Bugünkü mülteci sorunundan Mısır’a ‘ilk girişimiz’e bakış

Sami AJİ Köşe Yazısı
6 Nisan 2016 Çarşamba

Pesah’ı kutlamamıza az zaman kaldı. Masalarımızın etrafında, aile akraba ve dostlar ile toplanıp, kutlayacağız.

Peki, Mısır’a ne zaman ve niye gittik? Pesah gecesi okuduğumuz Agada’da, Yosef’in belli bir güç sahibi olduktan sonra babası Yaakov’u tüm kardeşleri ve aileleri ile birlikte Mısır’a yerleştirildiği anlatılır. Israil oğullarına, Nil Deltasının verimli ovaları tahsis edilir.

Ancak Agada’da okunan, ikinci girişimiz ve ondan sonra gelişen olaylardır.

Bereşit kitabının ilgili bölümlerine göre, atalarımız Mısır’a iki kere girmişlerdir. İlk girişimiz Avraam Avinu ile olmuştur. Nasıl ve niye mi?

Bereşit kitabının 12. bölümünde şu cümleler yer alır: “Ülkede (Kanaan) kıtlık baş gösterdi. Avraam (kısa bir süre) ikamet etmek niyetiyle Mısır’a gitti… Mısır’a varmak üzere iken eşi Sara’ya der ki: Çok çekici yüz güzelliğine sahip bir kadınsın. Mısırlılar seni gördükleri anda karım olduğunu anlarlarsa beni öldürecekler ama seni yaşatacaklar. Lütfen onlara hemşirem olduğunu söyle böylece sayende mutlu olacağım; hayatım kurtulacak.”

Olaylar aynen Avraam’ın tahmin ettiği gibi gelişir. Mısır’a varır varmaz, sınır muhafızları Sara’nın olağanüstü güzel bir kadın olduğunu fark ederler ve durumu Firavun’a bildirirler. Onun talimatı üzerine Sara’yı Avraam’ın yanından alarak Firavun’un haremine yerleştirirler. Avraam’ın da bu sayede hayatı kurtulduğu gibi, fazlasıyla memnun edilir. Yine Bereşit’in ilgili bölümüne göre kendisine büyük ve küçükbaş hayvanlar, eşekler, betreler1 erkek ve kadın köleler ve develer verilir.”  (Şu hususu da belirtmem lazım: Avraam ve Sara tek başlarına Mısır’a gitmediler. Tüm akraba, yakınlar, kardeşi Lot ve tüm aşireti onlarla beraberdiler. Yani bir nevi göç idi.)

Fakat Firavun, belli bir zaman sonra gerçeği öğrenir. Derhal Avraam’ ı yanına çağırtır, niçin yalan söylediğini sorar? Avraam’ın yalanı yüzünden işlediği günahın, Mısır ülkesine belaların getirdiğine inanmıştır.

Beklentilerin tam aksine, Avraam cezalandırılmaz. Sara kendisine iade edilir. Tüm aşireti ve kardeşi Lot’un aşireti de ülke dışına gönderilir. Yine hayrettir, Firavun, Avraam ve tüm ailesine yüklü hediyeler verir. (O kadar ki Tora, Avraam’ın Mısır’dan çok zengin ve güçlü olarak çıktığını belirtir.) Ancak kesinlikle bir daha Mısır’a dönmemesini ihtar eder!

Tahmin edeceğiniz gibi, Avraam’ın bu davranışı (neredeyse asırlar boyunca diyeceğim) Tevrat’ı inceleyen tüm düşünürlerin ilgisini çekmiş ve çok değişik, tartışmalara yol açmıştır. Örneğin Aydınlanma Çağının en önemli matematik-fizik bilimcilerinden, ayrıca modern çağların ilk kadın hakları savunucusu, Madame du Chatelet2, Avraam’ın tutumunun asla kabul edilemeyeceğini, yalan söylemesi bir yana karısını fiilen feda ettiğini iddia etmektedir.

Madame du Chatelet daha da ileri giderek adeta Tanrı’yı sorgular3: Avraam’ı çok güç bir duruma soktuğu gibi, Firavun’u niye cezalandırdığının da anlaşılması mümkün değildir. Çünkü bu olayda masum bir tek kişi var ise o da Mısır hükümdarıdır. Buna rağmen Firavun ve tüm yakın çevresi Tanrı tarafından muhtelif dertlerle uğraşmak zorunda bırakılırlar.

Acaba, Madame du Chatelet ve benzeri düşünürler gibi, Avraam, Sara ve Firavun’u davranışlarından dolayı yadırgamak hatta suçlamak mümkün mü?

İlk bakışta, günümüzün mantığı ile, 4000 yıl evvelki olay ve davranışları, yorumlamanın veya değerlendirmenin pek gerçekçi olmadığını söyleyebiliriz.

Ancak son zamanlarda maalesef halen yaşadığımız mülteci trajedilerini gördükçe hem Avraam’ın hem de Firavun’un, verdiği kararlarla hem kendilerini hem aşiretlerini hem de ülkelerini korumaya muvaffak olduklarını kabul edebiliriz. Nasıl mı? Kademe kademe gidelim.

Avraam ve efradı şiddetli bir kuraklıktan ve mutlak ölümden kaçmaktadırlar. Sığındığı ülke yönetimi ile mutlaka iyi ilişkiler kurması gerektiğinin farkındadır. Karısı ve tüm ailesinin köle muamelesi görmesi ihtimali de çok büyüktü. Eşini sarayın haremine kabul ettirince, hem Sara hem kendisi hem de tüm aşiretine özel bir ‘statü’ kazandırmıştır.                  

Bugünkü mültecilerin hepsinin hayali tıpkı Avraam gibi özel bir muamele görmek değil midir?

Firavun’un tutumunu da aynı bakış açısıyla değerlendirirsek, şunu söyleyebiliriz: O devirde semitik aşiretler sık sık dönemin en zengin ve en medeni ülkesi, Mısır topraklarına sığınmaya çalışmaktadırlar. Bu toplumların Mısır’da kalmaları, Mısır halkı arasında büyük sorunlar yaşattığı anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla, bu aşiretlerin Mısır’dan çıkıp kendi topraklarına dönmeleri (örneğin Kanaan topraklarına) ve orada rahat ve huzur içinde yaşamaları Mısır için hayati önem taşıdığı, Firavun ve yönetimi tarafından anlaşılmıştır. İşte bu yüzden Avraam, tüm ihtiyaçlarını giderecek bir servetle ülkesine geri gönderilmiştir.

Şimdi bugüne dönelim: Tüm mültecileri ülkelerine dönmeleri uğruna Batı’nın ne çapta bir servet harcamaya hazır olduğunu hepimiz tanık değil miyiz?

Özetle, 4000 yıl evvel göç sorunu, sanki günümüzde yankılanmaktadır. Ve bugün yaşadıklarımız ve gördüklerimiz herhalde Tora’yı daha iyi anlamamızı sağlamaktadır.

 

---

1 ‘Berte’ dişi eşek demektir. Tora’nın bu ayırımı vurgulaması bence ilginçtir.

2 Emilie, Marquise du Chatelet-Lomond (1706-1749). ‘Examens de la Bible’ adlı eserinden. Bu olağanüstü kadınla ilgili, 22 Mayıs ve 5 Haziran 2013’te yazdığım makaleleri dikkatinize sunmak isterim.

3 Yanlış anlaşılmasın; Mme du Chatelet Tanrı’nın varlığına inanmış koyu bir Katolik’ti.