Fikriye ve Paşa’nın gizli gecesi

Fikriye’nin Büyükada, Çankaya Sokak’taki soldan üçüncü konağa geçmesinden bir saat sonra aşağıdaki iskelede yine bir hareketlilik görüldü. Normalde Atatürk’ün adaya geldiği duyulsa iskelenin etrafı sarılırdı ama Paşa gizli gelişini pekiştirmek istercesine etrafında güvendiği birkaç kişiyle birlikte tekneden indi. Şapkası ve yağan yağmurdan korunmak için yüzüne doğru sarındığı şalı vardı.

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı 0 yorum
25 Mayıs 2016 Çarşamba

Soğukta bekleyen birkaç asker, Büyükada iskelesine yanaşan motora doğru koşmaya başladı. Meraklı gözlerin beklediği misafir siyah paltosuyla, elini uzatan askerin yardımıyla motordan indi. Uzaktan seçmek bir yana, etrafına adeta etten bir duvar örülmüştü. Saçlarını kısmen kapatan kadın, gözlerini yola doğru çevirmiş, kendisinden sonra gelecek biri olduğunu ele verir gibi denize doğru baktı, gelip- gelmeyeceğinden endişeliymiş gibi yanındakilere bir şeyler söyleyip faytona bindi. Son anda ‘gelemeyecek’ haberini almaktan aklı çıkan kadın Fikriye, soğuktan titrediği faytonda etrafına bakındı. Hasretle beklediği adam ise biricik Mustafa Kemal’iydi. İçini bir korku kapladı. Bu gizli buluşmanın onda yarattığı tesir karışık duygulardan ibaretti. Bir an sevinip Paşa’nın sırf onu görebilmek için Büyükada’ya gelmesinden güç alıyordu ancak sonra başka bir an buluşmanın, bu derece gizli olmasını içine sindiremiyordu.

Zaten tozdan nem kapan Fikriye için her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmek ona hiç iyi gelmemiş, ciğerleri aşırı hassas bünyesinden kötü etkilenmişti. Tedavisine bile zorla ikna olup tez elden Almanya’ya gönderilmişti. Klinikte iyileşeceği günü dört gözle beklerdi. Sevdiği adama kavuşma hayalleriyle gününü geçirirdi. 

Ancak Paşa’nın evlilik haberiyle tedavi gördüğü Münih’teki sanatoryumdan apar topar kaçan Fikriye, Mustafa Kemal’in evlenmiş olduğuna ihtimal dahi veremiyordu. İnanmak istemedi. Ona göre durumun, muhakkak bir açıklaması yahut bir mecburiyeti olmalıydı. Bu düşüncelerle yanıp tutuşan Fikriye’yi artık durdurmak mümkün değildi. Önce, ardı ardına haberler gönderdi Ankara’ya. Mektuplar yazdı. Tek amacı Paşa’nın yani büyük aşkının yanında, yakınında olabilmekti. Latife cephesinde mümkün olmayan bu durumu, önceden fark eden Paşa ise Fikriye ile son kez, baş başa kalacak ve ona her şeyi anlatacaktı. Hayatına devam etmesini istiyordu.

Bir yanı bu gizli buluşmaya gitmek istemese de, kendisi için idam kararı çıktığı günlerde gözünü kırpmadan tehlikeleri göğüsleyip, Anadolu’ya kadar gelen bu yürekli kadının en azından bir açıklamayı hak ettiğini biliyordu. Hatta vicdanı daha fazlasına da göz yumabilirdi ama Fikriye’ye bir şeyler söylemeliydi. Paşa kararlıydı. Büyükada’da buluşup ona esaslı bir konuşma yapacaktı. 

Fikriye’nin Büyükada, Çankaya Sokak’taki soldan üçüncü konağa geçmesinden bir saat sonra aşağıdaki iskelede yine bir hareketlilik görüldü. Normalde Atatürk’ün adaya geldiği duyulsa iskelenin etrafı sarılırdı ama Paşa gizli gelişini pekiştirmek istercesine etrafında güvendiği birkaç kişiyle birlikte tekneden indi. Şapkası ve yağan yağmurdan korunmak için yüzüne doğru sarındığı şalı vardı. İskelede belirmesinin ardından iyice hızlanan yağmur bile bu gizli ziyarete yardım eder gibi şiddetlendi. Yanında bir kişiyle apar topar faytona binip, Çankaya sokaktaki aynı adresin yolunu tuttu. Dışı beyaz köşke geldiğinde, bahçenin içinden geçmeden dışarıdan binanın heybetine baktı. Balkonlarıyla, ahşap oymalarıyla göz kamaştırıyordu köşk.

Paşa’nın yanında gelen adamı dışarıda beklemeye başladı. Faytonu ise biraz ileride başka bir evin önüne doğru yanaştı. Yanındakilere bir saatten fazla kalmayacağını söylemişti. Birkaç sat sonra ise konaktan bir uşak çıktı ve “Paşa geceyi burada geçirecek” dedi. Ailesine haber verilmesini istedi. Elbet eve gidecek haber münasip bir lisanla işinin çıktığı yönünde olacaktı.

Mustafa Kemal’in niyeti, Fikriye ile vedalaşmaktı. Ama evliliğinde aradığını bulamayan gönlü kırık bir erkek gibi içindeki boşlukla niyetinden farklı bir gece yaşandı. İçinden geçen, Fikriye’nin yanından hiç ayrılmamasıydı. İyice emin oldu. Latife iyi bir fikirdi ama iyi bir evlilik olamamıştı.

O gece Fikriye’ye önemli bir sırrını anlattı.

Ertesi sabah erkenden kalktılar, beraber kahvaltı yaptıktan sonra Paşa, Fikriye’nin alnından öperek konaktan ayrıldı.

Mustafa Kemal’in hediye ettiği kehribar kolyesini boynundan hiç çıkarmayan Fikriye ise sevdiği adamı boynundaki kolyesini tutarak uğurladı. Kolyesinden güç alır gibi ayakta duruyordu.

Öğleden sonra Fikriye İstanbul’a döndü. Fakat artık durdurulması mümkün değildi. Ankara’ya girmesi yasaklanmıştı lakin kaldığı evde çalışanlardan birinin kimliğini çalıp gidecek kadar gözlerini kararttı. Büyükada’nın Çankaya Sokağında söyleyemediklerini, Ankara’nın Çankaya’sında söyleyecekti. Paşa’nın sırrını ölene dek saklayacağına söz verecekti. Sonucu ne olursa olsun kapıyı çaldı. Ancak Büyükada’nın Çankaya Sokağında açılan umut kapısı Ankara’da kapanmıştı. Olduğu yere yığılmak istedi. Ruhen öldüğüne inanıp içinde dayanılması güç keskin bir acı hissetti. Faytona bindiğinde ne geri dönebilirdi, ne de kalabilirdi.

Olanları değiştiremeyeceğini anlayan Fikriye kendini oracıkta yok etti.

Hayata veda ettiği silah ise Mustafa Kemal’in hediye olarak aldığı, küçük sedef kabzalı tabancaydı.

Kalbinden vurdu kendini… Son sözleri, bir kurşuna dolanıp onun canını aldı.

 

1 Yorum