İstanbul’da Yahudi mezarlıkları (maşatlıkları)-3

Bu yazımızda Ulus´taki mezarlıklardan bahsedeceğiz. Ulus´ta birbirine yakın iki mezarlık bulunuyor, biri Aşkenaz diğeri Sefarad Mezarlıkları. İki mezarlık arasında bazı apartmanlarla Bulgaristan elçilik binası bulunmakta.

Önder KAYA Perspektif
8 Haziran 2016 Çarşamba

Osmanlı ülkesine ilk Aşkenaz göçünün 15. yüzyılda yaşandığı biliniyor. Bu dönemde Bavyera Kralı 9. Ludwig, ülkesinde yaşayan Yahudileri kovmuş ve bunun sonucunda pek çok Aşkenaz, Osmanlı ülkesine göç etmişti. 17. yüzyılda Polonya ve Ukrayna’da da benzeri durumlar yaşandı. Kırım Savaşı sırasında Kerç’ten, Bolşevik ihtilali sonrasında da Rusya ve Gürcistan’dan Yahudi göçleri yaşandığını biliyoruz.1 Bu göçlerin izlerini Ulus Aşkenaz Mezarlığında, çoğu 1920 ya da 1930’lara tarihlenen ve İbranice ile Kiril Alfabesinin bir arada yer aldığı mezar taşlarında gözlemlemek mümkün.

ULUS AŞKENAZ MEZARLIĞI

Aşkenaz cemaatinin ölülerini Osmanlılar zamanında Sefarad mezarlıklarına gömdükleri biliniyor. Ancak bunun için cemaat üyeleri Sefaradlara belli bir miktar harç ödemek zorunda kalıyorlardı. 20. yüzyıl başlarında Osmanlı idaresine başvuran cemaat üyelerinin ayrı mezar alanı tahsisi konusundaki talepleri haklı görüldü ve 1901 yılında Ulus Anbar Deresi denilen mevkide yer alan bugünkü mezarlık tahsis edildi.2 Mezarlık, 1920’den itibaren kullanılmaya başlandı. Mezarlığın etrafının 1928’den itibaren çevrilmeye başladığını, yine mezarlık içinde yer alan ve hem Raşi alfabesi hem Almanca hem de Türkçe yazıların yer aldığı bir taştan anlamak mümkün. Taşın üzerinde Türkçe olarak şu ibareler okunmakta: “İstanbul Yahudi Eşkenazim cemaati mezarlık duvarı Birinci taşının vazı esas resmi 3 Haziran 1928’de yapılmıştır.”

Mezarlığın hemen girişinde 6 Eylül 1986’da saat 09.17’de Neve Şalom Sinagoguna düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden 23 kişi adına yapılan bir anıt mezar yer almakta. 1970’lerden itibaren hem Aşkenaz hem de Sefarad kökenli Yahudiler ayrım yapılmadan bu alana defnedilebiliyor.3

Aşkenaz kabristanında gerek Aşkenaz ve gerek Sefarad kökenli olup da Yahudi cemaatinin ve gerek Türk gerekse de Osmanlı toplumsal hayatında önemli roller oynamış pek çok isim son uykusuna çekilmiş vaziyette.

BERNAR NAHUM: Aşkenaz mezarlığında gömülü olan önemli isimlerden biri Bernar Nahum. Torununu Robert Kolej’de okuttuğum bu kıymetli iş adamının yolu Koç grubu ile kesişir ve bundan sonra da Türkiye otomotiv endüstrisinin en önemli ismi olur.

Eğitim alanındaki yardım severliği ile de tanınan Nahum, Ulus’ta adını taşıyan bir okul yaptırdı.4 Bunun dışında Musevi Lisesi’nin bugün Ulus’taki yerine taşınması için gerekli izinlerin temin edilmesinde de önemli rolü olmuştur. 27 Mart 1995’te ölen Nahum vasiyeti gereği Ulus Musevi Lisesi ile Aşkenaz Mezarlığının duvarına yakın bir yere defnedildi. Böylece okuluna olan bağlılığını sembolik olarak ölümünden sonra da gösterdi.    

AVRAM LEYON

Hâlihazırda Türk Musevi Cemaati'nin ayakta kalabilen tek gazetesi olan Şalom denilince akla gelen ilk isimlerden biri Avram Leyon olsa gerek. 1912’de Balat’da doğan Leyon, Musevi Lisesi’ni bitirdikten bir süre sonra basına basın dünyasına girer. Önceleri Cumhuriyet gazetesinin Fransızca nüshası olan 'La Rebuplique'de yazıları yayınlanır. 1947’de ise Şalom gazetesini kurar. 80’li yılların başına kadar da gazete onun adı ile özdeşleşir. Ancak bu tarihlerde rahatsızlanması üzerine gazeteyi Gözlem Gazetecilik Basın Yayın A.Ş.’ye devreder.5 Kısa bir süre sonra da 2 Ağustos 1985’te vefat eder. Mezarı, eşi ile birlikte Aşkenaz kabristanında ana yol üzerinde Musevi Lisesi'ne bakan tarafta.

 

STANDFORD SHAW: Aşkenaz Musevi kabristanında yatan önemli isimlerden biri de Standford Shaw. Shaw, Türkiye’ye göç etmiş ve uzun yıllar Bilkent Üniversitesinde dersler vermiş, sahasının önemli isimlerinden bir tarihçi.

Eşi Ezel Kural Shaw ile birlikte kaleme aldıkları Osmanlı tarihini konu edinen çalışması sahasının en önemli el kitaplarından biri olarak kabul edilir. Bir süre sağlık sorunlarından dolayı Hacettepe Üniversitesi hastanesinde tedavi gören Shaw, 76 yaşında olduğu halde 15 Aralık 2006 tarihinde öldü.6 Üç gün sonra cenazesi İstanbul’a getirildikten sonra Ortaköy Etz Hayim Sinagogunda yapılan cenaze töreni sonrasında Ulus Aşkenaz Mezarlığında Sami Günzberg’in hemen yanında toprağa verildi. Mezarı son derece sadedir.

BEKİ LUİSA BAHAR: Türk edebiyatının önemli kalemlerinden biri olan Beki Behar 1927’de İstanbul’da doğdu. Yazarlığa 'Haftanın Sesi' gazetesinde başlayan Behar’ın ilk şiirleri de 'Varlık Yeni Şiirler Antolojisi'nde yayınlandı.7 Kaleme aldığı oyunlar devlet tiyatrosunda da sergilendi. Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) üyesi de olan Behar 19 Ağustos 2011 günü Ulus mezarlığında toprağa verildi.8

ULUS SEFARAD MUSEVİ MEZARLIĞI

Hâlihazırda en yoğun gömü yapılan mezarlıktır. Aşkenaz Mezarlığının hemen yakınında yer alır. İki mezarlık arasında bazı apartmanlarla Bulgaristan elçilik binası bulunur. Sefarad Mezarlığının tesis tarihi 1920’dir. Burada Samuel Abrevaya Marmaralı, Mişon Ventura, Avram Galanti başta olmak üzere Yahudi Cemaati'nin pek çok önemli siması gömülü. Sefarad Mezarlığını gezerken aynı zamanda İstanbul Yahudi Cemaati'nin ne denli kozmopolit bir yapıya sahip olduğunu gözlemlemek de mümkün. Mezar taşlarını okumaya kalktığınızda Sarogoza, Toledo, Taranto, Mayorkas (Mayorkalı), Kastiliyan (Kastilyalı), Kandiyoti (Kandiyeli) gibi soy isimlere tesadüf etmek mümkün. Aradan geçen belki de beş, altı asra rağmen ailelerin köklerini yaşatma konusunda gösterdikleri hassasiyet gerçekten takdire şayan.

HAHAMBAŞILAR: Cumhuriyet dönemi hahambaşıları son uykularına burada çekilmişlerdir. Cumhuriyet döneminde Hahambaşı Kaymakamlığı görevini üslenen Haim Becerano Efendi bunlardan ilki. Sahasında son derece bilgili olan Becerano Efendi, 17 dil bilen, hem Kur’an hem de İncil’e vakıf bir ruhbandı. İstanbul’daki hahambaşılık binasının üst katında yer alan odası farklı dinlerden pek çok âlimin buluşma ve sohbet etme mekânı haline gelmişti.9 1910’da Edirne Hahambaşısı olmuş, bilhassa Balkan Savaşları sırasında Osmanlı idaresine olan sadakati ile takdir toplamıştı.10 Milli Mücadelede de Anadolu hareketini destekledi. Mustafa Kemal Paşa’nın daha Sofya ateşemiliterliği yürüttüğü sırada Becerano Efendi’nin evinde kalarak onunla sohbetler yaptığı biliniyor. Becerano Efendi 1920’de istifa eden Hahambaşı Haim Naum’un yerine Hahambaşı Kaymakamlığını üstlendi. Saygın bir âlim olan Becerano, 3 Ağustos 1931’de vefat etmiş ve Ulus Sefarad Mezarlığına defnedilmişti.11  Bunun dışında Rafael Saban ve David Asseo’nun mezarları da buradadır.

AVRAM GALANTİ: Sefarad mezarlığında Yahudi cemaati açısından önemli pek çok şahsiyetin gömülü olduğu biliniyor. Bunlar arasında Avram Galanti’nin benim için ayrı bir önemi var. Zira ‘Küçük Türk Tetebbuları’ adlı eserini Latin harflerine çevirmiştim. Pek çok çalışmasını Fransızca olarak kaleme alsa da Türkçe olarak yazdığı başta ‘Türkler ve Yahudiler’ eseri olmak üzere birçok çalışması hala bu saha ile uğraşanların başucu eseri olma özelliğini koruyor.

Galanti, Kurtuluş Savaşı sırasında Milli Mücadeleyi destekleyen isimler arasındadır. Ancak harf devrimine cephe alarak kaleme aldığı ‘Arabi Harfler Terakkimize Mani Değildir’ adlı çalışması sebebiyle yeni rejimin öfkesine maruz kalır. Bu durumun da etkisiyle 1933 Üniversite Reformu sırasında Darülfünun'daki kadrosunu kaybeder. 1943’te Niğde milletvekili olarak meclise girer.

Galante’nin son yıllarda daha ziyade Kınalıada’daki evinde yaşadığı ve bazı dergilerle gazetelere yazılar kaleme aldığı biliniyor. 8 Ağustos 1961’de Balat’ta bulunan Or Ahayim Hastanesinde hayata gözlerini yuman Galante, Ulus Musevi Mezarlığına defnedildi.12 Mezarında en dikkat çeken husus eser verdiği alanları sosyal, ilim, tarih ve din isimlerini taşıyan dört kitap şeklindeki küçük mermerin kabrine konmuş olmasıdır.

MİŞON VENTURA: İstanbul Üniversitesinde yıllarca profesörlük yapmış olan Ventura, hemen Avram Galanti’nin yanında gömülüdür. 1919 seçimlerinde İstanbul’dan aday olmuş ve Osmanlı parlamentosuna girmiştir. Bir yandan da Darülfünun’da hukuk dersleri vermiştir. 1933’deki Darülfünun Reformu sonrasında da üniversitedeki mevkiini korudu.

12 Nisan 1961’de kalp krizi geçirerek ölen Ventura yedi çocuk babası idi. Oğullarından Elyo Ventura, Neve Şalom Sinagogunun iki mimarından biridir.13

GAD FRANKO: Yahudi cemaatinin yetiştirdiği en önemli hukukçulardan biri Milaslı Gad Franko’dur. Gad Franko 1920’lerde Paris’te Sorbon Üniversitesinde hukuk doktorası yaptı ve yine aynı yıllarda İstanbul’a yerleşti. Ekonomik durumu hayli iyileşti. Zira bu dönemde önemli Alman şirketlerinin ve BP, Shell, Ford gibi müesseselerin temsilciliğini yapıyordu. Aynı zamanda çeşitli dergilere gerek hukuk gerekse de başka konularla ilgili yazılar kaleme almayı da ihmal etmiyordu. Cumhuriyetin kurucu kadrosuna yakın bir tutum sergiliyordu. Onlar tarafından da örnek bir Türk Yahudi’si olarak görülüyordu. Ancak bu durum 1942 yılında Varlık Vergisi'ne maruz kalmasını ve büyük bir yıkım yaşamasını engellemedi. Meslektaşlarının çoğuna bir kaç bin liralık vergi tahakkuk ettirilirken, Gad Franko için belirlenen vergi 400 bin liraydı. Bu bedeli ödeyemeyen Franko, Aşkale’ye sürgün edildi.

Gad Franko, Varlık Vergisi mükelleflerinin affı sonrasında 35 kilo vermiş bir halde İstanbul’a geri döndü.14 Bir süre sonra da beyin kanaması geçirdi.  Tüm bunlara ilave olarak Varlık Vergisi vesilesiyle hükümeti tezyif edici sözler sarf ettiği gerekçesiyle hakkında dava da açıldı ve bir yıl boyunca avukatlık mesleğinden men edildi.15 12 Ağustos 1954’te vefat eden Gad Franko’nun oğlu Emil Franko da babası gibi aydın ve efendi kişiliği tanınan bir insandı. Hiç evlenmeyen Emil Franko, Mısır Apartmanının bir dairesinde kimsesiz bir şekilde hayata gözlerini yumdu ve kütüphanesi de eskiciye satıldı.16

EMMANUEL KARASO: Mezarlıkta yatan en önemli siyasi sanırım Emmanuel Karaso olsa gerek. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine damgasını vuran İttihat Terakki Cemiyeti’nin en önemli isimlerinden biriydi. 1908 ve 1912 seçimlerinde Osmanlı parlamentosuna Selanik mebusu olarak katılmıştı. Tarihte oynadığı en önemli rollerden biri ise 31 Mart Vakası'ndan sonra Sultan 2. Abdülhamid’e hâl edildiğini yani tahttan indirildiğini beyan eden dört mebustan biri olmasıdır.17

Karaso 1934’te İstanbul’da vefat etti ve 1 Haziran 1934 günü de Ulus Musevi Mezarlığına defnedildi.18

NESİM MAZLİYAH: Emmanuel Karaso gibi İttihat Terakki Cemiyeti içinde kritik rol oynayan Yahudi Cemaati mensuplarından bir diğeri de Nesim Mazliyah’tır. İttihat Terakki Cemiyetine katılan Mazliyah, 2. Meşrutiyet Devri'nde partinin sekreterliğini de yaptı. İstanbul’da da İttihat adlı bir günlük gazete yayınladığı biliniyor. Osmanlı parlamentosunda üç dönem İzmir mebusluğu yapan Mazliyah, 31 Mart Vakası sırasında pek çok İttihatçı gibi kaçıp saklanmak yerine meclise devam ederek büyük bir cesaret örneği sergilemiştir. Çıktığı bir Beyrut gezisi sırasında fenalaşarak 16 Eylül 1931 günü hayatını kaybeden Mazliyah’ın cenazesi İstanbul’a getirildi ve 29 Eylül 1931’de Ulus Musevi Mezarlığına defnedildi.19

ALBERT KOHEN: Cumhuriyet döneminde Türk-Musevi basınına yön veren iki büyük gazeteden birinin kurucusu Ulus Aşkenaz Mezarlığında diğeri ise Sefarad Mezarlığında yatar. Bunlar Şalom’un kurucusu Avram Leyon ile Le Boz de Türkiye’nin kurucusu Albert Kohen’dir. Kohen de 20. yüzyılın başlarına tesir etmiş pek çok Yahudi gibi 1887 Hasköy doğumlu. 1947 yılına kadar bankacılıkla uğraştı. Bir yandan da gazetecilik yaptı. Bankacılığa devam ettiği sırada 1939’da La Boz de Türkiye gazetesini kurdu. Gazete İspanyolca ve Fransızca olarak neşredi.  Kohen, gazetenin onuncu yılında 13 Haziran 1949’da zatülcenpten yani akciğer zarı iltihabından hayatını kaybederek Ulus Seferad Mezarlığına defnedildi.20

İSAK FERERA: Burada defnedilen kültür adamlarından biri de İbrahim Nom takma adıyla şiirler yayınlayan İshak Ferera’dır. Ferera, hükümet tarafından Paris’e yüksek hukuk tahsili için gönderilmişti. Dönüşünde Adliye Nezaretinde görev aldığı gibi, Cumhuriyet Başsavcı Yardımcılığı'nda da bulunmuş bir isim. Halıcıoğlu İstihkam ve Topçu okulunda Fransızca hocalığı yapmış ve çeşitli gazetelerde şiirleri yayınlanmıştı.21 Servet-i Fünun şairlerini takip eden, Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin ve Süleyman Nazif’ten etkilenen Ferera, Abraham Naon ile birlikte Türkiye Yahudileri arasında Türkçeyi yaymak amacıyla Mir’at yani ‘Ayna’ adında bir dergi çıkardı. Aşina Sesler ve Ebr-i Bahar adlı iki de basılı kitabı bulunan Ferera’nın mezar taşında,22 'Ebr-i Bahar' adlı kitabından şiir dizeleri yer alır: 

“Öldüm, evet, fakat ne saadet ki bilmedim,

Teslimi ruh ederken azabı memadı ben.

Kalmış hayattan bana bir yadigârdır,

Pak-ı ismetim ile tıflane safvetim.”

AVRAM NAON: İsak Ferera gibi Hasköy’de doğan, sonrasında Vefa İdadisi ve Darülfünun Hukuk Fakültesini bitiren Avram Naon Efendi’de pek çok dergide şiirler yayınlamış bir kişilik. Hatta şiirlerinden bazıları Lemi Atlı, Bimen Şen, İsak Varon gibi kıymetli musikişinaslar tarafından bestelenmiş. O da Ferera gibi Türkçe’nin cemaati içinde kullanımı için mücadele vermiş bir isim. Hatta Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra o da Moiz Kohen gibi adını Türkçeleştirerek İbrahim Nom yapmış. 30 Kasım 1947’de ölen Avram Naon da sonrasında Ulus Mezarlığına defnedilen değerli isimlerden.

SAMUEL ABREVAYA MARMARALI: Atatürk’ün doktoru olarak da bilinen Samuel Abrevaya Marmaralı, 1879’da İzmir’de doğmuş, sonrasında Haydarpaşa Tıp Okulunu bitirerek doktorluk mesleğine başlamış. Paris’te tıp eğitimini devam ettiren Marmaralı, iç hastalıkları sahasında uzmanlaştı. Uzun yıllar Balat Or Ahayim Musevi Hastanesinin idareciliğini yapan Marmaralı,23 aynı zamanda Atatürk’ün son dönemlerinde onun sağlığı ile ilgilenen heyetin de içinde bulunuyordu. Atatürk’ün sağlığında da ona olan yakınlığı ile tanınıyordu. Nitekim 5. ve 6. dönemde Niğde Milletvekilliği yapması bunun göstergesidir.

22 Mart 1953’te vefat etti. Mezarı girişe yakın bir noktada Boğaz tarafında, duvar dibindedir...

ARON ANGEL: İstanbul’un imar ve planlaması hakkında Cumhuriyet dönemi söz konusu olduğunda akla gelen ilk isim Fransız şehir planlamacısı Henri Prost’dur. Ancak onun yardımcısı olan ve Prost’tan sonra bu görevi devem ettiren Aron Angel, nedense pek bilinmez.

Aron Angel’in mezarı ana yol üzerinde değil. Mezarlığı dolaşırken tesadüfen aralara girdiğimde rastladım. Angel’in anne ve babası eğitimci, Ortaköy Musevi Yetimhanesinde öğretmenlik yapıyorlardı. Angel tahsilini Ortaköy ve Beyoğlu arasında tamamladı. Galatasaray Lisesi'nde okurken hocalarından birinin vasıtasıyla Henri Prost ile tanıştı. Sonrasında Paris’e mimari okumaya gitti ve burada bir kez daha yolu Prost ile kesişti. Prost’un yönlendirmesiyle hem mimari hem de şehir planlamacılığı alanında diploma aldı. Bu arada Prost da Atatürk’ün davetiyle İstanbul’un nazım planını yapmak ve imarını organize etmekle görevlendirilmişti. Uzun zamandan beri tanıdığı Angel’e yardımcılığını teklif edince Aron Angel, İstanbul’un imarında görev almaya başladı. Angel’in etkileri özellikle Lütfi Kırdar Spor ve Sergi Salonunda, Bağdat Caddesinde açıkça görülür.24 Yeşil alanlara son derece önem veren bir anlayışa sahiptir ve “Yeşil alana tek bir çivi bile çaktırmam”25 sözü meşhurdur. 28 Kasım 2010 yılına kadar uzun bir ömür süren Angel 30 Kasım günü Ulus Musevi Mezarlığında toprağa verilir.26  

VİTALİ HAKKO: Ülkemizde giyim sanayisi denilince ilk akla gelen markalardan biridir Vakko. Bu markanın kurucusu olan Vitali Hakko  Şapka Devriminin gerçekleştiği günlerde 'Şen Şapka' müessesini kurar.27 Sonrasında eşarp, çanta, giyim alanlarına yatırım yaptı.

İlk fabrikasını Kurtuluş’ta kuran Hakko, 1962’de İstiklal Caddesinde o zaman için ülkenin en büyük hazır giyim mağazasını tesis etti. Vitali Hakko, 10 Aralık 2007’de yani tam 96 yaşında ebedi istirahatgâhına çekildi.        

ÜZEYİR GARİH: Mezarlığın aşağıya doğru inen ana yolu üzerinde ve girişe yakın bir yerde menfur bir cinayete kurban giden değerli iş adamımız Üzeyir Garih’in mezarı bulunur. Garih 1929’da İstanbul’da doğdu. Varlık Vergisi sebebiyle ailesi her şeyini kaybedince büyük zorluklarla okudu ve İTÜ’den makine yüksek mühendisi olarak mezun oldu. 1954’de uzun süre İsveç’te kalan ve gelecekte de kader yoldaşlığı yapacak olduğu İshak Alaton ile birlikte ALARKO’yu kurdu. 25 Ağustos 2001’de Eyüp’te mezarlık ziyareti yaptığı bir sırada menfur bir cinayete kurban giderek hayata veda etti.

1- Shick; “Osmanlılar, Azınlıklar ve Yahudiler”, 37

2- Ovadya (Yahudi Mezarlıkları), 401

3-Güleryüz, (Maşatlıklar), 548

4-Svastics, 100

5-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 61

6-http://www.hurriyet.com.tr/turk-dostu-amerikali-tarihci-shaw-vefat-etti-5626041

7-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 53

8-Şalom, 24 Ağustos 2011

9-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 209

10-Onur, 160

11- Bali (Becerano), 304

12-Bali, (Galanti), 472

13-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 22

14- Bali (Gad Franko), s. 137

15-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 114

16- Emil Bey’in son demleri hakkında bana bilgi veren değerli arkadaşım Burcu Uykutan’a teşekkür ederim.

17-  Uçak, 14

18-Uçak, 41; Svastics, 167

19-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 126

20-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 60

21-Bali (Ferera), 449

22-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 46

23-Bali (Marmaralı), 171; Marmaralı burada 40 yıl hekimlik yapmıştır. Bkz. Svastics, 63

24-Svastics, 131

25-Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 168

26-Şalom, 1 Aralık 2010

27- Güleryüz, (Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri), 188