Alerji

Sami AJİ Köşe Yazısı
9 Mart 2016 Çarşamba

Mart ayına girer girmez, sizin de fark ettiğiniz gibi, birçok medya kurumları derhal ‘alerji’yi gündemlerine aldılar. Özellikle vurguladıkları olay polen alerjisiydi.

Aslında, çoğunuzun da şahit olduğunuz gibi alerji çok daha geniş kapsamlı bir rahatsızlıktır.

Alerji, Yunanca ‘allos’ (yabancı, değişik) ve ‘ergon’ (iş, fiil, tepki) kelimelerinin bileşkesinden meydana gelmiştir. Anlaşılacağı üzere, herhangi bir dış etkene verilen değişik bir tepkiyi ifade etmek için kullanılır.

Daha ileri gitmeden de şu hususu belirtmek isterim: sakın benden tıbbi bir makale veya alerjilerinize reçete de beklemeyin. Sadece görgü tanığı olduğum iki olayı aktardıktan sonra, özellikle gıdalarda nelerin alerji yapabileceğini ve basit mücadele yöntemlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

İlaveten şöyle bir kayıt düşeyim: Sayacağım alerjileri, kesinlikle ve lütfen genelleştirmeyin. Ülkeden ülkeye, insandan insana, kadından erkeğe, yaşlara göre ve bazen çok nadir olarak rastlanır veya hiç de rastlanmaz.

Yaşadığım ve herhalde asla unutmayacağım olaylarla başlayayım.

Gençlik yıllarımızda genişçe bir grubumuz vardı. Özellikle yaz aylarında hep beraber Büyükada’ya gidip denize girmekten ve orada piknik yapmaktan büyük zevk duyardık. Ancak arkadaşlardan biri ‘at kılına’ alerjik idi. En küçük hatta mikroskobik bir at kılını hissettiği anda derhal burun akıntısı ile hapşırmaya başlar ve gözlerinden yaşlar boşanırdı.

Gruptan ayrı kalmamak uğruna bizimle ada sefasına (veya cefasına) katılırdı. Ama atlardan, arabalardan uzak kalmaya azami dikkat eder, ne kadar yorgun olsak bile asla araba keyfi yapmazdık.

Kaderin garip cilvesine bakın; bu arkadaş yaz aylarının tümünü Ada’da geçiren bir kıza tutuluvermez mi? O andan itibaren durumu nasıl idare edebileceğini görmek için, hepimiz Ada’dan ayrılmaz olduk. Tahmin edeceğiniz gibi şakaların bini bir paraya gidiyordu. Nihayet nişanlandılar. Zarfların içine konan hediyeleri artık hayal gücünüze bırakıyorum.

Bu eziyeti uzun sürmedi. Kısa zaman sonra evlendiler, ardından hemen tahsillerini tamamlamak üzere yurt dışına gittiler ve orada yerleştiler. (Atlardan epeyce uzak olarak yaşamlarını sürdürmekteler.)

İkinci hatıram takriben 90’lı yılların sonuna rastlar. Bir yaz gecesi İngiltere’den gelen bir aileyi yemeğe davet etmiştik. Çocukları ve onların genç bakıcısı da bizimle yemeğe oturdular.

Sevgili eşim ‘yerel lezzetler’ kapsamınAda, üzümü ve fıstığı bol nefis biber dolması hazırlamıştı. Önce dolma servis edildi ve en yaşlı hanımdan başlayarak, sırayla herkesin önüne kondu. Arkadaşımız dolmayı yarıp ağzına ilk lokmayı attığı anda, hızla yerinden kalktı ve ışık hızıyla sofranın etrafında dolanarak bakıcının yanına geldi: “Don’t touch this!”(Sakın buna dokunma) diye bağırıp önündeki tabağı, çatalı bıçağı da kaptığı gibi arkadaki büfenin üzerine adeta fırlattı.

O anda ne hale geldiğimizi hayal bile edemezsiniz; sevgili eşimin yüzü kireç gibi; ben donmuş halde nereye bakacağımı bile bilmiyordum. Sadece mahvolmuş bir geceyi düşünüyordum.

Neyse ki hemen açıklaması geldi. Dostumuz, “önce özür dilerim” dedi. “Bunu yapmak zorundaydım. Çünkü yardımcımızın çam fıstığına alerjisi vardır. En küçük parçasını yediği anda veya kullandığı tabak, çatal, bıçak çam fıstığına değse bile derhal nefes tıkanıklığı başlar.”

Hepimiz rahatladık. Dolma yendi (bakıcı hariç tabii) ve çok beğenildi. Gecemiz neşeli bir şekilde devam etti.

Şimdi tekrar başa dönelim. Hangi gıdalar alerji yapar? Cevabı gayet basit. Belki içme suyu hariç, en genel kapsamıyla tüm gıdalar sizde bir alerji yaratabilir. Peki, neye alerjik olduğumuzu nasıl anlayabiliriz? Hepinizin bildiğini tekrarlamak istemem ama hatırlatmak için şöyle bir sıralama yapalım:

Önce aile büyüklerinize bakın. Eğer ana ve babanızda herhangi sürekli bir alerji yok ise, sizde alerjik bir reaksiyonun oluşması tehlikesi daha zayıftır. Ebeveynlerinizin birinde veya ikisinde alerji görülmüşse o zaman riskiniz artar.

Bir kuşkumuz var ise aile hekimimize danışıyoruz. O geçmişimize yönelik tıbbi kayıtlarımızı mutlaka tutmuştur. Bize yol gösterebilir.

Ama çok titiz isek, alerji testi yapan merkezlere başvururuz. Test sonuçlarına göre tedbirlerimizi alabiliriz1.

Nihayet bir alerji problemimiz var ise artık bu gibi rahatsızlıkların önemli oranda tedavi edilebildiği, aşıların bulunduğunu ve bazı basit tedbirlerle krizlerin geçiştirildiği de malûmunuzdur.

Özetle, artık bahar kapımızı çalıyor. Hiçbir strese kapılmadan bu mevsimin keyfini çıkarın; ünlü şair Nedim’in dediği gibi:

“Gel ey fasl- ı baharan maye-i aram u habımsın”2

Ada’ya da gidin, pikniklerinizi yapın, kışın biriktirdiğiniz toksinlerinizi atın. Ama aşırı yemekten de kaçının. Kilonuza dikkat edin.

1 İstanbul’un hemen her semtindeki devlet hastaneleri bu testleri yapmaktadır. Ayrıca özel hastane ve kliniklerin mevcudiyetini hatırlatırım.

2 “Ey bahar mevsimi gel! Dinlenme ve uykumun esasısın.” Şair Nedim (1681-1730) Divan Edebiyatının önde gelen şairlerindendir.