İki ‘güçlü kadın’ filmi

‘Bilinmeyen Kız’ ile Dardenne´ler bekleneni karşılamazken, ‘Aquarius’ kalitesiyle şaşırttı

Viktor APALAÇİ Sanat
13 Temmuz 2016 Çarşamba

Dardenne’lerden  bir düş kırıklığı 

Jean-Pierre ve Luc Dardenne, minimalist gelenekleriyle ünlenen, Avrupa sinemasında sosyal değerlere önem veren yönetmenler arasında gösterilen, sosyal gerçekçi sinemanın öncüsü iki kardeş.

Bu özellikleri ile Dardenne’lerin sineması İngiliz meslektaşları Ken Loach ve Mike Leight ile aynı seviyede gösterilebilir.

Cannes tarihinde çifte Altın Palmiye sahibi yedi yönetmen arasındaki Dardenne’ler, ‘Bilinmeyen Kız/La Fille Inconnue’ ile Cannes’a üçüncü Altın Palmiye’yi alan ilk isimler olmayı amaçlayarak geldiler. Ancak ödül listesinde yer bulamadılar. Yarışmanın galibi Ken Loach ‘Çifte Altın Palmiyeliler Kulübü’nün sekizinci üyesi oldu.

Amatör ve tanınmamış oyunculara filmlerinde yer vermeleri ile tanınan Dardenne’ler, çizgi dış ve özgün sinema dilleri ile takdir topluyorlar. Yazdıkları senaryolarda, iyi düşünülmüş konuları, gerçek hayattan alınmışçasına, büyük bir gerçekçilik anlayışıyla işlemedeki hünerleri, Dardenne’leri benzersiz kılıyor.

Sol eğilimli, toplumsal sorunlara düşkünlüğü ile tanınan yönetmenler, cesur ve duygu sömürüsü yapmayan usta işi filmleriyle, zengin, sosyal arka planı olan, kaliteli konuları işledi. İnsanın içini acıtan en dokunaklı öyküleri, duygu sömürüsünden uzak anlatan Dardenne’ler ‘Lorca’nın Sessizliği/Le Silence de Lorca’dan sonra ‘Bilinmeyen Kız’da da göçmen sorununa eğiliyorlar.

Filmin kahramanı 27 yaşındaki Jenny (Adéle Haenel) işine bağlı, idealist, insancıl bir aile hekimi. Emekliliğe ayrılmış bir doktordan devraldığı muayenehanede hastalarına şifa dağıtan Jenny, yorucu bir iş günü sonrası, mesai saatinden bir saat sonra çalınan kapısını açmaz.

Yanında stajını yapan doktor adayı Julien’in de kapıyı açmasını engeller. Kapıyı çalan genç kız ertesi sabah yakında bir yerde ölü bulunur.

Jenny, yaşamını alt üst eden bu olaydan sonra, bir hastaneden aldığı yeni bir iş teklifini reddetmek durumunda kalır. Bütün enerjisini bu olayın gizemini çözmeye harcar.

Suçluluk duygusuna esir düşmüş genç bir doktorun bu gerçeği arayış öyküsünde, Dardenne’ler izleyiciyi Liége şehrinin bir orta direk mahallesine götürerek küçük insanların gündelik dertlerine ışık tutuyor.

Polisin yaptığı soruşturmadan, kimliği bulunamayan maktulün Afrikalı bir göçmen olduğunu öğrenen Jenny, derinleştirdiği soruşturmada olayla ilgisi olduğunu sandığı gizemli insanlara ulaşır. Bir hastasının sorunlu babası (Jéremié Renier), cesedin bulunduğu yerde bir karavanı olan, yaşlı bir hastasının agresif oğlu (Olivier Gourmet), Jenny’ye sürdürmekte olduğu soruşturmadan hoşnut olmadıklarını belli ederler.

 

Suçluluk duygusu  temalı film

Vicdan azabı teması üzerine sürükleyici bir konusu olan ‘Bilinmeyen Kız’ın, Dardenne’lerin elinden çıkmış senaryosunun, tekrarlardan ve boşluklardan kaynaklanan bazı zaafları var. Yan karakterler önceki filmlerine kıyasla daha zayıf ve iyi işlenmemiş.

İki César ödüllü ve Fransız sinemasının yükselen değerleri arasında yer alan Adéle Haenel, filmde herkesin derdine koşan, hastalarını iyileştiren, sevilen doktor Jenny’yi oynuyor.

Bir Fransız eleştirmen, “Dardenne’lerin elinden çıkma ağır hasta senaryoya, doktor kızın yazdığı ilaç etkisini göstermiyor. Film tam bir düş kırıklığı” teşhisini koyuyor.

Filmi aile hekimliği üzerine yapılmış bir belgesel olarak niteleyen Dardenne’lerin kariyerlerinin en zayıf halkası olduğunu söyleyen acımasız eleştirmenler de oldu.

Cannes’a ilk kez ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ bölümünde gösterilen ‘La Promesse’ ile 1996 yılında gelen Dardenne Kardeşler üç yıl sonra ‘Rosetta’ ile ilk Altın Palmiye’lerini kazandılar.

Sinemalarının karakteristik özelliği olan sosyal gerçekçilik temasına bağlı kaldıkları ‘Erkek Evlat/L’Enfant’ ile Cannes’a gelen Dardenne’ler buradan ikinci Altın Palmiye Ödülü ile ayrıldılar (2005).

2008’deki ‘Lorna’nın Suskunluğu’ (Le Silence de Lorna’ En İyi Senaryo Ödülünü kazanırken, 2011’de ‘Bisikletli Çocuk/Le Gamin Au Velo’ ile Büyük Ödül’ü Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Bir Zamanlar Anadolu’su ile paylaştılar.

Bu son iki filmlerinde olduğu gibi, yine Cannes’da yarışan ‘2 Gün, 1Gece/Deux Jours, Une Nuit’de (2014) senaryonun odağına ‘kadın’ı koydular. Bu filmde kazandıkları Büyük Ödül Cannes’daki beşinci ödülleri oldu.

Kadınların sorunlarına odaklanan ‘Bilinmeyen Kız’da tanımadığı ancak ölümünü engelleyebileceği Afrikalı kızın geçmişini araştıran Jenny rolü için Adéle Haenel iğne atmayı bile öğrenmiş. Dardenne’lerin fetiş oyuncusu Jeremie Reiner’in filmde kısa bir rolü var.

Yine yan rollerden birini üstlenen Olivier Gourmet, filmi insancıl temalara değinen bir sosyal drama olarak tanımlıyor.

 

Sonia Braga’nın dönüş filmi

Güney Amerika sinemasının Cannes’daki tek temsilcisi Kleber Mendonça Filho, aktifinde henüz üç filmi bulunan yetenekli bir yönetmen. Senaryosunu da yazdığı ‘Aquarius’, günümüz Brezilyasının toplumsal hayatından güçlü bir kesit sunan sosyal içerikli kaliteli bir film.

1968 yılında doğduğu Recife şehrine bağlılığını, Filho ilk uzun metrajlı filmi ‘Les Bruit de Recife’de göstermişti.

Sinema eleştirmenliğinden gelen Filho, izleyicisini Recife’in orta sınıf bir semtinin tehlikeli ve gizemli kalbine bir geziye götürmüş, filmi Brezilya’nın En İyi Yabancı Film dalındaki Oscar adayı olmuştu.

Yine Recife şehrinin deniz kıyısındaki bir burjuva mahallesinde geçen konusuyla ‘Aquarius’ adını buradaki eski bir siteden alıyor. Kentsel dönüşüm kapsamındaki bir bölgede uyanık ve güçlü bir inşaatçı aile, eski siteyi yıkıp modern binalar dikme peşinde. Aquarius’ta satın alamadıkları tek dairenin sahibi, emeklilik hayatını sürdüren 65 yaşındaki müzik eleştirmeni Clara’dır (Sonia Braga).

Yetişkin üç çocuğu olan bu dul kadın Aquarius’taki mütevazı dairesinde, plakları, kitapları ve zengin hatıralarıyla huzurlu bir hayat yaşamaktadır. Müteahhittin ilk önce dostça ikna ile yaptığı, sonraları baskı ve tehdit ile sürdürdüğü satın alma tekliflerini Clara,  sistematik bir şekilde reddetmektedir.

Maddiyata önem vermeyen, muhafazakâr yaratılışlı bir kadın olan Clara, iftihar ettiği geçmişine ve ailesine bağlı yaşantısını tavize yanaşmadan sürdürmeye kararlıdır.

Dairesini değerinin çok üstünde bir bedelle almaya hazır olan inşaat şirketine karşı giriştiği pasif direnişte kızıyla aynı fikirde olmamasına rağmen, Clara’nın alışkanlıklarından vazgeçmeye niyeti yoktur.

Üç bölüm halinde anlattığı bu 2,5 saatlik filminde, Filho günümüz Brezilya toplumunun derin değişiklikler geçiren yapısını ve çelişkilerini inceleme konusu ediyor. Bunlar arasında, toplumun geçmişine bağlı kalmakla değişiklik arzusu arasındaki kararsızlığını da mercek altına alıyor.

Film güçlü, başarılı, zengin bir inşaat şirketi ile yaşlı bir ev kadınının gittikçe tırmanan soğuk savaşını, mükemmel bir mizansen eşliğinde anlatıyor. Bu korkutucu, sinir bozucu ve tehlikeli olmaya başlayan gerginliğe Clara dayanabilecek midir? Filho bu sorunun cevabını filmin sürprizli final bölümünde verir.

Festival, ‘Aquarius’u henüz bir başarısı olmayan genç yönetmenin performansı için değil, filmin karizmatik başrol oyuncusu Sonia Braga’yı yeniden keşfetme heyecanı için merakla bekliyordu. Bugün, filmde canlandırdığı Clara karakteri gibi, 65 yaşında olan Brezilyalı aktrisi 80’li yılların ünlü vamp kadın sanatçıları arasındaydı.

Adıyla özdeşleşen ‘Örümcek Kadının Öpücüğü/ Kiss of the Spider Woman’ filminde Braga unutulmaz bir vamp kadın şarkıcıyı canlandırıyordu. Cannes’a 31 yıl aradan sonra gelen Braga’nın filmdeki partneri William Hurt buradaki En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ile yetinmemiş, ardından Oscar kazanmıştı.

Hector Babenco’nun ölümsüz filmi, bir çocuğa tacizde bulunduğu için hüküm giymiş bir eşcinselin öyküsünü anlatıyordu.

Hollywood’da içlerinde Clint Eastwood’un ‘Çaylak/The Rookie’ ve Robert Redford’un ‘The Milagro Beaufield War’ının da olduğu sayısız kaliteli filminde yer alan Sonia Braga ününü televizyon serilerinde sürdürdükten sonra, ‘Aquarius’ ile sinemaya görkemli bir dönüş yapıyor.

Sonia Braga gibi dev bir performans dururken En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nün Joceyln Jose’ye verilişi, George Miller başkanlığındaki jürinin ayıbı.