Dedikodu, yoktur sonu…

Estreya Seval VALİ Köşe Yazısı
3 Şubat 2016 Çarşamba

Dedikodu yapmayı sevmeyenimiz var mıdır? “Gel bir kahve içip iki lâfın belini kıralım” daveti kime cazip gelmez? Bütün mesele, dedikodu derken neyi kastettiğimiz. “Bilmem nereye gittik, yedik içtik, hava çok güzeldi…” Buraya kadar sorun yok. “Orada kimi gördük biliyor musun? Yanında…” İşte burada duralım.

Tora benim başucu kitabımdır. Vayikra Kitabını açıp bakıyoruz: “Halkının içinde ispiyoncu gibi dolaşma” (19:16). Başka bir deyişle “dedikodu yayma!” (Raşbam). Bir kişinin yaptıklarının ya da söylediklerinin, onun bilgisi ya da isteği dışında başkalarına anlatılması yasaktır. Bu, Laşon Ara (kötü konuşma) günahının bir türüdür (Yeruşalayim Talmudu, Pea 1:1).

İspiyoncu şeklinde çevrilen         sözcük, İbranice rahil sözcüğüdür ve seyyar satıcı anlamına gelen rohel ile aynı köktendir. Büyük din âlimi Raşi’ye göre bu, ragal (casusluk yapmak) köküyle de bağlantılı olabilir. Her iki şekilde de anlam gayet açıktır: Tıpkı seyyar satıcı ya da casus gibi, ispiyoncu da sürekli olarak ev ev, dükkân dükkân, insan insan dolaşıp bir taraftan öğrendiklerini başka yerlere aktararak iftira ve dedikodu yayar (Raşi, İbn Ezra). Ha, söylenenler doğruysa ne olacak? Aynı şey, sevgili okurlar. Laşon Ara yasağı ihlal edilmiş olacak (Talmud, Sanedrin 31a).

Buna karşılık laf taşımak, sadece geçimsizliklere son vermek ve zararları önlemek gibi olumlu amaçlar söz konusu olduğunda kabul edilebilir. Tora’nın dedikodu ve ispiyonculuğu yasaklamasının nedeni de aynıdır: Halk içinde barış tesis etmek (Sefer Ahinuh).

Eğer biz yanlarında iken birileri dedikodu yapıyorsa, konuşulacakları ne kadar merak edersek edelim, oradan hemen ayrılmalıyız. Nedenini soran olursa da çekinmeden söyleyebiliriz: “Tora, dedikoduyu yasaklar. Ben bu günahın parçası olmak istemiyorum.”

Eğer dedikodusu yapılan kişi      bizim arkadaşımızsa, o zaman ortaya şu soru çıkıyor: Nasıl olur da bizim yanımızda arkadaşınız hakkında konuşulabiliyor? Buna nasıl cüret edilebiliyor? Bizim, arkadaşımızı savunacağımız akla gelmiyor mu? Çünkü arkadaşımızı savunmak zorundayız. Bu, sadakatin gereğidir.

Sadakat sadece eşlerin birbirini aldatmasıyla ilgili bir mesele değildir. Ailemize ve arkadaşlarımıza sadıksak, onlar yanımızda değilken bile, hatta özellikle yanımızda olmadıkları zaman onları savunmakla yükümlüyüz. Ne diyor Tora? “Akranının yaşamı tehlikedeyse, durum karşısında seyirci gibi durma – Ben Aşem’im” (Vayikra, 19:16, yukarıdaki dizenin devamı).

Dedikodu normalde insanın yaşamını tehlikeye sokmaz ama çamur gibi iz bırakır. Bazen bir kişi hakkında duyduğumuz olumsuz bir sözü yıllarca hatırlarız. Ya o kişiye iftira atılmışsa? Dolaylı olarak kişinin yaşamının tehlikeye atıldığını düşünebiliriz. Bu yüzden akranımıza dil uzatılıyorsa, buna seyirci kalmamalıyız. “Ben Aşem’im! Ve sizin gizliden gizliye yaptığınızı bilirim (İbn Ezra)”. “Bana güvenebileceğiniz gibi, cezalandıracağım konusunda da güvenebilirsiniz” (Raşi).  Akranınızın arkasında siz durmazsanız, Ben dururum!

Akranını mutlaka uyar; onun yüzünden sen de günah taşıma (Vayikra 19:17).

Dedikodu yapanları, yani yanlış bir tutum içinde olanları uyarmalı, onlarla birlikte günaha girmemeliyiz.

Tekrar belirtmeliyim ki bu emirleri dolaylı olarak dedikoduya uyarladım.

Ben bazen daha da ileri gidiyorum. Tora’ya ve Aşem’e laf söyleyenlere karşı da savunmaya geçiyorum. Aşem’in tabi ki benim korumama ihtiyacı yok ama elimde değil, sevgili okurlar. Aşem ile alay edilebileceğini, ona hakarette bulunulabileceğini kabullenmekte zorlanıyorum. Böyle insanların nasıl olur da korkusuzca yaşayabileceğini aklım almıyor. Ben yanlışlık ya da zayıflık eseri O’nun emirlerini ihlal edersem, büyük pişmanlık duyuyor ve teşuva yapıyorum. Oysa Aşem’e karşı çıkanlar, tatlılıkla yapılan uyarılara bile sert bir şekilde cevap veriyor, uzlaşmaya katiyen yanaşmıyor, daha üstlerine gidilince hesapsızca küfür etmeye başlıyorlar. O zaman onların sözcüklerinin tükendiğini düşünüyorum. Aşem’in Varlığından zerre kadar kuşku duymayan ben, bu kişiler adına korku hissetmeye başlıyorum. Onların iflah olmasını dilemekten başka çarem yok.

Dedikodudan nereye geldik! Gerekirse Don Kişot’luk yapalım ve başkalarını çekiştirenleri, onları sohbetlerine malzeme yapanları uyaralım, sevgili okurlar. Aşem, Laşon Ara yapmamızı istemiyor.