Bu hafta ağımıza takılanlar

• Önümüzdeki kısa vadeli dönemde Türkiye´nin Ortadoğu´da atması gereken en önemli adımın İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi olduğunu vurgulamak gerekir. Son haftalarda bu konuda olumlu işaretler ve haberler yer aldığı halde bir türlü sonuca ulaşılamıyor ve beklenen açıklama gelmiyor. Türkiye´de de İsrail´de de iç politika ile ilgili birçok engel olduğu muhakkak. Türkiye´deki durumu ayrıca irdelemeye pek gerek yok. Her gün neyle yatıp neyle kalktığımız belli. İsrail´de de Türkiye´deki bu durum yakından izleniyor ve şayet normalleşme için bir adım atılacaksa bunun gerçekten kalıcı, güvenilir ve sürdürülebilir olup olmayacağına dair kuşkular tam son anda "bir kez daha düşünelim" denmesine yol açıyor. Öte yandan, İsrail´in kendi içinde de çok hassas ve kritik dengelere dayalı bir koalisyon hükümetinin iş başında olması atılacak adımın getirebileceği riskleri büyütüyor. Bu durum bu defa "aman dikkat, iki kez daha düşünelim" sonucunu doğuruyor. İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi Türkiye´nin Ortadoğu politikasının yeniden bir bütüncüllük içinde değerlendirilmeye başlandığının en güçlü işareti olacak. ÜNAL ÇEVİKÖZ - HÜRRİYET

İzak BARON Diğer
4 Mayıs 2016 Çarşamba
  • “MUSEVİLİK, YAHUDİLİK ‘SUÇUNUN’ HAFİFLETİLMİŞ HALİ OLARAK KABUL EDİLMEK İSTENİYOR. YAHUDİLİĞE, O KADAR ÇOK NEGATİF MANA YÜKLENMİŞ Kİ, İNSANLARIN BEYNİNE; KELİME BİR DİN İMGESİNDEN ÇOK, BİR NEFRET OLGUSUNA DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA TÜRKİYE’DE.”

“Türkiye’de ne yazık ki “Yahudi” kimliği başka bir anlam ifade ediyor. Özellikle son 12 yılda nefret tohumları yüklendi bu kelimenin anlamına. O yüzden alternatif bir ek kelime olarak Türkiye’de yakıştırılmış “Musevi” kelimesi kullanıyor. Musevi deyince daha hafifletilmiş oluyor sanki. Bu olayı şunun için anlattım. Musevilik, Yahudilik “suçunun” hafifletilmiş hali olarak kabul edilmek isteniyor. Yahudiliğe, o kadar çok negatif mana yüklenmiş ki, insanların beynine; kelime bir din imgesinden çok, bir nefret olgusuna dönüşmüş durumda Türkiye’de.

Eğitim gerçekten önemli. Ve biz çocuklarımızı bu sistemin içine sokmak istemedik açıkçası. Belki göç kararımızın arkasındaki en büyük neden de bu.”

(…) “Buraya gelmeye karar vermeden önce, birçok farklı alternatif vardı. Yeni Zelanda mesela, keza Amerika ve Kanada’yı da düşündük. Nihayetinde İsrail’i tercih ettik. Bunun için bazı nedenlerimiz vardı. Buraya gelmenin bizim için bazı avantajları vardı. Sonuç olarak aile olarak taşınıyorsunuz, dolayısıyla birçok şeyi değerlendirmeniz gerekiyor. İsrail bize Yahudi olduğumuz için bazı kolaylıklar sağlaması tercihimizde belirleyici oldu. Bir de İsrail’de çok fazla tanıdığımız olduğu için de tercih ettik. Bu tercihimizde dinsel sebepler değil sosyokültürel avantajlar belirleyici oldu.

Tabi bir de uzaklık. İsrail Türkiye’den iki saat uçuş mesafesinde olan yakın bir ülke. Bu demek oluyor ki hani Türkiye ile olan bağlarımızı kopartmıyorsunuz. Nihayetinde her şeyden önemlisi ailenizin büyük bir bölümünü geride bırakıyorsunuz. Dediğim gibi siz hala Türk’sünüz ve arada bir nefes almak istiyorsunuz, diyorsunuz Türkiye’ye gideyim. Yeni Zelanda olsaydı bu sanırım imkânsız olurdu.”

(…) “İsrail enteresan bir ülke. Dünyanın birçok farklı noktasından, bir makalede okuduğum kadarıyla 42 farklı dilin konuşulduğu birçok farklı ülkeden göç alan, çok zengin bir sosyokültürel yapıya sahip bir yer. Sokağa çıktığınız zaman her dilden insanın olabileceği bir ülke burası. Benim oturduğum apartmanda bile yanlış bilmiyorsam Amerikalı, Güney Afrikalı, Türk, Fransız aileler var. Bu, güzel bir kültürel zenginlik.

Dışarıdan çok tehlikeli gibi görünen ama özündeki insana çok değer veren farklı bir ülke. Buraya gelmeden önce pek çok insan gibi benim de İsrail’e karşı ön yargılarım arabalarım vardı. Fakat buraya geldikten sonra ön yargılarımın birçoğunun gerçekten ön yargı olduğunu gördüm. Şimdi tam tersine bu ülkeye olan saygım sonsuz.

Türkiye’den uzaklaşıp olan biteni farklı gözlerle görebildiğiniz zaman insan hayatının değerinin olmadığını görüyorsunuz. Madende ölenler, çatışmalarda şehit olanlar, terör saldırılarının kurbanları vs. Bütün bunlar insanın bir değerinin olmadığını gösteriyor. Burası da bir terör ülkesi, yaşaması kolay bir ülke değil. Ama İsrail’de zor zamanlarda dayanışmayı, seferberlik halini ve duygusunu görüyorsunuz. İsrail bu açıdan bir millet ve halk. Oysa Türkiye’ye bakın acılarda bile birleşemeyen bir ülke oldu.”

Murat Aksoy

http://www.haberdar.com/roportaj/cocuklarimizi-kurtarmak-icin-turkiye-den-ayrildik-h27415.html

 

  • “ANADOLU’DA YAŞAYAN ADAM HİÇ YAHUDİ TANIMADIYSA, YAHUDİYİ ÜÇ KULAKLI BEŞ BURUNLU BİRİ DE SANIYOR OLABİLİR. AMA ÖYLE DEĞİL DE A. ÜNİVERSİTESİNE HASBELKADER BENLE AYNI SENEDE GİREN AMA HAYATINDA HİÇ YAHUDİ TANIMAMIŞ OLAN ARKADAŞLARIM BENİ TANIYIP ‘AAA YAHUDİLER İYİMİŞ YA’ FALAN DİYEBİLİYORLAR”

“Yahudileri, Türk toplumu içinde dışarıda görüyorum. Karşılıklı içselleştirilememiş bir durum söz konusu bana göre. Ben kendi adıma konuşursam, ben kendimi Türk Musevi’si olarak hissediyorum her zaman. Birinci kimliğimi Türk olarak hissediyorum. Ama genel toplum adına konuştuğun zaman, bana göre bir taraftan başlamış olan ve zamanla artmış olan bir dışlanma söz konusu. Yani iki taraflı olan bir şey bu. Kendileri de dışlıyorlar kendilerini, dışarıdan bir etkenle de dışlanıyorlar.

Dolayısıyla toplumun içinde tam olarak göremiyorum. Yani ben hiçbir zaman kendi kimliğimi sokakta söylemekten çekinmiyorum ama etrafımdaki bir sürü insan o kimliğini söyleyemiyor. Eğer Davut yıldızlı kolye taktıysa saklıyor ya da ismi benim gibi Yahudi ismiyse söylemiyor. O yüzden bütün bu unsurlardan dolayı birazcık dışında görüyorum, tam içinde değil.

Ama kendi adıma her zaman toplumun bir parçası olduğumu düşünüyorum. Kendimi gayet Türk hissediyorum. Musevilik benim dinim, böyle görüyorum. Toplumda azınlık olmanın verdiği dine bağlılık hissediyorum. Bayramları yaparım, Cuma akşamları ailemle yemek yerim falan. Bunların sebebi bence büyük bir toplumun içinde küçük bir gruba ait olmayla ilgili. Belki İsrail’de yaşayan bir Musevi olsaydım bu kadar dikkat etmeyecektim.

Yahudilerin, toplumu oluşturan diğer unsurlardan farkı vardır bence. Her azınlık, kendi içinde belli gruplar tarafından farklı şekillerde görülüyor veya dışlanıyor veya seviliyor. Yahudiyi çok sevip de Ermeniyi hiç sevmeyen de olabilir. Ermeniyi çok sevip Yahudiden nefret eden de olabilir.

Sonuç olarak, farklı etnik gruplara dâhil olup farklı dinlere sahip olduğumuz için bence bu toplumda tabii ki de farkımız var. Kesinlikle ve kesinlikle farklı şekillerde sevilip, farklı şekillerde dışlanıldığımızı düşünüyorum. Aynı bakış açısı yok insanlarda bana göre. Bir grup insan vardır ki hakikaten Ermeniyi hiç dışlamaz kardeşi gibi görür, mesela Hrant Dink’te herkes “Biz Hrant’ız” falandı ama bir grup nefret etti bu olayın olmasına.

Bunu tamamen yetiştiriliş biçimi, gittiğin okullar, eğitim şekli etkiliyor bence. Çünkü belki Anadolu’da yaşayan adam hiç Yahudi tanımadıysa, Yahudiyi üç kulaklı beş burunlu biri de sanıyor olabilir. Ama öyle değil de A. Üniversitesine hasbelkader benle aynı senede giren ama hayatında hiç Yahudi tanımamış olan arkadaşlarım beni tanıyıp ‘aaa Yahudiler iyimiş ya’ falan diyebiliyorlar.

Yahudileri tanımamanın verdiği bir nefret duygusu oluşuyor, o da garip bana göre. Bir insan tanımadığı bir şeyden nasıl nefret edebilir… Ama eder belki de ya da korkar… Genel boyutta bakarsak, en basit şekilde düşündüğümüzde fark yok deriz. Deriz ki; azınlık gruplar bunlar, toplumun çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor ve dolayısıyla bu azınlık kesim birbirinden ayrılmayan bir şekilde biraz daha dışarıda kalıyor diyebilirim. Ama daha içerisine girersek dediğim gibi farklı farklı düşmanlıklar, farklı farklı sevgiler, farklı farklı iletişimler söz konusu.”

Süheyla Yıldız

http://www.avlaremoz.com/2016/05/01/lisya-anlatiyor-kendileri-de-disliyorlar-kendilerini-dolayisiyla-tam-olarak-toplumun-icinde-goremiyorum/

 

  • TÜRKİYE'DE DE İSRAİL'DE DE İÇ POLİTİKA İLE İLGİLİ BİRÇOK ENGEL OLDUĞU MUHAKKAK. TÜRKİYE'DEKİ DURUMU AYRICA İRDELEMEYE PEK GEREK YOK. HER GÜN NEYLE YATIP NEYLE KALKTIĞIMIZ BELLİ. İSRAİL'DE DE TÜRKİYE'DEKİ BU DURUM YAKINDAN İZLENİYOR VE ŞAYET NORMALLEŞME İÇİN BİR ADIM ATILACAKSA BUNUN GERÇEKTEN KALICI, GÜVENİLİR VE SÜRDÜRÜLEBİLİR OLUP OLMAYACAĞINA DAİR KUŞKULAR TAM SON ANDA "BİR KEZ DAHA DÜŞÜNELİM" DENMESİNE YOL AÇIYOR

Türkiye'nin Ortadoğu'da tarafsız, dengeli, tüm aktörlere eşit mesafede duran yapıcı, sağlam ve tutarlı bir dış politika anlayışına geri dönmesi sağlanmadıkça bu soruların sorulması pek bir anlam ifade etmiyor.

Önümüzdeki kısa vadeli dönemde Türkiye'nin Ortadoğu'da atması gereken en önemli adımın İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi olduğunu vurgulamak gerekir.

Son haftalarda bu konuda olumlu işaretler ve haberler yer aldığı halde bir türlü sonuca ulaşılamıyor ve beklenen açıklama gelmiyor.

Türkiye'de de İsrail'de de iç politika ile ilgili birçok engel olduğu muhakkak.

Türkiye'deki durumu ayrıca irdelemeye pek gerek yok. Her gün neyle yatıp neyle kalktığımız belli. İsrail'de de Türkiye'deki bu durum yakından izleniyor ve şayet normalleşme için bir adım atılacaksa bunun gerçekten kalıcı, güvenilir ve sürdürülebilir olup olmayacağına dair kuşkular tam son anda "bir kez daha düşünelim" denmesine yol açıyor. Öte yandan, İsrail'in kendi içinde de çok hassas ve kritik dengelere dayalı bir koalisyon hükümetinin iş başında olması atılacak adımın getirebileceği riskleri büyütüyor.

Bu durum bu defa "aman dikkat, iki kez daha düşünelim" sonucunu doğuruyor.

İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi Türkiye'nin Ortadoğu politikasının yeniden bir bütüncüllük içinde değerlendirilmeye başlandığının en güçlü işareti olacak.

Ancak bu adım Ortadoğu'daki temel ve yapısal sorunların aşılmasına tek başına yeterli olmayacak. Bu adım, şayet olumlu bir başlangıç oluşturacak şekilde hayata geçirilebilirse, başka adımlarla da desteklenmeli ve bütüncüllüğü sağlayabilmeli.

Türkiye'nin yeniden dengeli, Ortadoğu ülkelerinin tümüne ilham kaynağı olabilen, ümit veren ve güvenilir, öngörülebilir bir referans oluşturan bölge politikası Mısır'la olan ilişkilerin de normalleştirilmesini gerektiriyor.

Ünal Çeviköz

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/unal-cevikoz_617/mayis-umitleri_40097684

 

  • ’’TAŞ KIRILIR TUNÇ ERİR, AMA TÜRK YAHUDİLİK BİRLİKTELİĞİ BAKİDİR’’

Karay Türkleri Hz. Muhammedi peygamber olarak kabul eden bir Musevi mezhebidir. İslamiyet’ten bilhassa da Mutezile akımından etkilenmişlerdir. KENESA adını verdikleri ibadethanelerinde camilerde olduğu gibi kadınlar ve erkekler ayrı ayrı ibadet ederler. Dua etmeden evvel abdest alırlar, oruç zamanları, kurban zamanları vardır. Erkek çocukları doğduğunda ilk 8 gün içinde sünnet ederler. Domuz eti yemezler. Cenazelerinde helva pişirirler. Karaylarda İslami örf ve adetlerin etkili olduğu su götürmez bir gerçektir.

Karay mezhebinde sonradan yazıldığı için Talmut’a inanmazlar. Tevrat ve Hz. Musa’ya inanırlar. Yahudilikte rabbani sınıfı vardır. Karaylarda hahamların kendi mesleği var ancak dini törenler olduğu zaman gelip yönetirler. İlginçtir ki Karaylar hahamlarına HAKAN derler.

Bir araştırmaya göre de dünyadaki Yahudilerin % 90’ı Aşkenaz Yahudisidir. Ve DNA araştırmalarına göre bazı Aşkenaz Yahudilerinde Türk DNA’ları bulunmuştur.

HAZAR’IN ŞİFRELERİ… Araştırmacısı TAN CAN ‘ a göre Hazarlardan kısıtlı olarak kalan yazıtlarda yazılan deyişlerden birinde şöyle der…

’’-TAŞ KIRILIR TUNÇ ERİR, AMA TÜRK YAHUDİLİK BİRLİKTELİĞİ BAKİDİR’’

Bin küsur yıl evvel yazılmış olsa da nasıl o yıllardan bu yılları görmüşler… dememek elde değildir.

Yasemin Güç

http://www.ekspresgazete.com/?/yazi/oku/14434

 

  • İSRAİL’İN EN ÖNEMLİ JEOSTRATEJİK KOMŞUSU OLAN MISIR’IN ONAYI OLMADAN TÜRKİYE-HAMAS İKİLİSİ GAZZE’DE İSRAİL’LE HERHANGİ BİR ANLAŞMAYA VARAMAZ

Türk yetkililerinden gelen açıklamalara göre Türkiye-İsrail normalleşme görüşmelerinde Gazze’deki ablukanın bir liman kurarak kaldırılması ele alındı. İsrail’in Filistin bölgelerindeki koordinatörü Tümgeneral Yoav Mordehay ise şubatta Suudi Elaf sitesine verdiği mülakatta bu konunun Türkiye’yle görüşme gündeminde olmadığını belirtti. Ağırbaşlı bir subay olan Mordehay şunu çok iyi biliyor: Hamas’ı destekleyen Türkiye’ye iyi niyet jesti olarak liman yapımına izin verilirse bu, İsrail’in varoluş hakkını dahi tanımayan Hamas için zafer, Filistin Yönetimi için yenilgi anlamına gelecek. İşte bu nedenle Mordehay ileride Gazze’de bir liman anlaşmasına uygun koşullar oluşursa bu anlaşmanın “Gazze’deki Hamas yönetimiyle değil sadece Filistin Yönetimi’yle yapılacağını” söyledi.

Burada hesaba katılması gereken bir unsur daha var: Mısır. İsrail’in en önemli jeostratejik komşusu olan Mısır’ın onayı olmadan Türkiye-Hamas ikilisi Gazze’de İsrail’le herhangi bir anlaşmaya varamaz. Netanyahu hükümetinin aksine Abdül Fettah El Sisi rejimi Gazze ile Batı Şeria’nın ayrılmasını istemiyor. Mısır Gazze’nin tekrar Filistin Yönetimi’nin idaresine geçmesini, akabinde İsrail’le müzakerelerin yeniden başlamasını ya da BM’nin Filistin devletini tanımasını istiyor. Her iki durumda da 1967 sınırları esas alınacak, yani müstakbel Filistin devleti hem Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü hem Gazze Şeridi’ni kapsayacak.

Netanyahu hükümeti, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü görüşmeyi reddederek – ki bu görüşmeler yerleşimlerin dondurulmasını gerektirecek – Gazze’yi bir İsrail sorunu hâline getiriyor. Ablukanın sürmesi Gazze’deki insani krizi derinleştirecek, İsrail’e yönelik uluslararası tepkileri artıracak ve Türkiye’yle ilişkilere zarar verecek. Öte yandan ablukanın işgali bitirmeye yönelik müzakerelerde sonuç alınmadan kaldırılması Hamas’ın Batı Şeria’daki konumunu güçlendirecek, uluslararası tepkileri yine artıracak ve Mısır’la ilişkilere zarar verecek. Her iki seçeneğin de gösterdiği gibi İsrail aynı anda hem işgalden nemalanıp hem menfaatlerini koruyamaz.

Akiva Eldar

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2016/04/gaza-sea-posrt-west-bank-uri-ariel-netanyahu-settlements.html#ixzz47WSoIIUi

 

Netten okumalar

  • HAMAS’LA İSRAİL ARASINDA YER ALTI SAVAŞI KIZIŞIYOR – BEN CASPİT

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2016/04/israel-gaza-tunnels-hamas-deterrence-weapon-new-technology.html

 

  • İÇİNDE KEÇİ OTLATILARAK “KORUNAN” KİLİS SİNAGOGU – SERDAR KORUCU

http://www.avlaremoz.com/2016/04/26/icinde-keci-otlatilarak-korunan-kilis-sinagogu-serdar-korucu/

 

  • 71 YIL ÖNCE: “HİTLER EVVELKİ GÜN ÖĞLE ÜSTÜ ÖLMÜŞ!” – SERDAR KORUCU

http://www.avlaremoz.com/2016/04/30/71-yil-once-hitler-evvelki-gun-ogle-ustu-olmus-serdar-korucu/

 

  • NAZİ CEHENNEMİNDEN KAÇAN BİR ALMAN PROFESÖR, ATATÜRK’ÜN DAVETİ VE CENNETİN KEŞFİ

http://www.birgun.net/haber-detay/nazi-cehenneminden-kacan-bir-alman-profesor-ataturk-un-daveti-ve-cennetin-kesfi-110767.html

 

Netten seyredin

  • YENİ BAKIŞLAR - 30 NİSAN 2016 (MUSEVİ TÜRKLER)

https://www.youtube.com/watch?v=0fT5hUYO6DU

 

Takılan tweetler

Pinar Kilavuz ‏@devpinar  30 Nis

Michelin Guide Turkey de @SALOMgazetesi nden bahsediliyor :) her yerdeyiz

 

Anka Cemil İPEKÇİ ‏@CemilAnka  30 Nis

Buakşam HaberTürkte Türk yahudi olan Karaman hanlığını ve Hazar hanlığını konuştular.Bence dönme kelimesini artık bazıları kullanmasın :)

 

Yeni Bakışlar ‏@YeniBakislarTV  30 Nis

Tarihte Musevi Türk Kavmi olduğunu biliyor musunuz?

 

 

 

 

Alptekin Dursunoğlu ‏@Alptekin_D  25 Nis

İsrail'in "Hizbullah'la bir sonraki savaş yıkıcı olacak" açıklamasına Hizbullah'tan cevap: İsrail'in ödeyeceği bedel benzersiz olacak.

 

Bir Türk Yahudisi ‏@TurkiyeYahudisi  2 Mayıs

@DRdunyasi 'nda tanıtılan e-kitap okuma tabletinde demo kitap olarak başka kitap bulunamamış! "Kavgam" kullanılmış

 

 

 

MUHTelif ‏@muniself  30 Nis

Kızının sesini çok dinlemişsinizdir. Bakalım sesin membası nereden geliyormuş.

Kohava Levy - Kanta Ladino - Adio Kerida - כוכבה לוי שרה לדינו - אדיו קרידה

https://www.youtube.com/watch?v=vvBfQG9yXzg