Bu yaz sıcaklar rekor kıracak

Özellikle sıcak yaz günlerinde ve kar yağacağı günlerde, tüm Türkiye´nin kilitlenip ağzından çıkacak lafı duymak için birbirini susturduğu adamlardan biri… Samimi ve sempatik görünüşü ekrandan bize filtresiz geçiyor olacak ki, ilk gördüğümde kırk yıllık dostumla buluşur gibi hissettiriyor. “Havadan sudan konuşuruz” klişesi ile gidiyorum yanına. Hava ve su bir yana, doğayla, yaşadığımız dünya ile ilgili en karmaşık bilimsel bilgileri, öyle yalın bir dille anlatıyor ki, ben sormaktan, o da anlatmaktan hiç sıkılmıyor. Bünyamin Sürmeli namı diğer ‘Havayı Koklayan Adam’ ile bize ayrılan süreyi hayli aşıyoruz.

Yaşam
4 Mayıs 2016 Çarşamba



Etel Kazado Temurcan


YÜKSEK BASINÇ-ALÇAK BASINÇ MESELESİ

Mesleğe nasıl başladın?

En başından beri mühendislik okuyacağım belliydi ama ne mühendisliği olacağına eğitim sistemi karar verdi. Meteroloji mühendisliği okuyordum ve hava tahminine ilgi duymaya başladım. İlk önce radyo ile başladım. Kadir Çöpdemir ve Geveze ile hava tahminlerimi paylaşıyordum. Bir dönem radyolar kapandı, ara verdim. Televizyondan teklif geldi. Sonra tekrar radyoya devam ettim; Power FM’de.  Cem Hakko bu konuyu müthiş önemsiyor. Bir radyoda çevre konularına bu kadar ağırlık verilmesi çok önemli. Ayrıca Yacht Türkiye Dergisi'nde yazıyorum ve operatörlerle işbirliğim var hava tahmini paketlerine, uygulamalara içerik sağlıyorum.

Hep duyuyoruz. Allah aşkına nedir bu yüksek basınç - alçak basınç meselesi?

Alçak basınçta hareket var, yüksek basınçta ise hareket yok. Bir alana etkiyen kuvvete basınç denir. Havanın basıncı ne olabilir? Hava, hava zaten. Burada basınç kuvvetini etkileyen şey ne? Yükseklik. Ne kadar yüksekse o kadar basıncı etkiliyor. Hava dediğimiz şey de akışkan. Bir yüksekten diğerine doğru akıyor. Akış ikisi de aynı seviyeye geldiğinde duruyor. İşte o akış esnasında kıyamet kopuyor, fırtına falan. Sonra rüzgar duruyor. Ne oluyor o zaman? Ya alçak basınç üzerinizden geçmiş oluyor ya da yüksek basınç onu doldurmuş ve alçak basıncı, alçak olmaktan kurtarmış oluyor. 

 

KAR DÖNEMİ STAR OLMAK

İnsanlar hafif şeyler konuşacağı zaman neden “havadan sudan konuşalım” diyor?

Hava ve su dünyanın en önemli konusu da, biz bunları önemsiz görüyoruz. Ne yapıyoruz, ekonomiyi çevirip, mutluluğu elimizde olanlarla yaşamaya yüklemiyor da, satın almaya yüklüyoruz. Örneğin bir araba alırken, onunla gideceğimiz yollar yerine, alabileceğinin en iyisine sahip alma derdindeyiz. Sahip olmak, günümüzde pompalanan bir aşk çeşidi oldu. Oysa el birliği ile doğayı tüketiyoruz, sanki sözleşmiş gibi. Çünkü her üretim aslında bir enerji demek, her enerji de doğanın sunduğu kaynakları tüketmek demek. Sahip olma aşkı yüzünden, bir kişi, beş kişi gibi yaşamaya başlıyor ve kaynaklar tüketiliyor. Maalesef hayatı yaşamayı hedef olarak görmüyoruz. Bu satın alma döngüsü, en mühim konu oldu. O yüzdendir ki konuşulacak önemli her şey konuşulduktan sonra, hayatımızdaki önem sıralamasında geriye attığımız, hayatın amacı gibi konulara ancak sıra geliyor.

Özellikle kar dönemi herkesin takip ettiği en güncel adam olmak nasıl bir duygu?

Verdiğiniz bir bilginin insanların hayatlarına giriyor olması ve bir fayda sağlıyor olması güzel ve çok kişiye de kısmet olmayan bir duygu. Biz, eskiden yola çıkar, kara yakalanıp eve dönerdik. Verdiğiniz bilgi ile insanları yönlendirmek ve özellikle işin ekonomik boyutuna  katkı sağlamak çok önemli bir misyon.

Ben ‘yıldız’ olmayı soruyorum?

Vallahi ben hiç öyle bir duyguda olmadım. Beni takip edenler bilir, çok star kumaşım da yoktur. Üniversitede de dersleri arkadaşlarıma sesli anlatırdım çünkü ben de ancak öyle öğrenirdim. Aslında bunu devam ettiriyorum. Bazen bana, “detayları herkesin anlayacağı biçimde anlatıyorsun, bu çok güzel ve samimi” diyorlar. Aslında ben başka bir yöntem bilmiyorum. Bu samimiyette görüyorlar beni, çok teşekkür ediyorum.

İnsanlar neden belli bir yaşın üzerine geldiğinde hava tahminlerini takip eder? Böyle birşey var mı?

Tüm yaş gruplarından takipçilerim var aslında. Çünkü haberi, siyaseti ya da sporu  herkes takip etmeyebilir, ama hava hepimize dokunan bir konu ve herkes aynı tarafta yer almakta. Yağmurda birlikte ıslanıyor, güneşte de birlikte terliyoruz. Takipçilerim içerisinde yüksek yaş grubunun takip oranı, birçok konuya oranla daha fazla. Benim de dikkatimi çekiyor. Belki de  gelecekten haberdar olmak duygusu, bu yaş grubunu daha çok ilgilendiriyor olabilir. Kesin nedenini söyleyemesem de hakikaten var böyle bir durum.

 

“METEOROLOJİ, NETİCEDE SONU -LOJİ İLE BİTEN BİR BİLİM”

Hava durumu ne kadar önceden tahmin edilir?

Ulaşmak istediğin bilgiye göre değişir. Saat saat hangi noktaya ne kadar yağış yağacağı bilgisini istiyorsan tahmin süresi farklı, mevsimsel bilgi olarak farklı, bir ay için farklı. Ama eğer ben sokağa çıkıyorum ne giymeliyim gibi bir bilgi istiyorsan, bunun tahmin süresi dört beş gün. Genel olarak hava sıcak mı, soğuk hava dalgası var mı diye sorarsan, bunun süresi iki hafta olabiliyor. Ya da mevsimsel genel öngörüleri de modelleme sistemleriyle yapabiliyoruz.

Yanıldığın zaman oldu mu?

Tabi canım çok oluyor. Bir kere hava değişmiyor. Hani "hava döndü" derler ya, aslında dönmüyor. Hava zaten bir hayat yaşıyor. Sen onu yalnış yorumluyorsun ya da senin modelin yalnış algılıyor.

Modeller nasıl oluşturuluyor?

Analiz yapan meteorologlar, yine yazılımı yapan meteorologların modellerini alıyor, dünyanın her yerinden gelen data programlara giriliyor, çalıştırılıyor ve karşına hava haritaları çıkartıyor. Biz analizciler ise bu haritaları okuyoruz.

Astrolog gibi yani…

Bir nevi ama bizde daha çok bilgi, daha az yorum var. Tabi burada şu önemli bilgiyi vereyim; nasıl ki biri üst segment ve biri alt segment iki farklı markanın arabası, farklı konfor sağlıyorsa, en iyi performansta olan arabaya, en iyi pilotu oturtursan, en iyi yarış sonucunu alacağın gibi, bu modelleme programlarının da iyisi, kötüsü ve analizi iyi yapanı ve vasat yapanı oluyor.

Mesela kar tahmininde yanıldın, başından aşağı kaynar sular inmiyor mu? Patron kızmıyor mu?

Zaten sapmanın riski de işte tam orda. İhtimal, o havada daha yüksek, çünkü minik bir sıcaklık farkıyla bambaşka bir tablo ortaya çıkabiliyor bu bir, İkincisi normalde beni beş kişi izliyorsa kar dönemi on beş kişi izliyor. Müthiş bir stres oluyor o zamanlarda. En önemli şey en gerçekçi bilgiyi aktarmak. Meslek egosuna kapılıp, “aman ben öyle demiştim, arkasında durayım” değil de, en küçük değişikliği bile güncelleyerek izleyiciye aktarmak, en doğru yaklaşım oluyor. Meteoroloji, neticede sonu -loji ile biten bir bilim. İhtimal ve olasılık üzerine kurulu yani. Patron da bu durumu biliyor, kızmıyor neyse ki.

 

“METEOROLOJİNİN DEPREME ETKİSİ, BENCE VAR”

Başımız neden ağrır, romatizmamız neden azar? Bunların hava ile bir ilgisi var mı?

Tabi var. Havanın zaten psikoloji ve fizyoloji üzerine yüzde yüz etkisi var. Kitapta bunlardan bahsettim. Hava durumunun, suç oranları, cenin ölümleri, eklemler, damarlar üzerine hem psikolojik ve fizyolojik etkileri var. Örneğin, kapalı havalarda, depresyon ve suç oranları artıyor. Psikolojinin de fizyoloji üzerine etkisi var. Havadaki elektrik yükü dönem dönem değişiyor. Hepimiz havanın içinde duruyoruz. Hava her yerden basınç uyguluyor, ne olur basıncın uygulandığı yer? Yıpranır. Çünkü orası basınca direniyor. Basınç aniden düştüğünde vücut tepki veriyor. Baş ve eklem ağrısı oluyor. Basınç düşünce, genelde yağmur geliyor. Aslında yağmur yağacağından ziyade, basınç değişiminden ağrıyor her bir yerimiz. Migren varsa, romatizma varsa, hangisi hassassa onu tetikliyor.

Depremin hava durumu ile bir ilgisi var mı?

Akademik çevreler bunu kabul etmiyor. Beni de bilimsel bir kişi farz edersen benim de aksi kanıtlanmadığı için hayır demem lazım. Ama çok net konuşamıyorum. Atmosferde öyle bir güç var ki, güçlü bir tayfunun enerjisi, atom bombasının bin katı olabiliyor. Çok büyük bir enerjiden bahsediyoruz. Bunun yer ile etkileşiminin yok sayılması bana mantıksız geliyor. Ayrıca iklim değişikliklerinin, volkanlara etkisi olduğunu da biliyoruz. Ama yine de, var kabul etmemiz için ıspat lazım. Şu an için bir ıspat yok. Araştırılıyor. Ancak, günlük hava değişimlerinin depreme bir etkisi olmadığını kesin söyleyebiliriz. Varsa uzun vadeli değişiklikler etkiliyordur ancak.

Dünyanın sonunu mu getiriyoruz?

Biz dünyayı mahvedemeyiz. Kavramların adını doğru koymak lazım. Biz dünyanın sonunu getirmiyor, insanlığın sonunu getiriyoruz. Dünya yine kendi yolunu bulur ve sensiz de kendi döngüsünde devam eder. Sen, ancak kendi varlığın için gereken kaynaklara zarar veriyorsun. Konuşulacak esas konu bu olmalı.

 

‘MAVİ MİSKET’ DOĞANIN HAYAT BİLGİSİ KİTABI

Bir kitabın yayınlandı; ‘Mavi Misket’. Neler var mavi miskette?

Mavi Misket, sadece bir meteoroloji kitabı değil. Öncelikle bunu belirteyim çünkü mesleğimden dolayı ilk algı böyle. Okyanusun dibinden, atmosferin tepesine kadar, aslında bu dünyanın ne olduğunu üç aşağı, beş yukarı, en basit dille anlayabileceğin, sadece hava durumu anlatmayan bir kitap. Doğanın hayat bilgisi kitabı diyebiliriz, enerji ile alakalı, denizle, polenle, Jaws ile, kozmetikle, arılarla alakalı birçok bilgiyi en güncel ve yalın dille anlatmaya çalıştım.

Kitapta hava durumu ile ilgili bahsettiğin bazıları bilimsel ve bazıları da bilimsel olmayan tüyolara bayıldım.

Aslında kitapta en az yer almasını istediğim bölümdü ama herkes çok sevmiş o kısmı. Hatta koymamayı bile düşündüm. Ama tecrübeyi bilimsel olmazsa dahi kaale almak gerekir. Örneğin, gece otlar kuruysa sabah yağmur yağacak, sineklerin kapalı yerlere ve insanlara hücum etmesi yağmura delalet eder, martılar yüzerse hava iyi olur gibi.

 

HZ. MUSA KIZILDENİZ'İ İKİYE AYIRMIŞ OLABİLİR

Hazır bilimsel olmayan meselelerden söz açılmışken sence Hz. Musa Kızıldenizi ikiye ayırmış mıdır? Bunun meteorolojik bir açıklaması olabilir mi?

İnancım şu yönde; evrende bir hareket var. Biz bütün fizik ortamını sadece gördüklerimiz olarak algılıyoruz ve onun üzerine de bilimi kurgulamış durumdayız. Belki bizim daha tanımlayamadığımız bir fizik var. Örneğin, tanrı parçacığı dediğimiz elektronun parçalanması ile bambaşka bir bilim dünyasına gidiyoruz. Atomun reaksiyonuyla ortaya çıkan muazzam enerjiyi gördük bombalar patlatıldığında. Atom içerisinde, proton ve etrafında dönen elektron var. Birbirine oranı ne biliyor musun? Biri dünya biri elma! Elektronun ne kadar küçük bir şey olduğunu hayal edebiliyor musun? Şimdi bu adamlar elektronu parçalıyor. Müthiş bir noktaya doğru gittik. Belki de bizim bilmediğimiz bir fizik ile bu gerçekleşti, Kızıldeniz’in ikiye ayrılması. Meteorolojik olarak en nihayetinde hava da gazlardan parçalardan oluşan bir madde. Enerjisi, yükü ve hacmi var. Denizin üzerinde bir etki oluşturmuş mudur? Neden olmasın, oluşturmuş olabilir. Bugün, kızılderililerin yağmur dansının, yağmura etkisi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. O yüzden her şey mümkün diyorum. 

 

REKOR SICAKLAR GELİYOR

Bizi nasıl bir yaz bekliyor?

Bu yaz için en sıcak yaz olacağı, tarihlerin tutulduğu zamanlardan bu yana, dünya için belki rekor olabilecek sıcaklıkların yaşanacağı öngörülüyor ama bu her coğrafya için geçerli değil. Bizim coğrafyamızın da bu tahminlerin içerisinde yer alacağı artık modellemelerde malesef görülmeye başlandı. Bu yıl temmuz ve ağustos sıcaklıkları ortalamaların çok üzerine çıkacak. Bizde, orta batı bölgeler için rekor seviyeler görünüyor. Sıcak deyince yalnızca sıcaktan bunalmaktan bahsetmiyorum. Örneğin, Afrika'da özellikle kanalizasyonun iyi çözülmediği yerlerden bakteriler ve nano mikroplar bir rüzgara binip gelebilir ve bir çoğumuzun tanımadığı bakteriler, salgın hastalıklara neden olabilir. Su sorunları olabilir. Dünyada çok örneği görüldü bu gibi sorunların.

Nasıl korunacağız sıcaklardan?

Ultraviyoleye ve güneş çarpılmalarına dikkat edeceğiz. Bu konu sabah 10.00’dan başlar 16.00’ya kadar devam eder. UV’nin kansorejen etkilerinden korunma hadisesi aslında 14.00’e kadar, 16.00’ya kadar denme sebebi ise güneş çarpmasından korunmak. Çünkü güneş ve etki alanı ısına ısına ilerliyor. Güneşin en tepede olması, ısının en yüksek olması ile aynı anlamda değil. Bir de UV’nin faydalı kısmı var. Saat 16.00’dan sonra başlıyor. Hani çay için derler ya, taze ve açık olanı anti kansorejen, bayat olanı kansorojendir diye. İşte 16.00’dan sonra güneşlenmek gerekiyor. Güneş ışınlarını dik alıyorsan kansorejen, yatık alıyorsan anti kanserojen yani faydası var. Koruyucu kremler de çok önemli. Mutlaka herkesin kullanması lazım. Havanın açık ya da kapalı olmasının dikkate alınmaması gerekiyor. Bulutlar UV’nin yüzde 80’ini geçiriyor. Yaz mevsiminde hava kapalı olsada bu saatler içinde mutlaka koruyucu kullanmak gerekiyor.

Gelecek ile ilgili planların neler? Neler yapacaksın ilerleyen günlerde?

Mavi Misket, “okuduk, bitti, rafa kaldıralım” tarzı bir kitap değil. Dünya ile ilgili, birçok konu başlığında ilerliyor. Ve benim 15 yıllık bilgi birikimimi aktardığım bir enstrüman oldu. Öğrenmeye hep devam edip bu kitabı geliştirmek ve anlattığı bu konu başlıkları ile alakalı uçlara doğru ilerlemek istiyorum. Hava ile alakalı, enerjinin bağlantıları üzerinden yürümek, sağlık üzerinden yürümek, çevre üzerinden yürümek. Bu yelpazeyi genişletip, bu konularda insanlara bir şeyler anlatmayı hedefliyorum.