Struma’yı anlamlı kılmak!

Türkiye’nin Holokost ile kesiştiği olaylardan biridir Struma… Ülkemiz kamuoyu tarafından pek bilinmeyen hazin bir öyküdür aslında. Hazinden öte, isyan ettiricidir. İnsan hayatının değersizleştiği yıllarda yaşanmış binlerce olaydan yalnızca bir tanesidir. Bizim için özel olan, Türkiye’de geçmiş olması, Türkiye’yi ilgilendirmesi… Yoksa birçok masumun ölümü ile sonuçlanan dönemin alelade yaşanmışlıklarından bir farkı yoktur.

Marsel RUSSO Köşe Yazısı 0 yorum
24 Şubat 2016 Çarşamba

Türkiye’nin Holokost ile kesiştiği olaylardan biridir Struma… Ülkemiz kamuoyu tarafından pek bilinmeyen hazin bir öyküdür aslında. Hazinden öte, isyan ettiricidir. İnsan hayatının değersizleştiği yıllarda yaşanmış binlerce olaydan yalnızca bir tanesidir. Bizim için özel olan, Türkiye’de geçmiş olması, Türkiye’yi ilgilendirmesi… Yoksa birçok masumun ölümü ile sonuçlanan dönemin alelade yaşanmışlıklarından bir farkı yoktur.

Son dönemlerde Struma Olayı her sene anılır oldu. Bu sene de, tıpkı geçen yıl olduğu gibi, Sarayburnu sahilinde yâd edilecek, göz göre göre ölüme gönderilenler. Esas itibarı ile Holokost ile ilgili bir farkındalık yaratır diye umutlanmıştım en başlarda. Belki basın sütunlarına konu ile ilgili derinlemesine incelemeler taşır ya da ekranlar açılır ve tarihçiler yalnızca Struma’yı değil, nedenlerini, niçinlerini tartışırlar bu olayın. Yok, öyle olmadı bugüne dek maalesef.

Ve görünen o ki, bu anma, yine, bir protokolden öteye gitmeyecek; 27 Ocak’larda yapılan toplantıların esprisine uygun geçecek, sessizce, fark edilmeden. Şalom ve birkaç internet sitesinde yazılar çıkacak. O kadar!

Toplumun geneli Holokost’u yine bilmeyecek. Olmuşları olmamış gibi değerlendirecek. Abartılı bulacak. Nazi ideolojisinin yaptıklarını alenileştirecek. Yahudilerin bundan rant elde ettiklerini dile getirecek. Filistin sorununa atıfta bulanarak İsrail’i Nazi İmparatorluğu ile bir tutacak. Hitler’in ne kadar büyük bir adam olduğunu söyleyip onu kutsayacak.

Oysa Holokost’u bir insanlık trajedisi olarak algılayan, bunun üzerinden yabancı düşmanlığını, ırkçılığı, her tür ayırımcılığı ret eden devletler topluluğunun bir üyesidir ülkemiz. Konu Yahudileri ilgilendirse de, onlar üzerinde odaklansa da, esas itibarı ile evrensel bir trajedidir. Yahudilerin özne olarak seçilmiş olmalarının günümüzde çok bir şey ifade etmediği, yaşananlar üzerinden açıkça görülüyor. Gönül isterdi ki, toplumumuz aydınlık yüzü ile Holokost’u bilsin, anlasın… Husumetin toplulukları nasıl kemirdiğini; düşmanlığın, insanlıktan çıkardığı yığınları nasıl teslim aldığını görsün. Belki çıkaracak dersleri olurdu, kim bilir?

Ortadoğu karmaşası, Arap Baharı ile başlayan süreç ve gelinen noktada hüküm süren vahşet, burada yaşayan halkları avucu içine alan kin ve nefret, insanları sonsuz mülteci konvoylarına mahkûm eden zihniyet,  Struma’dan beri hiç değişmedi. İnsanlık yerinde sayıyor. Umursamazlık diz boyu. Güçlü olandan yana esiyor her daim rüzgâr.  Ve bizler bu rüzgârla savruluyoruz. Kimi zaman kendimize rağmen, ancak çokça da farkında olmadan!

 

1 Yorum