Suiistimal, ihmal, ihlal

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
6 Ocak 2016 Çarşamba

 

Süper Lig'in ilk yarısı geride kaldı. Lider Beşiktaş ve takipçisi Fenerbahçe'nin en yakın rakibi Galatasaray'a çift haneli puan farkı yaptığı yarıda çok sayıda teknik direktör değişikliği yaşandı. Öyle ki; Gençlerbirliği -bir aksilik yaşanmadığı takdirde- 18. haftada Çaykur Rizespor ile oynayacağı maça sezonun beşinci teknik direktörüyle çıkacak. Gençlerbirliği ile birlikte Galatasaray, Trabzonspor, Antalyaspor, Bursaspor, Sivasspor, Mersin İdman Yurdu ve Eskişehirspor geride kalan 17 haftada farklı teknik adamlarla çalıştı. Sezona Hamza Hamzaoğlu ile başlayan Galatasaray, yoluna Mustafa Denizli ile devam ediyor. Şota Arveladze'nin görevine son veren Trabzonspor ise maçlara altyapı antrenörü Sadi Tekelioğlu yönetiminde çıkıyor. Antalyaspor'da Yusuf Şimşek, Bursaspor'da Ertuğrul Sağlam, Sivasspor'da Sergen Yalçın, Mersin İdman Yurdu'nda Mesut Bakkal ve Bülent Korkmaz, Eskişehirspor'da Michael Skibbe ve İsmail Kartal, Gençlerbirliği'nde Stuart Baxter, Mehmet Özdilek, Mustafa Kaplan ve Yılmaz Vural, üzerlerine giydikleri takım eşofmanlarını sezon sonuna dek korumayı başaramadı.

Avrupa'nın sadece beş büyük ligi değil, Hollanda, Belçika, Rusya gibi diğer liglerde bile eşi benzeri görülmemiş bir teknik direktör sirkülasyonu ülkemizde vuku buluyor. Bunda kuşkusuz kulüp yönetimlerinin çok büyük hatası var. Takımın kimyasına uygun bir isim seçemeyen kulüpler, kötü sonuçların gelmesiyle ilk olarak teknik direktörün ipini çekiyor. Futbolcuları karşısına almak yerine en kolay yöntem olarak teknik direktörü idam sehpasına çıkaran kulüp yönetimleri, tabureye acımasızca vurmaktan çekinmiyor. Bir de yerli antrenör olmanın günahı var tabii! Sadece yukarıda adını verdiğim örneklerden hareket edersek; ülkemizde 'bizim çocuk' yaftası yapıştırılan yerli teknik direktörlerin görevine son vermek son derece kolay... Kulüp yönetimlerinin yanı sıra Türkiye Futbol Federasyonu'nun konuyla ilgili sorumluluğuna da değinmek gerekiyor. Zira talimatlara göre, teknik direktörler bir sezon içerisinde en fazla iki takım çalıştırabilirken, kulüpler istedikleri sayıda teknik direktörü göreve getirebiliyor. Ülke futbolunun yönlendiricisi konumundaki bir kurumun herhangi bir talimatında noksanlığın ya da tartışmaya açık bir maddenin olması, affedilir gibi bir hata değil. Bir kusur da teknik direktörlerin...

Daha önce anlaşmazlık yaşadıkları, idari zaafları bulunan kulüplere geri dönmekten çekinmiyorlar. Sözleşmeleri feshedilince tazminatlarından vazgeçiyorlar. Böylelikle diğer kulüplerden gelecek olası teklifler öncesinde 'sorunlu' teknik direktör imajından kurtulup, 'fedakâr' teknik direktör kimliğine bürünüyorlar.

Görüldüğü üzere, kulüp yönetimlerinden, futbol federasyonuna ve teknik direktörlere kadar tüm bünyelerin bir suiistimali, bir ihmali bulunuyor. Süper Lig'de takım çalıştırabilmek için pro-lisans sahibi teknik direktör olmayı zorunlu kılsanız bile, kural talimatların arka yolları kullanılarak ihlâl ediliyor. Futbolu yöneten organ ise üç maymunu oynuyor. Zaten oynamasa; 17 haftada dört teknik direktör değiştirip, bir de üzerine ''Birkaçı hariç, teknik direktörlerin hepsini cebimden çıkarırım'' diyen Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav çoktan Etik Kurulu'na sevk edilmiş olmaz mıydı?