"Türkiye ile müzakerelerde Hamas konusu bizim kırmızı çizgimiz"

İsrail’in 68. kuruluş yıldönümü için Zorlu Center PSM’de verilen davette İsrail Başkonsolosu Shai Cohen, Şalom için İsrail-Türkiye arasında devam etmekte olan müzakere sürecini değerlendirdi, öngörülerini paylaştı.

Selin NASİ Dünya
10 Mayıs 2016 Salı

Herkesin merak ettiği konudan başlayalım... Anlaşma ne zaman?

Anlaşmaya varılması için bir ya da iki görüşme daha olacağını tahmin ediyoruz. Başbakan ve beraberinde kabinede değişiklik olacaksa, bunlar netleşmeli.

Öte yandan müzakere sürecini genel olarak olumlu ve umut verici bulduğumu söylemeliyim. Bu sebeple anlaşmaya varılması çok da uzun sürmeyecek.

 

Türkiye-Mısır-Hamas arasındaki gelişmekte olan diplomatik temasların Türkiye –İsrail arasındaki müzakerelere olumlu bir yansıması olabilir mi sizce?

Mısır her ne kadar Hamas’ı çevrelemeye çalışsa da Hamas; Mısır, İsrail, ABD ve hatta AB için bir terör örgütü sayılmaktadır. Türkiye ile müzakerelerde Hamas konusu bizim kırmızı çizgimizdir. Türkiye’nin Gazze’nin yeniden inşasında rol almasını istesek de bizim baş düşmanımız Hamas’la işbirliği içinde olmasını istemiyoruz. Hamas halen askeri kapasitesini artırmaya devam ediyor ve şiddet kullanmaktan vazgeçmiyor.

 

Suudi Arabistan’ın barış planının yeniden ve belki de revize edilerek gündeme gelme olasılığı var mı?

Olabilir. Tek plan da o değil. Fransa’nın da birtakım girişimleri var. Biz daima kalıcı barış için Filistin tarafıyla doğrudan diyalog kurulması gerektiğini savunmuşuzdur. Şu an itibariyle doğrudan temasımız yok ve bunun sebebi de Filistin Yönetimi’nin doğrudan müzakereler yerine uluslararası arenada mücadeleyi tercih etmesinden kaynaklanıyor. Uluslararası örgütler üzerinden siyasi amaçlarına daha kolay ulaşabileceklerini düşünüyorlar ki, bence bu doğru değil. Tango yapmak için nasıl iki kişi lazımsa herhangi bir anlaşma için de her iki tarafın bir araya gelmesi gerekir. Bu sebeple biz Filistin Yönetimi’ne masaya dönme konusundaki çağrılarımızı yineliyoruz.

 

Anlaşmanın imzalanması gecikince bir ara “anlaşma olmaksızın diplomatik temsilcilerin değiş tokuş edilebileceği” iddiası ortaya atılmıştı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tel Aviv ve Ankara’da iki ülkenin büyükelçilerinin olması, şayet ellerinde uygulayacakları takip edecekleri nitelikli siyasi bir gündem yoksa ne işe yarar ki? Yani mümkün olsa da, akıllıca bir seçenek değil. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesine herhangi bir katkısı olmayacağı kanaatindeyim.

 

Başkonsolos Cohen İsrailli sanatçı Ester Rada’nın sahne aldığı resepsiyonda davetlilere yaptığı konuşmada şunları söyledi:

19 Mart’ta İstiklal Caddesindeki terör saldırısı iki ülke arasındaki işbirliğinin ne denli derin olabileceğini gösterdi. Türkiye’de başta siyasi yetkililer olmak üzere yerel polis, valilik ve hastaneler ellerinden gelen yaptılar. Öyle ki, 24 saatten kısa bir sürede hayatını kaybeden vatandaşlarımızın cenazelerini defnedilmek üzere İsrail’e ailelerine ulaştırmış olduk. Bu gece aramızda olan Vali Yardımcısı’nın da bana katılacağını düşünüyorum. Bu talihsiz olay iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşme için ne denli uygun bir zemine sahip olduğunu gösteriyor. İsrail ve Türkiye tarih boyu, son birkaç yıl hariç daima iyi ilişkiler içinde olmuşlardır. Bizler zamanında çok kuvvetli stratejik ve askeri bağlara sahip iki ülkeydik. Şahsen bu ilişkilerin tekrardan devam edeceğini umuyorum. 22 Mayıs’ta yeni hükümetin kurulması ardından müzakereler tekrar başlayacak ve iki ülke arasında anlaşmaya varılacaktır.