıyla seyirciyle buluşturuyor. Retrospektif niteliğindeki bu seçki, yazarın öykülerinden uyarlanmış filmlerle, yönetmenliğini bizzat yaptığı yapımlardan oluşuyor.

17 Mayıs akşamı, ‘Jellyfish’ adlı ödüllü filminin gösterimine katılarak izleyicilerle bir araya gelen ünlü yazarla sohbet etme şansını yakaladık.

1967’de İsrail'in Ramat Gan şehrinde doğan Etgar Keret, ülkesinde genç nesil tarafından çok sevilen ve okunan bir yazar. Sadece İsrail’de değil, uluslararası edebiyat dünyasında da çok beğenilen bir kalem. Keret, yaratıcılıkta sınır tanımayan öykülerinde, gerçek ile fantastik arasında gidip gelerek, onları bir araya getirmesiyle tanınır. Genellikle ironik öyküler yazan Keret’in takıntılı ve sıra dışı sayılabilecek karakterleri vardır.

İnsancıl ve duygusal öyküleriyle de tanınan bu çok yönlü yazar, Ortadoğu’nun parlak yıldızı olarak niteleniyor. Yazıları The New York Times, Le Monde, The New Yorker, The Guardian, The Paris Review ve Zoetrope'da yayımlandı; öykülerine dayanan kırktan fazla kısa film çekildi.

Keret, Tel Aviv'de yaşıyor ve Negev'deki Ben-Gurion Üniversitesinde ders veriyor. 2007'de, Keret ve eşi yönetmen Shira Geffen, Jellyfish (Meduzot) filmiyle Cannes Film Festivali'nin ‘Camera d'Or’  ve Fransız Sanatçılar ve Yazarlar Birliği'nin ‘En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandılar. Keret'in kitapları ise, aralarında Yidiş de olmak üzere 49 dilde yayınlandı.

17 Mayıs akşamı, Pera Müzesi Oditoryumunda gösterilen film sonrasında Etgar Keret, soruları yanıtladı ve izleyicileri kendi dünyasında bir yolculuğa çıkardı. Yakın bir arkadaşının intiharından sonra yazar olmaya nasıl karar verdiğini ve hayatında yaşadığı gerçek olayları nasıl kurguya dönüştürdüğünü anlattı. Keret, “25 yıldan daha uzun bir süre önce yönettiğim bir filmi görmek heyecan verici… İstanbul bulunmaktan en çok hoşlandığım şehirlerden biri" dedi.

Ünlü yazar Etgar Keret’i bize biraz anlatabilir misiniz?

Aslında başkaları için değil de kendi hayallerim için yazan biriyim. Yazılarımda kendi korkularımı, zaaflarımı anlatıyorum. Kimseye bir şeyler öğretme veya rehberlik etme isteğim yok. Yazdıklarımla kendimi anlatmaya, daha doğrusu kendimi tanımaya çalışıyorum. Yazılarım başıma gelen olayların, insani duygularımın, maceralarımın bir çeşit değişime uğramış şekli. Çok genç yaşta yaşamla ilgili birçok şeyi merak ettim. Holokost’u yaşamış bir ailenin çocuğu olarak, bazı şeyleri ailemi üzmemek için söylememeyi, kendime saklamayı tercih ettim. Onların yanında asla ağlamadım, şikâyet etmemeye çalıştım. Böylece bu hislerimi kaleme alarak adeta kendimi rahatlattım, başka bir deyimle belki de süper egomu yansıttım. Öykülerim, bir kenara sıkışmış hislerimi anlatıyor. Kızgınsam, yaşamımda kızamıyorsam, hikâyemde birine kızgın oluyorum. Günlük yaşamımda gayet pragmatik hareket edebilirken, yazılarımda pragmatizmi eleştirip onun hakkında yazabilirim.

Edebiyat, yazmak ve senarist olmak arasında nasıl bir ilişki var?

Hikâye yazımında her zaman özel bir diyalog, tek başınalık var. Hâlbuki film öyle değil, hep birlikte bir şeyler yaratıyoruz. Senarist, artistler ve işe tüm emeği geçenler filmi etkiler; onların sayesinde ortaya çıkan oyun, grup halinde, hep birlikte çalışmanın eseridir. Kurgu, çok özel ve kişisel bir deneyim. Bir film için çalışmak ise daha sosyal bir iş. İkisini de yapabildiğim için çok memnunum ama seçmem gerekse yazıyı seçerdim. Kitabı tek başına yazıyorum, filmde ise etrafın da etkisi var ve onların akışına göre ilerliyorum. Yazmayı sevmekle birlikte, apayrı kuralları olan film yapımcılığından da mutluluk duyuyorum. Seyircilerin her birinin, oyunun onun için ne ifade ettiği de benim için önemli.

Hikâyelerinde çok sık kara mizah var. Şu an yaşadığımız çağa uygun kısa öyküler yazıyorsun; hayata, hepimizin olduğu yerden baksan da, onun içinden çıkardığın ayrıntılarla yarattığın hayali dünyaların var. Evde ailenle, etrafındaki insanlarla da bu şekilde yaşayan biri misin?  

Öyle sayılır; genelde hep tuhaf şeyler anlatıyor gibiyim çünkü hayatım başıma gelen bir sürü tuhaf olaylardan ibaret. Yazı, benim için yaşamda cesaret edemediklerimi kaleme alıp, telafi etmenin bir yolu gibi. Hayatı yazdığım gibi yaşasaydım sanırım yazmama gerek olmazdı. Mizah benim için, zor bir durum veya yaşamın baş edilmez gerçekleriyle mücadelenin bir çözüm yolu. Her şey yolunda olunca komik olmanın bir manası olmadığını düşünüyorum. Asıl, zor bir durumda kalınca komik olmak anlamlı. 

‘Etgar’, İbranicede zorluk anlamına geliyor. Mizahın da, sanki ismine uyan, zorluklar karşısındaki yazar anlamını taşımış…

Mizah, benim koltuk değneklerim veya gözlüklerim gibi. Dünyada, yaşamda her şey yolunda olduğunda mizaha gerek yoktur. Mizah zaafı olan insanların bir nevi silahı gibidir. Mesela askerdeyken komutanlarımız bize emirler verirken gülmezler veya komik olmazlardı. Biz askerler ise ortamı rahatlatmak için komutanların mizah olabilecek davranışlarını bulup gülmeye çalışırdık. Yahudilikte ise mizah haysiyetini, itibarını koruma yollarından biri olmuştur. Kendini zayıf hissettiğinde mizah şarttır. İyi olduğunda ise o bir lüks gibidir.

Türkiye’ye ilk kez gelmiyorsun. Birçok kitabın Türkçeye çevrildi ve Türk okurların oldukça fazla. Şu an filmini seyretmek için gelen kalabalık bir kitle salonu tamamen doldurmuş durumda…

Bunu duyduğuma çok sevindim. Öykü, yazarının okuruyla yakın bir ilişki ya da dostluk kurma çabasını yansıtır. Bunu başardıysam ne mutlu bana. Bu akşam izleyeceğiniz filmi birlikte seyredeceğiz. Filmde ailemden de bazı şahıslar yer alıyor. Mesela bir plaj sahnesinde ‘artik’ yani dondurma satan kişi babam.

***

Keret, İsrail haber ajansı Mako’ya verdiği demeçte, "Bir yazar olarak Türkiye'yi birçok kez ziyaret ettim ve İstanbul’da, etkinliklerdeki izleyiciler, her zaman çok ilgili ve meraklılar. Türkiye'de ilk kez bir sinemacı olarak seyirciyle buluşacağım; bu benim için düzenlenen ilk retrospektif” dedi.
İsrail'in İstanbul Başkonsolosluğu Kültür Ataşesi Elazar Zinvel açıklamasında, "Pera Müzesi, genellikle belirli bir konu veya belirli bir sanatçıyla ilgili aylık film programı yürüten Türkiye'deki en eski, iki modern sanat müzesinden biri. Etgar Keret'in retrospektifi, İstanbul'daki İsrail Konsolosluğunun, müzenin film departmanıyla oluşturduğu üçüncü iş birliği. Daha öncekiler, Ronit Alkabetz'in Kasım 2018'deki ve Tomer Heiman'ın Kasım 2019'daki retrospektifleriydi” dedi.

Pera Müzesindeki retrospektif, 31 Mayıs'ta sona eriyor. Filmleri mekanda ve müzenin sitesinden seyretmek mümkün.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün