Ağa takılanlar

Türkiye’nin İsrail’i tanımasıysa hep eleştirildi ama bugün artık bunlar unutuldu. Bilhassa Avigdor Lieberman’ın dışişleri bakanlığında, İsrail’in büyükelçimize gösterdiği, devlet protokolüne ve tarihi ilişkilerin ruhuna uymayan kabalık, bunun yanında Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e reva görülen ‘One minute’ gösterisi ilişkileri taşırdı. Şimdi başladığımız yere dönüyoruz. İsrail’i şu anda yönetenlerin ve bizim anlamamız gereken bir nokta var: İstesek de istemesek de bilmeliyiz ki ne ticari ne de diplomatik açıdan bu bölgede çatışmamız mümkün değil. Maalesef çok abartılan İsrail diplomasisi bu gerçeği anlamamak konusunda bizdeki bazı çevrelere taş çıkartır. İLBER ORTAYLI - HÜRRİYET

İzak BARON Diğer
13 Temmuz 2016 Çarşamba

 

  • BÖLGEDE DEĞİŞİMİN SEÇİM SANDIĞI VASITASIYLA OLDUĞU İKİ ÜLKE, TÜRKİYE VE İSRAİL’DİR

Hiç İstanbul’dan Tel Aviv’e günde kaç tane tarifeli sefer olduğuna baktınız mı? Haftanın hangi gününde olduğumuza göre azıcık değişebilir ama İstanbul’dan Tel Aviv’e her gün 10’un üstünde tarifeli uçak kalkıyor. Üstelik bu kadar uçağın tüm koltukları yok satıyor. İki ülke idarelerinin birbiri ile konuşmadığı dönemde, sefer sayısında bir azalma filan da olmadı. Şimdi iki ülke hükümetinin yeniden birbirleriyle resmen konuşmaya başlamaya karar vermeleri iyiye işarettir. Türkiye-İsrail yakınlaşması, Türkiye ekonomisi için iyiye işarettir. Neden?

Türkiye ve İsrail üç açıdan birbirlerine son derece benzemektedir. Birincisi, Türkiye ve İsrail, içinde bulunduğumuz bölgede sanayi devleti olarak adlandırılabilecek iki ülkedir. Her iki ülkede de toplam ihracatın yüzde 80’den fazlası, imalat sanayi ürünleri ihracatından oluşmaktadır. Bu durum, diğer bölge ülkeleri ile kıyaslandığında önemli bir farklılıktır. İkincisi, her iki ülkede de piyasa ekonomisi sağlıklı bir biçimde işlemektedir. Serbest ticaretin önünde belirgin bir engel yoktur. Bölgemizin diğer ülkelerinde ise ekonomi kamu kontrolü altında çalışmaktadır. Üçüncüsü, hem İsrail’de hem de Türkiye’de seçim sandığı işlevini yerine getirmektedir. Bölgede değişimin seçim sandığı vasıtasıyla olduğu iki ülke, Türkiye ve İsrail’dir.

Güven Sak

http://www.dunya.com/yorum-inceleme/turkiye-israil-yakinlasmasi-iyiye-isarettir-304698h.htm

 

  • FRANSA BAŞBAKANI VALLS, IRKÇILIK, ANTİSEMİTİZM VE MÜSLÜMANLARA KARŞI NEFRETİN FRANSA’DA TAHAMMÜL EDİLEMEZ ŞEKİLDE ARTIŞ KAYDETTİĞİNİ SÖYLEYEREK HÜKÜMETİN HAZIRLAMIŞ OLDUĞU “IRKÇILIKLA MÜCADELE PLANI”NI AÇIKLADI. ŞİMDİ CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN DA BU CESARETİ GÖSTERMELİ. ANTİSEMİTİZMLE MÜCADELEDE EN ÖNDE OLMAK ONUN GÖREVİ DEĞİL Mİ?

Erdoğan, 2010’da Mavi Marmara gemisinde İsrail askerleri tarafından Türkiye vatandaşlarının öldürülmesinden sonra, İHH’ye sahip çıkarak, “İnsanlığın vicdanından süzülen yardım gemileri silahla, zorbalıkla engellendi. Yükü merhamet ve şefkat olan gemiler menzillerine varamadı, kana bulandı” dedi.

2012 yılında Times gazetesi, Suriye’deki muhaliflere silah taşıyan Libya bandıralı bir geminin Türkiye’de olduğunu iddia etti ve kargonun Türkiye’de Müslüman Kardeşler örgütüyle bağı olan bir Vakıf’tan kişilerce teslim alındığını savundu.

Bu iddiada adı geçen vakıf Mavi Marmara organizasyonunu yapan İHH İnsani Yardım Vakfı’ndan başkası değildi.

2014 yılında seçimler vardı. Başbakan Erdoğan, Gazze’deki abluka için “Barbarlıkta Hitler’i de geçtiler. İsrail meşrebinin gereğini yapıyor” dedi.

Ne mi oldu? İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, 16 Eylül 2014 tarihinde Türkiye’de giderek artan antisemitizmin kapsamlı bir şekilde soruşturulması ve araştırılması için Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na çağrıda bulundu.

İftira ve İnkâr ile Mücadele Birliği’nin 19 ülkeyi kapsayan 2015 yılı araştırmasında Küresel Antisemitizm Endeksi’nde, Türkiye yüzde 71 ile ilk sırada yer aldı. Şarkıcı Yıldız Tilbe’nin “Allah Hitler’den razı olsun” şeklindeki tweeti, linç havasının sosyal medyadaki örneklerinden sadece biri.

Antisemitizm’in Türkiye’de yükselmesinde siyasal iktidarın büyük rolü oldu.

Türkiye’nin İsrail’le anlaşması gerekliydi. Ancak yeterli değil. Barış cesaret ister.

Fransa Başbakanı Valls, ırkçılık, antisemitizm ve Müslümanlara karşı nefretin Fransa’da tahammül edilemez şekilde artış kaydettiğini söyleyerek hükümetin hazırlamış olduğu “ırkçılıkla mücadele planı”nı açıkladı. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu cesareti göstermeli. Antisemitizmle mücadelede en önde olmak onun görevi değil mi?

İlker Çayla

http://www.taraf.com.tr/israil/

 

  • ERDOĞAN’IN TÜRKİYE’NİN İSRAİL İLE İLİŞKİLERE ÇOK ACİL İHTİYACI OLDUĞU SONUCUNA EN SONUNDA VARMIŞ OLMASI GERÇEĞİ, BU ANLAŞMAYI İSRAİL AÇISINDAN DAHA DA KABUL EDİLEBİLİR HALE GETİRİYOR

AKP 2002’de iktidara geldiğinden bu yana, etkili lideri Recep Tayyip Erdoğan, ülkesinin İsrail ile ilişkilerini her zaman küçümser bir tonda götürdü. Bu anlayış yalnızca partisinin çoğu zaman bariz bir anti-Semitizm’le lekeli kuvvetli biçimde İsrail karşıtı geçmişinden değil, Türkiye iç siyasetinden de kaynaklanıyor.

1990’lar boyunca Türkiye’nin İsrail ile ittifakının eleştirilmesi büyük ölçüde tabuydu. Hatta, Türkiye’nin İslamcı Başbakanı Necmettin Erdoğan’ın istifasına yol açan 1997 askeri darbesini ivmelendiren olaylardan biri, Türk ordusu askeri tanklarının, Filistin ile dayanışma amaçlı bir İslamcı etkinlik olan Kudüs Gecesi’nin düzenlendiği Ankara’nın Sincan ilçesi sokaklarında dolaştırılması olmuştu. Tutuklananlar arasında belediye başkanı da vardı.

Ancak darbeden sonra bile seküler düzen İslamcıları sistemden ayıklamaya devam etti. O dönem İstanbul’un etkili genç belediye başkanı ve Erbakan’ın partisinin bir üyesi olan Erdoğan, 1999’da hükümet karşıtı bir şairin şiirini bir kamusal toplanma esnasında okuduğu için dört ay hapis cezası aldı ve siyaset yasağı kondu.

Herhalde çok az insan hapse atılan bu politikacının (son beş yıldır artan şekilde baskıcı uygulamalarla yüz yüze kalan muhaliflerinin epey canını sıkacak şekilde) sadece beş yıl sonra ülkeye yeni bir devrimde öncülük edeceğini hayal edebilirdi. 2002’de iktidara gelmesinden bu yana, Erdoğan askeri vesayet günlerini sona erdirmeyi başardı ve ülkeyi “Yeni Türkiye” olarak adlandırdığı yolda dönüştürmeye devam ediyor.

2005’te İsrail’e bir ziyaret gerçekleştirdiği iktidarının ilk yılları sırasında İsrail’le ilişkilerde bir nezaket dönemi geçirdi. Ancak İsrail ile ilişkilerinde asla gösterişçi olmadı ve 2007’den sonra ilişkiler hızla bozuldu.

Bugünkü anlaşma ile İsrail “Yeni Türkiye” ile ilk kez anlaşmaya varmış ve Erdoğan da İsrail’e ilk kez eşit bir partner olarak davranmış oluyor. Öyleyse değişen ne?

Son birkaç yıldır siyasi mitinglerde İsrail’e saydırıp küfretmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan ve Türkiye’nin hükümet yandaşı basınının sayfalarını dolduran bariz anti-Semitizm’e gözlerini kapatan Erdoğan ne oldu da daha geçtiğimiz Ocak’ta “İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım,” diyen bir lidere dönüşüverdi?

Gazze filosu günlerinden bu yana Türkiye kendisini Ortadoğu’da giderek daha izole olmuş bir durumda buldu. Mısır’da başarısız olan politikalarından Suriye’deki hesap hatalarına kadar Türkiye, yalnızca dostlar açısından değil, Ortadoğu’da siyasi nüfuzunu geri kazanma konusunda da çaresiz durumda. Türkiye’nin Gazze’deki muhtemel rolü, onu bu amaca ulaşmaya bir adım daha yaklaştıracak. Daha önemlisi, Türkiye’nin Rusya ile bozuşması, doğalgaz kaynaklarını çeşitlendirmesi gereğini belirginleştirdi ve İsrail ile herhangi bir anlaşma, Gazze filosu meselesi halledilmeksizin iç politikada yol alamazdı.

Erdoğan’ın Türkiye’nin İsrail ile ilişkilere çok acil ihtiyacı olduğu sonucuna en sonunda varmış olması gerçeği, bu anlaşmayı İsrail açısından daha da kabul edilebilir hale getiriyor.

Geçtiğimiz altı yıl boyunca İsrail (bazı İsrailli politikacılar Türk muadillerine çamur atarak karşılık verme fırsatını kullansa da) sabırla Türkiye’nin kendine gelmesini bekledi ve patlayıp duran Türk nefreti karşısında başını eğdi.

Louis Fishman

https://dunyadanceviri.wordpress.com/2016/06/28/netanyahunun-turkiye-zaferi-erdogan-israile-muhtac-oldugunu-nasil-idrak-etti-louis-fishman/

 

  • TÜRKİYE İLE İSRAİL HER KONUDA ANLAŞSALAR BİLE, İSRAİL DOĞALGAZININ TÜRKİYE ÜZERİNDEN AVRUPA'YA SATILMASININ YOLU KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDEN GEÇİYOR

En kötü senaryoları düşünelim. İsrail, Mavi Marmara kurbanlarının ailelerine verilecek tazminatı bir kerede Türk hükümetinin kullanımında olacak bir fona yatıracak. Ancak buradan yapılacak ödemelerde bir aksama veya sorunda muhtemelen İsrail suçlanacak. Bir başka senaryo; Türkiye inşaat malzemesi yollayacak. Gazze'ye ulaşan bu yardımlar Hamas tarafından konut inşaası yerine İsrail'e saldırmak amaçlı tünel yapımında kullanılacak. Bu durumda İsrail geçişleri sıkılaştıracak, Türk projeleri aksayacak, ilişkilerde sorunlar, suçlamalar başlayacak. Bir başka senaryo; bu anlaşma ile Türkiye Gazze'nin altyapı ihtiyaçlarını karşılayacak, su arıtma tesisi, elektrik santrali yapacak, devam eden hastane ve cami inşaatlarının yanı sıra konut inşa edecek. Daha önceki tecrübelerden, Hamas'ın uluslararası kurumlara ait binaların altına mühimmat yerleştirdiğini, depo veya askeri karargah olarak kullandığını veya roket fırlatmak için bu yerleri seçtiğini biliyoruz. Diyelim ki bunlardan birini oradaki Türk yapımı binaların altına yerleştirdi. İsrail ile Hamas arasında işler yeniden kızıştığında, İsrail roket rampası olarak kullanılan o binayı vuracaktır. Zaten Gazze ile İsrail arasında bir çatışma çıktığında ikili ilişkiler doğrudan etkileniyor, bu durumda vurulan Türk yapımı bir bina olduğundan, Hamas sebebi ile ilişkiler yeniden bozulacaktır. Üstelik onca uğraşının sonunda ulaşılan normalleşme anlaşması günümüzde ekonomik ve doğalgaz sayesinde kabul görürken, ideolojik açıdan bu yakınlaşmayı uygun görmeyen kesim de bu sayede sesini yükseltme olasılığı bulabilecektir. Daha önce halka ekilen İsrail düşmanlığı yeniden filizlenecektir.

Doğalgaz ise ikili ilişkilerde uzun vadede önemli bir işbirliği vadediyor. Ancak önemli bir 'ama' var. Tıpkı IHH'nın Taksim yürüyüşünün İsrail'i rahatsız ettiği gibi, Aya Sofya'da Kuran okunması ve sabah ezanı da Yunanistan'ı oldukça rahatsız ediyor. Türkiye ile İsrail her konuda anlaşsalar bile, İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya satılmasının yolu Kıbrıs sorununun çözümünden geçiyor. Aya Sofya'nın müze statüsünden etap etap camiye geçirilmesi ise hedef, bunun ilerideki bir doğalgaz anlaşmasına da hiç yardımcı olmayacağını öngörmek hiç zor değil.

Türkiye ile İsrail arasında imzalanan normalleşme anlaşması da Hamas'ın politikaları bir yanda, iç politikaya yönelik bu tür adımlar öte yanda, vaat ettiği işbirlikleri yerine günü kurtarmaktan öteye geçemeden kağıt üzerinde kalabilir. 

Karel Valansi

http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/israil-ile-normallesme-anlasmasinda-en-kotu-senaryolar-neler,14990

 

  • SADECE TÜRKİYE’NİN SELAMETİ İÇİN DEĞİL AYNI ZAMANDA FİLİSTİN’İN DE SELAMETİ İÇİN GEREKSİZ TARTIŞMALARI BİR KENARA BIRAKIP İSRAİL’LE DİPLOMATİK NORMALLEŞMEYE RASYONEL BİR ZEMİNDE YAKLAŞMALIYIZ

Türkiye ve İsrail diplomatik anormalliğin iki ülkeye de faydasından çok zararı olduğu fikrinde birleşti. Türkiye’nin önemli bir kriteri de mevcut diplomatik anormalliğin, genelde Filistin’e özelde Gazze’ye ne kadar fayda sağladığı sorusuydu. Normalleşmenin toplamda Filistin’in faydasına olacağına Filistinli gruplarla da istişare ederek kani olunca anlaşma yapıldı. Özellikle abluka meselesi etrafında yapılan tartışmaları da hem Türkiye’nin hedefi hem de yukarıda anlatılan kafa karışıklığı çerçevesinde değerlendirmek lazım. Tamam, Filistin’in temel sorunu Gazze’deki insani dram değil, ama öncelikli müdahale bekleyen sorunu bu. Bu dramı hafifletmek için atılan her adım, Mavi Marmara fikri gibi, haddizatında değerlidir, baş tacıdır. Türkiye’nin bu anlaşmayla Gazze’ye nefes kanalı açmasını, ablukayı fiili olarak yarmasını romantik uluslararası ilişkiler okumasıyla küçük görmek abesle iştigaldir. Ayrıca, Türkiye Gazze tasarrufuyla ne İsrail işgalini ne de ablukayı tanımıştır; Medaya’ya yardım tırları sokan yardım kuruluşlarının Esed’in ablukasını ve meşruiyetini tanımadığı gibi.

Kaldı ki mesele İsrail-Türkiye anlaşmasından da ibaret değil. Rusya, Mısır, BAE vs… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve dış politika yapıcılarının kafasında bir dizayn var belli ki. Kaosun hakim olduğu bölgemizde Türkiye’nin milli çıkarlarını maksimize etme çabası var. Ortada kilit çözücü bir inisiyatif var.

Sadece Türkiye’nin selameti için değil aynı zamanda Filistin’in de selameti için gereksiz tartışmaları bir kenara bırakıp İsrail’le diplomatik normalleşmeye rasyonel bir zeminde yaklaşmalıyız.

Ufuk Ulutaş

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/turkiye-ve-israil-normallesiyor-nasil-yani--c2/haber-529746/

 

  • İSRAİL’İ ŞU ANDA YÖNETENLERİN VE BİZİM ANLAMAMIZ GEREKEN BİR NOKTA VAR: İSTESEK DE İSTEMESEK DE BİLMELİYİZ Kİ NE TİCARİ NE DE DİPLOMATİK AÇIDAN BU BÖLGEDE ÇATIŞMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL

İsrail'le, Rusya'yla normalleşme... Evvela barış, sonra diplomasi ve politika... Barışın ciddi olarak tehlikeye girdiği ortamda; tabiatın bile bize acımadığı bir dünyada refah ve huzur nasıl mümkün olabilir, anlamak mümkün değil.

14 MAYIS 1948 günü, İsrail’in kurucu babalarından David Ben Gurion, Tel Aviv’deki ofisinin balkonundan İsrail devletinin kuruluşunu ilan etti. İsrail o tarihte Rusya göçmeni, bunun yanında özellikle Baltık ülkelerinden ve Polonya’dan, İkinci Harp’in sıkıntıları içindeki Macaristan ve Romanya’dan, ayrıca başat miktarda değilse de Alman­Avusturya ve Çekya bölgesi Yahudilerinden oluşuyordu. Kravat ve ceketlerinden dolayı Herr Doktor Jacke (Bay Dr. Ceket) olarak anılan Avusturya Yahudileri, Almanya ve Çekya Yahudileri İsrail’in gerçek kurucularıydı. Hukukçular onlardandı; doğal bilim insanları onlardandı.

Onların Hayfa’da kurduğu Technion (Teknik Üniversite) bu ülkenin üstün teknik gücünü ve mühendisliğini gösteriyordu. Hatta tarihçiler bile Almanca konuşulan bölgelerdendi. Yeni devleti Batı dünyası tanıdı. Harp süresince Yahudilerle pek çatışması olmayan, hatta Yahudi göçmen kabul eden Franco İspanyası ise tanımadı. Beri yandan, iki çok ilginç devlet, Sovyetler Birliği ve Türkiye, İsrail’i ilk tanıyanlar arasındaydı. 1967’den sonra İsrail devletiyle soğuk ilişki yaşayan Sovyet Rusya’nın ilk tanıyanlardan olması ilginçtir. Hatta sürgündeki New York merkezli Rus­Ortodoks kilisesi değil, Moskova Patrikliği’nin İsrail topraklarındaki

Ortodoks Kilisesi temsilciliğini ve manastırlarını ele geçirmesi bundan dolayıdır.

Türkiye’nin İsrail’i tanımasıysa hep eleştirildi ama bugün artık bunlar unutuldu. Bilhassa Avigdor Lieberman’ın dışişleri bakanlığında, İsrail’in büyükelçimize gösterdiği, devlet protokolüne ve tarihi ilişkilerin ruhuna uymayan kabalık, bunun yanında Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e reva görülen ‘One minute’ gösterisi ilişkileri taşırdı. Şimdi başladığımız yere dönüyoruz. İsrail’i şu anda yönetenlerin ve bizim anlamamız gereken bir nokta var: İstesek de istemesek de bilmeliyiz ki ne ticari ne de diplomatik açıdan bu bölgede çatışmamız mümkün değil. Maalesef çok abartılan İsrail diplomasisi bu gerçeği anlamamak konusunda bizdeki bazı çevrelere taş çıkartır.

İlber Ortaylı

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ilber-ortayli_614/simdi-baris-zamani_40127243#

 

  • SORMAZLAR MI ADAMA, EĞER AŞDOD LİMANI AÇIK VE HERKES YARDIM ULAŞTIRIYORSA, NEDEN ÖNCÜLÜK ETTİĞİNİZ MAVİ MARMARA OLAYI YAŞANDI, O KADAR KİŞİ ŞEHİT OLDU?

Geçtiğimiz hafta üzerinde en çok tartışılan konuların başında İsrail ve Rusya ile başlatılan normalleşme süreçleri geldi. Rusya’dan kendilerine pek malzeme çıkmayacağını bilenler, özellikle İnsani Yardım Vakfı’nın da (İHH) desteğiyle, İsrail’le imzalanan mutabakatı dillerine doladı. Neymiş, ‘Katil bir devletle anlaşma olur muymuş?’, ‘Filistin halkının acısı unutulmuş’, ‘İsrail’le örtünen çıplak kalırmış’… Bu eleştiri sloganlarını çoğaltabiliriz.

Bu sözleri söyleyenler; bugüne kadar Gazze ve Suriyeliler için kılını dahi kıpırdatmayanları bu kategoriye almıyorum bile; diplomasinin, dış politikanın duygularla değil, akıl ve mantıkla inşa edildiğini gözardı ettiler. Aç, susuz, başta sağlık olmak üzere her türlü yaşamsal hizmetten mahrum Gazze halkının ihtiyaçları onlar için ön planda olmadı. Kazın ayağı hiç de öyle değil!

Türkiye’nin, küresel politikanın yeniden şekillendiği bu günlerde yeniden pozisyon alması gerekiyordu ve bunun gereği yapılıyordu. Yeni dönemin şifresi olan ‘dostumuzu çoğaltıp, düşmanımızı azaltacağız’ ilkesi hayata geçiriliyordu. İsrail’in ardından gelen Rusya adımları da bunun işareti.

Özür, tazminat ve son olarak da ablukanın kaldırılması olmak üzere, tarihinde İsrail’e geri adım attıran tek ülke olmanın, bu diplomatik zaferin keyfini çıkarmak yerine, her zaman olduğu gibi bu zaferin mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedefe koyma kolaycılığını seçtik.

İsrail’le yapılan bu mutabakat, bundan sonra can ciğer kuzu sarması 2 kardeş ülke olduğumuz anlamına gelmez. Ancak, Filistin davası için bir dönüm noktası olduğunu da kimse inkar edemez.

Her ne kadar bir açıklamayla durumu düzeltmeye çalışsa da, İHH için de birkaç cümle edelim. “İsrail’le örtünen çıplak kalır”, “Şaşkınız, İsrail kazandı, Türkiye bir şey alamadı. İsrail tazminatı bağış olarak veriyor. Aşdod limanı zaten açık ve herkes yardım ulaştırıyor…”

Bu açıklamalar İHH’ya ait. Sormazlar mı adama, eğer Aşdod limanı açık ve herkes yardım ulaştırıyorsa, neden öncülük ettiğiniz Mavi Marmara olayı yaşandı, o kadar kişi şehit oldu?

Sözün özü şu; sivil toplum kuruluşlarının siyaseti, hele hele diplomasiyi şekillendirme çabası olamaz. Bu o kuruluşların ne görevi, ne hedefidir. Böyle bir çaba; daha önce yaşananlar ortada; ‘paralel’ oluşum anlamına gelir ki, bu asla kabul edilemez.

Murat Kelkitlioğlu

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/israil-ve-ihh-uzerine-c2/haber-530673

 

  • İSRAİL-FİLİSTİN KALICI BARIŞI İÇİN BİR UMUT DOĞARSA, TÜRKİYE 2000'LERİN BAŞINDA OLDUĞU GİBİ TARAFLAR ARASINDA ‘GÜVENİLİR ARABULUCU’ OLMAYA EN YAKIN ADAYDIR

Yeni dış politika paketinin içine başka ülkeler de konulacaktır. Şartlar uygun olduğunda kronik Kıbrıs problemi başta olmak üzere Türkiye’yi yıllardır yoran ne kadar karmaşık dış politika konusu varsa hepsinin çözüldüğüne şahit olacağız. Şüphesiz Ankara’nın adım atması için ön şart, İsrail ve Rusya süreçlerinde olduğu şekilde Türkiye’nin çıkarlarının bunu gerektirmesidir.

Diğer yandan, İsrail ve Rusya ile ilişkiler güllük gülistanlık değil elbet. Olması da beklenemez. Türkiye’nin nasıl bu iki ülkeye zeytin dalı uzatırken birtakım beklentileri varsa, Tel Aviv ve Moskova'nın da aynı türden beklentileri var. Çıkarlar örtüştükçe, işbirlikleri gelişecek. Bakış açıları farklılaştıkça, yeni gerilimlere kapı aralanacak. Her iki ülkeyle başlayan yumuşamanın sınırları olduğu akıldan çıkarılmamalı.

İsrail’le ilişkilerin hassas noktası Filistin meselesidir. 1948’den bu yana İsrail Arap komşularıyla veya Filistin’le ne zaman çatışmaya girmişse, istisnasız her seferinde Türkiye-İsrail ilişkileri de gerilmiştir. Dolayısıyla, birkaç hafta içinde Tel Aviv’de görevine başlayacağına kesin gözüyle bakılan Türkiye Cumhuriyeti büyükelçisinin, ‘istişarelerde bulunulmak üzere Ankara’ya çağrılmaması’ için İsrail’in Filistin’e yönelik politikalarında eski pervasızlıklarını bir kenara bırakması gerekir. İsrail-Filistin kalıcı barışı için bir umut doğarsa, Türkiye 2000'lerin başında olduğu gibi taraflar arasında ‘güvenilir arabulucu’ olmaya en yakın adaydır.

Çağrı Erhan

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-cagri-erhan/592178.aspx

 

  • İSRAİL’İN, HAMAS’IN BİR ‘TERÖR OLUŞUMU’ OLDUĞUNU ERDOĞAN’A VE TEMSİL ETTİĞİ SİYASAL ÇİZGİYE ANLATMASI, BİRAZ ZOR GÖRÜNÜYOR

Hem Erdoğan hem Netanyahu kendilerini ve partilerini merkez sağda gören ve bu minvalde siyaset üreten figürler. Her iki partinin yaslandıkları siyasal hareketlerin mücadele tarihi de oldukça benzer. Türkiye’de Ak Parti, temsil ettikleri kitle bağlamında bir çevre hareketi olarak, merkeze yerleşmenin tarihini sembolize ediyor. Devleti kuran parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi, merkezin değerlerini de uzun yıllar boyunca belirleyen güç oldu. Temsil ettiği seküler-modernist çizgi, devlet yönetiminde bulunmadıkları dönemlerde dahi devletin temel kodu olarak işlev gördü. Söz konusu merkezi değerlere tepki olarak gelişen kasabalı İslamcı hareketi nüvesinde bulunduran Ak Parti ise milliyetçi-muhafazakar siyasetin zaman içerisinde evrilerek kitleselleşmesinin tezahürü. Artık bir kasaba hareketinden ziyade kentli bir endam arz ediyor. Devletin kuruluşundan itibaren ötekileştirilen bu kitle; merkezin değerlerini, temsil ettikleri çevre değerleriyle dönüştürerek, kendi namı hesaplarına bir ‘devrime’ imza atmış oluyorlar böylece.

İsrail’de Likud Partisi de benzer bir oryantasyona ve siyasal geçmişe sahip. İsrail’in kuruluşu, bugün İşçi Partisi olarak yoluna devam eden Mapai Partisi’nin eseri. Devleti kuran parti vasfıyla Mapai, uzun yıllar boyunca İsrail’i yönetme ve kamu kaynaklarını azami derecede yönlendirme şansına sahip oldu. Bu durum beraberinde devleti ve toplumu kodlama imkanını da Mapai’ye vermişti. Dolayısıyla merkezin değerlerini belirleyen parti Mapai’ydi. Uzun bir süre boyunca devlet, ‘sonradan göçenleri’ neredeyse temsil etmedi. Özellikle Mizrahi seçmenin temsili ya da kamu kaynaklarından istifade imkanları, olabildiğince kısıtlıydı. Ayrıca Mizrahiler, geldikleri ülkeler itibarıyla üçüncü dünyaya aittiler.

Devleti kuran Aşkenaziler ise pür Avrupalı sosyalistlerden müteşekkildi. 70’li yıllara gelindiğinde, özellikle Afrika ve Ortadoğu’dan süreç içerisinde gerçekleşen Yahudi göçleriyle ülkedeki nüfus dengeleri Mizrahiler lehine değişmiş ve o günlere kadar Avrupalı Aşkenazileri temsil eden devlet, yönetsel anlamda Likud gibi bir merkez sağ partisinin eline geçmişti. Merkezin değerlerindeki dönüşüm, Likud’un 70’li yıllardan bugünlere kadar net bir iktidar odağı/alternatifi olmasıyla birlikte gerçekleşti.

Hem Erdoğan’ın hem de Netanyahu’nun güncel ajandaları da benzerlikler taşıyor. Her iki liderin de temel gündemlerini terörle mücadele oluşturuyor. Kavramsal olarak aynı düzlemde bir araya gelebilen iki liderin bir diğerinin terör tanımını anlayabilmesi ise zor görünüyor. Özellikle İsrail, ‘direniş hareketi’ HAMAS’ı ‘terörist bir oluşum’ olarak algıladığı için, politik pratiklerini de bu minvalde şekillendiriyor.

Lakin İsrail’in, HAMAS’ın bir ‘terör oluşumu’ olduğunu Erdoğan’a ve temsil ettiği siyasal çizgiye anlatması, biraz zor görünüyor. Yakın zamanda söz konusu algıların sonucu olarak, Knesset’te milletvekili olarak bulunan pek çok ismin vekilliklerinin kısıtlanmasına ve belirli bir süre yasama faaliyetlerinden uzaklaştırılmalarına karar verildi. Bu uygulama, ilgili milletvekillerinin HAMAS ile var olduğu ileri sürülen ilişkilerinden kaynaklanıyordu.

Ceyhun Çiçekçi

http://www.karar.com/gorusler/turkiye-israil-normallesmesi-182835#

 

  • YAHUDİ SOYKIRIMININ KURBANLARINI ANMANIN EN İYİ YOLUNUN, GELECEKTEKİ TRAJEDİLERİ ÖNLEMEK VE HAYAT KURTARMAK İÇİN ÇABA GÖSTERMEK OLDUĞUNA İNANIYORDU. EN NEFRET ETTİĞİ DUYGU UMURSAMAZLIKTI. DÜNYA YAHUDİ SOYKIRIMI GERÇEKLEŞİRKEN SESSİZ KALMIŞTI, BU TEKRARLANMAMALIYDI

Romanya'da 1928 senesinde doğmuştu. 15 yaşındayken Nazi orduları yaşadığı yeri işgal etti. Toplama kampında bitecek bir felaket başlamıştı.

Önce Auschwitz'e gönderildi Wiesel ailesi. Burada annesi ve kız kardeşleri öldürülecekti. Daha sonra babası ile Buchenwald'a gönderildi. Burada yaşadığı korkunç acılara rağmen hayatta kalmasını sağlayan tek bir motivasyon vardı. “Ben ölürsem, babam da ölürdü” diyecekti yıllar sonra verdiği bir mülakatta. Fakat babası dayanamadı. Kampın Amerikan askerleri tarafından kurtarılmasından birkaç hafta önce, babası da hayata gözlerini yumdu.

Sol kolunda, toplama kampında vurulan mahkumiyet dövmesini hayatı boyunca taşıyacaktı. Ve o hayatı dünyanın dört bir yanında gerçekleşen etnik temizliklere ve soykırımlara farkındalık oluşturmak için adayacaktı. Uzun yıllar süren yazı hayatı, Nobel Barış Ödülü ile taçlanacaktı.

Yahudi soykırımının kurbanlarını anmanın en iyi yolunun, gelecekteki trajedileri önlemek ve hayat kurtarmak için çaba göstermek olduğuna inanıyordu. En nefret ettiği duygu umursamazlıktı. Dünya Yahudi Soykırımı gerçekleşirken sessiz kalmıştı, bu tekrarlanmamalıydı.

Bu yüzden Bosna'ya gidecek, yaşadıkları karşısında gördüklerine inanamayacak ve ABD başkanına bir şey yapması için yalvaracaktı.

1993'te yaptığı çağrı, 1995 yılında gerçekleşti ve NATO yıllardır devam eden katliamlar, tecavüzler, işkenceler, insanlık suçları karşısında Bosna'ya müdahale etti.

Ama bu arada olan da oldu. Srebrenitsa, tarihin utanç sayfalarına geçti.

Bosna'da yaşananlar sonrasında Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi kurulması onun fikriydi: “İnsanlar sorabilir, 8000 insanın ölüm emrini vermiş bir insanı nasıl hakkıyla cezalandırabilirsiniz ki? Bu güzel bir soru. Ancak yine de bu davalar toplumsal hafıza için faydalı. Ve sadece bu sebepten dolayı bile yapılmalı.”

Wiesel'in son günlerinde uykusunun kaçmasına sebep olan şeyse Suriye'de yaşananlar oldu. “Sözde medeni dünya katliamları durdurmak için çabada bile bulunmuyor” diye yazacak, ABD'de yaşayan Yahudi cemaatini Esad'ın kimyasal silah saldırısına karşı yeterince tepki göstermemekle eleştirecekti: “Burada kendi liderlerimiz konusunda çok kötü düşünüyorum... Yahudi liderler, kimyasal gaz kullanıldığını öğrendiği an sokakta 500.000 insanın katılacağı bir gösteri düzenlemeliydi. Washington'a gidilmeli, 'Yeter. Bu kadarını kabul edemiyoruz' denmeli.”

“Bir daha asla” sözünü hayata geçirmek için bütün ömrü boyunca mücadele etmiş Wiesel'in hayatı bu sözün sadece bir slogan olduğunun özetiydi. 20. yy etnik temizliklerle dolu bir yüzyıl oldu. 21. yy da farklı başlamadı.

Ceren Kenar

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/ceren-kenar/592301.aspx

 

Netten okumalar

 

  • Türkiye - İsrail

 

  • İVO MOLİNAS: TÜRKİYE İSRAİL ANLAŞMASI "KAZAN-KAZAN" POLİTİKASI – NİLAY VARDAR

http://bianet.org/bianet/toplum/176302-ivo-molinas-turkiye-israil-anlasmasi-kazan-kazan-politikasi

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL NORMALLEŞMESİNİN ARKA PLANI – GÖNÜL TOL

http://t24.com.tr/yazarlar/gonul-tol/turkiye-israil-normallesmesinin-arka-plani,14922

 

  • İSRAİL'LE ANLAŞMA, BİR DEĞİŞİM İŞARETİ Mİ? – ORAL ÇALIŞLAR

http://www.posta.com.tr/turkiye/YazarHaberDetay/Israil-le-anlasma--bir-degisim-isareti-mi-.htm?ArticleID=350527

 

  • İNİŞLER VE ÇIKIŞLARLA İSRAİL-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

http://aljazeera.com.tr/haber/inisler-ve-cikislarla-israil-turkiye-iliskileri#

 

  • TÜRKİYE İLE İSRAİL'İ ASKERİ İLİŞKİLER VE AFETLER YAKINLAŞTIRDI – BAHAR BAKIR

http://www.haberturk.com/dunya/haber/1262937-turkiye-ile-israili-askeri-iliskiler-ve-afetler-yakinlastirdi

 

  • İSRAİL ANLAŞMASININ EKONOMİK VE SİYASİ ETKİLERİ – FEHMİ GÜRDALLI

http://t24.com.tr/yazarlar/fehmi-gurdalli/israil-anlasmasinin-ekonomik-ve-siyasi-etkileri,14919

 

  • İSRAİL'LE TÜRKİYE ARASINDAKİ ANLAŞMA ORTA DOĞU’DA BİR BARIŞ KAPISINI AÇTI – KAREL VALANSİ

http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/israille-turkiye-arasindaki-anlasma-orta-doguda-bir-baris-kapisini-acti,14979

 

  • İSRAİL ANLAŞMASININ BİLİNMEYEN İKİ SONUCU – MURAT YETKİN

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/murat-yetkin_575/israil-anlasmasinin-bilinmeyen-iki-sonucu_40125160

 

  • LADY LEYLA – RAUF TAMER

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/rauf-tamer_183/lady-leyla_40125163

 

  • 7 YIL SONRA ONE MİNUTE YANITI – CANSU ÇAMLIBEL

http://www.hurriyet.com.tr/7-yil-sonra-one-minute-yaniti-40129087

 

  • ASKERİ İHTİYAÇLAR İSRAİL’LE YAKINLAŞMAYI HIZLANDIRDI – METİN GÜRCAN

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2016/06/turkey-israel-normalization-military-security-cooperation.html

 

  • MAVİ MARMARA EYLEMCİSİ: İHANET EDEN, İHH’NİN KENDİSİ; AKP İSRAİL'LE ANLAŞARAK GÜLEN'LE AYNI NOKTAYA GELDİ

http://t24.com.tr/haber/mavi-marmara-eylemcisi-ihanet-eden-ihhnin-kendisi-akp-israille-anlasarak-gulenle-ayni-noktaya-geldi,348297

 

  • İSRAİL ONTOLOJİMİZ – ERGÜN YILDIRIM

http://www.yenisafak.com/yazarlar/ergunyildirim/israil-ontolojimiz-2030164

 

  • “MAVİ MARMARA KATİLLERİ ARAMIZDA” HABERLERİ UNUTULUR MU? – SERDAR KORUCU

http://www.avlaremoz.com/2016/07/01/mavi-marmara-katilleri-aramizda-haberleri-unutulur-mu-serdar-korucu/

 

  • GİZLİ EL VE İSRAİL - TÜRKİYE ANLAŞMASI - SEDAT LAÇİNER

http://www.haberdar.com/gizli-el-ve-israil-turkiye-anlasmasi-makale,1435.html

 

  • TÜRKİYE’NİN İSRAİL İLE ANLAŞMASI NEYİ KAPSAMIYOR? -  YASİN AKTAY

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasinaktay/turkiyenin-israil-ile-anlasmasi-neyi-kapsamiyor-2030307

 

  • İSRAİL BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ

http://www.noktadergisi.info/dosya/israil-bitti-demeden-bitmez-h14717.html

 

  • İSRAİL’İN İSTANBUL BAŞKONSOLOSU YANILIYOR: ANLAŞTIK DİYE DAVALAR DÜŞMEZ – FEHMİ KORU

http://fehmikoru.com/israilin-istanbul-baskonsolosu-yaniliyor-anlastik-diye-davalar-dusmez/

 

  • HAYRİ ÇAVUŞ’UN NOT DEFTERİ: “SORAN OLURSA SARIYER SPOR’U TUTUYOR DERSİNİZ!”

http://www.avlaremoz.com/2016/07/12/hayri-cavusun-not-defteri-soran-olursa-sariyer-sporu-tutuyor-dersiniz/

 

  • Diğer
  •  ‘SİBER SAVAŞ’A KARŞI BEYAZ KORSAN ORDUSU! - DÜNYA TAŞLARDAN

http://www.milliyet.com.tr/-siber-savas-a-karsi-beyaz-korsan-dunya-2274966/

 

  • “MEMLEKETİMİZDE MUHACİR YAHUDİLER” – ERALP ADANIR

http://www.yeniduzen.com/Yazarlar/eralp-adanir/memleketimizde-muhacir-yahudiler/8978

 

  • ÇOK KONUŞULAN, AZ BİLİNEN ÜLKE: İSRAİL – ASLI DELİKARA

http://www.birgun.net/haber-detay/cok-konusulan-az-bilinen-ulke-israil-119019.html

 

  • HAVALİMANLARIMIZA İSRAİL MODELİ – SERDAR TURGUT

http://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut-2025/1263876-havalimanlarimiza-israil-modeli

 

  • MEZAR PARÇALAMA İNSANLIĞA SIĞMAZ - FERİT LİF

http://www.hataydenge.com/mezar-parcalama-insanliga-sigmaz/

 

  • AZINLIK OKULLARI VAR-YOK ARASI

http://basnews.com/index.php/tr/news/286424

 

Netten seyredin

 

  • TÜRKİYE - İSRAİL İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM. İSRAİLLİ GAZETECİ ARAD NİR & ÖZDEM SANBERK DEĞERLENDİRDİ

https://www.youtube.com/watch?v=JJ34BzKH5Ss

 

  • SELİN NASİ: “İSTİHBARAT PAYLAŞIMI, ASKERİ YARDIMLAŞMA, İSRAİLLİ TURİSTLERİN GELMESİ KARŞILIKLI GÜVEN TAHSİSİYLE OLUR”

http://medyascope.tv/2016/06/29/selin-nasi-istihbarat-paylasimi-askeri-yardimlasma-israilli-turistlerin-gelmesi-karsilikli-guven-tahsisiyle-olur/

 

  • TÜRK-İSRAİL İLİŞKİLERİ - EROL MÜTERCİMLER, ŞELİN NASİ VE GÜRKAN HACIR'LA ŞİMDİKİ ZAMAN

https://www.youtube.com/watch?v=YOaTEz7YTrk

https://www.youtube.com/watch?v=VazIacBg_Wk

https://www.youtube.com/watch?v=JwVQHrb4VQ4

 

Bir tavsiye

 

  • TİRE YAHUDİLERİ

http://www.tireyahudileri.com/default.asp

 

  • DÜNYADA SES GETİREN YAHUDİ ARŞİVİ ÇALIŞMASI, TİRE’DEN ÇIKTI – MADAM PANDİSPANYA (RÖPORTAJ)

http://www.avlaremoz.com/2016/07/11/dunyada-ses-getiren-yahudi-arsivi-calismasi-tireden-cikti-madam-pandispanya-roportaj/

 

Takılan tweetler

 

IZAK BARON ‏@BARONI59  8 Tem

Corfu'da 60 Yahudi kalmış...

 

 

Roni Margulies ‏@RoniMargulies  3 Tem

Türkiye Yahudi cemaatini "İsrail'de askerlik yapıyorlar" diye hedef gösterdiği gün Bülent Yıldırım'la ilişkimi kesmiştim. Doğru yapmışım.

 

cüneyt özdemirOnaylanmış hesap ‏@cuneytozdemir  4 Tem

Şimon Peres 'geçmiş ölüdür değiştiremezsiniz' demiş. İsrail'de nasıl bilemem Türkiye'de bal gibi de değiştiriliyor!

 

Sedat Laçiner ‏@sedatlaciner  3 Tem

Muhafazakar-İslami bir parti ilk kez İsrail'i dost ve müttefik ilan edip ona ihtiyacımız olduğunu söyledi. Bu, tarihi bir gelişme

 

Mehmet Efe ‏@guneyli_cocuk  1 Tem

❝Ne "müttefik"i yahu? Ne “askerî”si? Ne “stratejik”i? Hangi cephede beraber savaşcağız İsrail’le? Suriye’yi mi kurtaracağız?❞—Hakan Albayrak

 

İstanbul LOOK ‏@IstanLOOK  6 Tem

Halis üzümden, anasondan mamül Filurya Rakısı

 

 

virna banastey ‏@virnabanastey  12 Tem

İsrail dosyası diyerek "Türk Yahudilerinin Osmanlıyı arkadan bıçaklayan" tablosunu çizmek İşte dergicilikte son nokta