Absürdün zirvesi…

Bu hafta Aşkenaz Sinagogundaki bir konserde, Periscope’tan yaptığım yayın sırasında gönderilen ilginç olduğu kadar düşündürücü bazı mesajları aktardım. Düşünüyorum da sokakta bir anket yapsak, Ortaköy’deki Hanuka kutlamasını, Ankara’daki tarihi Holokost anmasını sorsak veya sadece ‘Struma size neyi hatırlatıyor’ desek ne gibi yanıtlar alırdık?

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
9 Mart 2016 Çarşamba

5. İstanbul Uluslararası ‘Opus Amadeus Oda Müziği Festivali’nin Aşkenaz Sinagogunda gerçekleşen final gecesindeyim. Aralarında kornoda Sadi Baruh’un da yer aldığı ‘Camerata İstanbul Wind Quintet’ nefesli çalgılar beşlisinin Mozart, Debussy, Strauss, Cohan, Verdi, Bock, J.S.Bach, Rota’nın farklı tondaki yapıtlarından oluşan eserlerini sinagogun etkileyici akustiğinde dinliyoruz.

Son parça Jerry Bock’un 3000’den fazla kez sahnelenen; aday olduğu 10 Tony ödülünden 9’unu müzesine götüren; Brodway’den Ankara Büyük Sahne’ye, özlemini hala çektiğimiz AKM’ye kadar nice salonu yerinden oynatan,  Cüneyt Gökçer’le özleşen efsane eser ‘Damdaki Kemancı’.

Periscope’umla kayda başlıyorum ve kişisel rekor izleyici sayısına ulaşıyorum: 159. Like’ların yanı sıra yorumlar peşi sıra geliyor.

Kilise nerede moruk?

Ne oluyo kardeş ayin mi var?

Dua ediyorlar herhalde. Sinagog mu burası?

Bismillah!

Papaz Fikret orda mı kardeş?

La bura sinagog!

Ben bu şarkıyı biliyorum. Ah bir zengin olsam…

Yahudi mi bunlar? Allahu Ekber!

Yıldız var la Filistin orası.

Beyler adamların dini onlara, bizimki de bize. Saygılı olalım.

Hahambaşı nerede?

Yakup Bey hangi dindir bu?

Arkadaş ibadetin gizlisi makbul… Sen periscope yaptın, olmadı bu…

Hayat ne garip, bize saçma geleni onların dini oluyor…

Yakup Bey Filistin’e yapılan zulme karşı çıkan Yahudilerden misin?

Best art…

(Biraz kısalttım ve ünlem işaretlerini vs. ben ekledim). Gelen mesajlar yakında duyduğum bir fıkrayı anımsattı. Birine sormuşlar; “Kıbrıs adası nerede?” Yanıtlamış; “Karadeniz’de”. “Emin misin?” “Tabi askerliğimi orada yaptım”.

Düşünüyorum da sokakta bir anket yapsak, üstelik aydın görünen kişilere Ortaköy’deki Hanuka kutlamasını, Ankara’daki tarihi Holokost anmasını sorsak veya sadece “Struma size neyi hatırlatıyor” desek ne gibi yanıtlar alırdık?

13 Ocak 2016 tarihli başyazımda; “Sosyal medyadaki bazı ayrımcı tepkiler nedeniyle,‘low profile’ın tersi bir açılım bizleri ürkütmesin. Kendimizi diğerlerine tanıtmaya çalışmıyoruz, içinde yaşadığımız toplumun her rengi ile kendi kendini tanımasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Nefret söylemine dönüşmedikçe olumsuz yaklaşımlar bizleri yıldırmasın…” demiştim. Görüşümü koruyor, yine de yerleşik kimi bağnaz düşünceleri değiştirmenin kolay olmadığının bilincinde fazla hayalperest olmayalım diyorum.

***

Bu hafta Cenevre’de mülteci krizine ilişkin zirve nedeniyle bu sorunu ele almayı tasarlamıştım. Ancak konunun daha uzun süre güncelliğini koruyacağına inandığımdan sadece aklımı kurcalayan bazı sorulara değinmek istedim;

AB’nin, daha fazla sığınmacı kabul etmesi için Türkiye’ye Halep sınırını açması çağrısında bulunmasını ve milyonlarca mülteciyi kabul etmiş olan Ankara’dan, Avrupa’ya geçmemeleri koşulu ile daha etkin adımlar atmasının istenmesi hangi insani değerlerle bağdaşmaktadır?

Her ne kadar Türkiye şu ana kadar Suriyeli mültecilere yardım etmiş olsa da son dönemde sınırları kapatmasının veya Suriyelileri sınır ötesinde kamplarda tutmasının nedeni AB üzerindeki baskıyı artırarak daha fazla maddi yardım almak mıdır?

ABD ordusunun Avrupa’daki komutanı General Philip Breedlove, Esad hükümeti ve Rusya’nın Suriye’de kasıtlı olarak hedef aldığı sivilleri yerlerinden ederek onları Avrupa’ya karşı silaha dönüştürmek istediğini söyledi. Rusya diğer amaçlarının yanı sıra saldırılar sonucu göçleri hızlandırarak AB üzerinde baskı mı oluşturmak istemektedir?

Kendini demokrasinin beşiği gören AB, Filistinliler ile barış görüşmelerinde mülteciler konusuna İsrail’in hoşgörülü davranmasını beklemektedir. Oysa kendi ülkelerine yönelik göç dalgası karşısında özellikle sağcı partiler ‘hamam böceklerine’ benzettikleri göçmen teknelerinin savaş helikopterleri ile batırılmasını savunmaktalar. Bu riyakârlık ve çifte standart değil de nedir? Avrupa 2. Dünya Savaşında yaşananları pek çabuk unutmuşa benzer.