Bir provanın ardından

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı 0 yorum
13 Nisan 2016 Çarşamba

Bu hafta size öğretmenliğimle ilgili bir yazı yazacağım.

Siz bu satırları okuduğunuzda, biz okulda Ebruli adında bir şiir dinletisi yapmış olacağız. Bugün de onun provaları vardı. Farklı dillerden şiirlerin de içinde olduğu; insana, sevgiye, aşka dair şiirlerin okunduğu bir dinleti için çalıştık. Ben bu tür çalışmalarda gerilirim biraz. Çocuklar genellikle ezbersiz gelirler, işi çok ciddiye almazlar, sonra son gün paçaları tutuşur filan… Yine öyle olacak zannettim ama beni utandırdı çocuklarım. Hepsi gayet hazırlıklıydı ve işin güzel tarafı eğer bir eksiklikleri varsa bunu biz öğretmenlerden önce fark edip o konuda bizden yardım istediler hemen hepsi…

Çok uyumlu ve zevkliydi çalışma… Zaten işin içinde şiir varsa o çalışmanın zevksiz olması düşünülebilir mi?

Benim asıl dikkatimi çeken, gelişen ve hızla değişen dünyaya rağmen, bizim öğrencilerimizin mayasındaki o iyi ve yeniliklere, tenkitlere açık taraf, onları zamane gençliğinden ayrı ve çok değerli kılıyor.

Bir çocuğa şiiri doğru okumayı öğretebilirsiniz ama işini ciddiye almayı, ona sahip çıkmayı, onun için gerçekten heyecanlanmayı öğretmezsiniz. Bu, bir yaradılış ve görgü meselesidir, bunlar varsa gerisi mutlaka gelir.

Dikkatimi çeken bir başka nokta da çocukların hemen hepsi kendi şiirlerini kendileri seçtiler. Öğrenci işin kolayına kaçabilir, şiirin kısasını, kolay okunanını seçer, diye düşündünüz değil mi? Yanılıyorsunuz.

Hepsi Türk Edebiyatının en tanınmış isimlerinin, neredeyse en uzun şiirlerini seçtiler okumak için, o kadar ki bazılarını biz üç kişiye böldük.

Onlardaki tatlı masumiyet, bizde yok. Her şeyleri sahici… Öfkeleri, neşeleri, heyecanları, beklentileri… Ve bunu sizinle paylaşmaktan çekinmiyorlar, işin güzel tarafı da bu…

Şiirler genellikle aşk şiiri ve edebiyatın farklı dönemlerinden seçilmiş. Hemen hepsi, şairlerin olgunluk dönemlerine denk geliyor. Daha ümitsiz, daha karamsar, ümitli de olsa daha kabullenmiş bir hal var edalarında.

Bizim çocuklar o zor ve kendi yaşlarının çok üstünde şiirleri o kadar farklı yorumladılar ki öğretmen arkadaşlarımla şöyle düşündük: Nesil değişti, devir değişti ama edebiyat zevki değişmedi. Bizim çocuklarımız da şiir okumayı seviyor çok şükür ve yine çok şükür ki o şiirlerle haşır neşir olup onları kendi vurgularıyla, yorumlarıyla okumayı beceriyorlar. İnanın, bir çocuğa bunu da öğretemezsiniz.

Bugün boş günümdü aslında, ama böyle bir çalışma varsa okulda olmak isterim. O kadar mutlu çıktım ki okuldan!

Şiir dinletisi ve bu tür çalışmalar bahanedir bizlere. Bir araya gelmek için, çocukları daha iyi tanımak için… Çocuk, böyle bir göreve seçilmiş olduğu için kendini ayrıcalıklı hisseder ki zihinlerinde bir şiir daha kalır fazladan. Gün gelir o günü hatırlayarak okurlar-ki öyledir de- siz, farklı ve yaratıcı bir iş yaptıkları için onları desteklemekten mutlu olursunuz.

Ortaya güzel bir iş çıkar, onlar takdir edilmenin tadına varırlar. Görev almaktan, bir çalışmanın içinde olmaktan zevk almayı öğrenirler.

İnanın, biri bile çıkıp, hocam bu dinletide görev alanlar sözlü notu alacaklar mı, demedi!

Hâlbuki öğrenci dediğin not peşindedir ve bu da çok doğaldır ama yapmadılar. Hepsi iyi bir iş çıkarmanın ve başarılı olmanın peşindeydi. Fikirler verdiler, sorular sordular. Hatta bizi yönlendirdiler.

İşte böyle zamanlarda kendime hep aynı şeyi söylüyorum: Tülay, doğru bir iştesin ve doğru yerdesin. Sen öğretmenlikten başka bir iş yapmamalıydın zaten! Aferin sana, iyi ki yüreğinin sesini dinlemişsin!

İnşallah çocuklarım da dinlerler…

 

1 Yorum