İzmir’de Bizans döneminde Yahudilerin yaşadığını düşündüren iki bulgu

Anadolu’daki Yahudi tarihi yaklaşık 500 yıl önce, Yahudilerin İspanya’dan kovulduğu tarih olan 1492 yılında başlamadı. 1492’den önce de Anadolu’da Yahudiler vardı.

Perspektif
23 Aralık 2015 Çarşamba

DR. SİREN BORA


 Bu konuda pek çok somut örnek mevcut: Sardes, Antalya Myra-Andriake ve Pyriene’de bulunan antik sinagoglar ve yazıtlar ya da Tire Yahudi Mezarlığında, Manisa çevresinde bulunan Yahudilere ait mezar taşları, örneklerin sadece bir bölümünü oluşturuyor. Bu makalede söz edeceğim, İzmir kentinde bulunmuş yağ kandilinin ve kurulmuş olan sinagogun da, Bizans döneminde İzmir’de bir Yahudi Cemaati’nin varlığını ‘düşündüren’ iki önemli bulgu olduğu kanısındayım[1].

                   Bizans Döneminde İzmir kenti ve sınırları (KAYNAK: APİKAM)

 

 

 

Arkeolojik araştırmalara göre Smyrna (İzmir), MÖ 3.000 yıllarında bir yarımada durumunda olan Bayraklı ilçesindeki Tepekule denen yerdeydi. İskender döneminde kentin yeri değişti; İzmir, MÖ 4. yüzyıl sonlarında Pagos Dağına (Kadifekale’ye) yapılan kaleye nakledildi. Yaşanan büyük depremlerle defalarca yıkılan kentteki agora, tiyatro ve stadyum, MS 200 tarihinden sonra inşa edildi. Yerleşim alanı da, bu dönemde denize kadar genişlemiş olmalı. Helen ve Roma dönemlerinde İzmir’de, bir Yahudi cemaatinin bulunduğu tarihçiler tarafından vurgulanmakta[2]. Helen döneminde İzmir’de Yahudi yerleşiminin varlığına ilişkin iddialar tarihsel olarak şu sırayı izliyor: MÖ 586’da Yehuda Devleti dağıldığı zaman, Fırat Nehri çevresine sürülen Yahudilerin bir kısmı İstanbul, İzmir, Efes ve Rodos’a göç edip yerleştiler[3]. Büyük İskender (ölümü MÖ 325), bugünkü İsrail topraklarının bulunduğu bölgeyi işgal ettiği zaman orada yaşayan Yahudileri İzmir ve çevresine sürdü[4]. Bir grup Yahudi, Fenikeli esir tüccarları tarafından Yunanlılara satıldığı zaman İzmir’e getirildi[5].

 

Bizans yönetimi altındaki İzmir’de, Yahudilerin varlığı ile ilgili farklı görüşler ileri sürülmekte. Barnay ve Başan’a göre, Bizans döneminde İzmir’de, Yahudi cemaatinin olup olmadığı ile ilgili ciddi bir kanıt yokken[6]; Weiker, Galante ve Nahum, Bizans döneminde kentte bir Yahudi varlığını özellikle vurguluyorlar[7]. Avram Galante, bu dönemle ilgili üç farklı iddiayı dile getirmekte: 1207 yılında Kuşadası’nda yaşayan Yahudilerin bir bölümü İzmir’e göç etmişti[8]. İkinci veya üçüncü yüzyılda, kentte Yahudilere ait bir sinagog vardı ve yönetim kurulu başkanlığını da bir kadın yapmıştı. İzmir dahil, Osmanlı kentlerinde bulunan ‘Etz Ahayim /Hayat Ağacı’ adını taşıyan sinagogların hepsi, Bizans döneminde inşa edilmişlerdi[9].

BİZANS DÖNEMİNE AİT YAĞ KANDİLİ

İzmir’de Bizans döneminde bir Yahudi cemaatinin varlığını gösteren, önemli ve somut bir veri mevcut: İzmir Basmane (Altın park) bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar sırasında bulunan, MS 5. yüzyıla ait (Bizans dönemi), Yahudilere özgü bir obje, bir yağ kandili[10]. Üzerinde, Magen David, Davud Yıldızı ya da Altı Köşeli Yıldız adı verilen bir kabartma yer almakta. Kandilin herhangi bir dinsel fonksiyonu yok. Büyük bir olasılıkla, bir Yahudi evinin ya da Yahudi ibadethanesinin aydınlatılması sırasında kullanılmıştı[11]. Bu nadir kandil, Terracotta ve günümüzde bir benzeri, New York Metropolitan Müzesi tarafından sergilenmekte[12]. Basmane’de bulunan kandil, erken Bizans döneminde, İzmir’deki Yahudi varlığını işaret eden önemli bir veridir.

                                    Bizans dönemi (MS 5. yüzyıl) Yahudilere ait ‘yağ kandili’ 






The Metropolitan Museum of Art; Heilbrunn Timeline of Art History. “Bu kandil Yahudi sembolleri ile dekore edilmiş az sayıdaki lambadan biridir. Üzerinde, bir etrog ile çevrili bir Menora ve lulav mevcuttur”. Yahudi Semboller (Bizans) Lamba, Sanat Tarihi Heilbrunn Çizelgesi’nden alıntıdır. Bizans(?) Terracotta Yahudi lamba olarak etiketlenmiştir. (KAYNAK: http://www.metmuseum.org/toah/works-of-art/91.1.1621.)                                       

 

BİZANS DÖNEMİNDE KURULAN SİNAGOGA İLİŞKİN VERİLER

Bizans İmparatorluğu’nun erken dönemlerinden itibaren dini bir merkez olan İzmir, İstanbul’dan sonra imparatorluğun en önemli kentlerinden biri konumundaydı[13]. 9. yüzyıldan itibaren, imparatorlukta yaşanan ekonomik ve kültürel canlılığın olumlu etkileri, Batı Anadolu’nun liman kenti İzmir’de de gözlendi[14]. Bu ekonomik ve kültürel canlılığın cazibesi, Yahudileri kente çekmiş olsa gerek. Kent, 11. yüzyıldan 15. yüzyıla değin çeşitli savaşlara sahne oldu ve sahip olduğu güven ortamı zedelendi. İzmir’in Müslüman-Türk hâkimiyetine ilk girişi, Selçuklu komutanı Çaka Bey'in[15] 1081'de İzmir'e yerleşmesiyle oldu. Bu hâkimiyet, 17 yıl sürdü. Çaka Bey'in ölümünden sonra Bizanslılar kenti 1098'de geri aldılar. Şehrin kıyı tarafı, 1204 yılında Rodos Şövalyeleri'nin eline geçince kent, adeta ikiye ayrıldı. Bundan 220 yıl sonra, Aydınoğlu Mehmed Bey 1317'de Kadifekale'yi ve eteklerindeki kenti aldı[16]. Bu sırada deniz kıyısında büyük bir yerleşim yeri ve Saint Peter denen ikinci bir kale mevcuttu. Liman Kalesi veya Aşağı İzmir de denen bu kale, Venediklilerin elinde olduğundan, tarihi kayıtlarda Müslümanlar arasında, 'Gâvur İzmir' diye anılıyordu. 1344’te Cenevizliler kıyıdaki kaleyi ele geçirdiler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Aydınoğulları yukarı kentte hâkimiyet kurdu. Umur Bey'in ölümünden sonra, İzmir'in idaresi Emir Mükremeddin'e verildi[17]. Timur'un 1402'de Liman Kalesini almasıyla, İzmir'in tamamı Türklerin eline geçti. Timur'dan sonra, 1426'ya kadar İzmir'e Umur Bey'in kardeşi İbrahim Bey’in oğlu Cüneyd Bey hâkim oldu. Cüneyd Bey, Fetret Devrinde Osmanlı ve şehzadeler ile bazen anlaşarak bazen çatışarak, 24 yıl İzmir'i yönetti. Bu zaman sürecinde ya da bir bölümünde, İzmir’de yaşayan bir Yahudi cemaati var mıydı? Aşağıda vereceğimiz Responsa’ya göre, olması ‘muhtemel’dir.

18. yüzyılın ortalarında, İzmir’in iki önemli hahamından biri olarak görünen Rabi Avraham Eben Ezra, Batey Knesiyot (Sinagoglar) adlı kitabında[18], 17. yüzyılda İzmir’de yaşayan dedesi Rabi Şlomo Eben Ezra’dan söz etmekte: “Büyük dedem rahmetli hatırası büyük olsun. SORU: Şöyle olmuş. (İzmir’de) Bir sinagogdan başka bir şey yokmuş. Türkler gelmiş ve orada namaz kılmışlar. Yani orada ibadet etmişler. Ve orayı cami olarak tahsis etmişler. Yani öyle ki, artık o sinagog içinde Yahudiler dua edememişler ve gezginler gibi bazen sinagog dışında bazen sokaklarda ibadet etmişler. Ruben, onun bahçesinde, Tanrı’ya tahsis etmek için bir sinagog inşa etmiş. Ve o günden itibaren Kipur akşamları ona dua ederlermiş. Aynı zamanda Simhat Tora akşamlarında dua ederlermiş. Hayatı boyunca ve öldükten sonra da. Göklerdeki Yeşivadan çağrıldığında onun için her sene aşkava okunurmuş ve dahası Ruben’in karısı Yeruşalayim’e gitmek istediği zaman (inşallah inşa edilmiş olur) bir senelik masrafını ödemiş. Şu şartla, onun için de aşkava okunsun diye. O ölünce onun için de aşkava okumuşlar. Şimon ve Ruben’in çocukları o sinagogu cemaate sattıklarında dediler ki bu şartlar iptal edilmeksizin devam etsin”. Soru bölümünde anlatılan olay, kuşkusuz Rabi Şlomo Eben Ezra’nın yaşadığı dönemden nesiller önce meydana gelmişti. Bölümde işaret edilen Türk, acaba hangi Türk’tü? 1081 yılında İzmir’e yerleşen Çaka Bey mi, 1317’de Kadifekale eteklerini ele geçiren Aydınoğlu Mehmed Bey mi? Ya da, 1402’de İzmir’in tamamını ele geçiren Timur mu, Timur’dan sonra kenti yöneten Cüneyd Bey mi? Yoksa İzmir’i 1424-1426 yıllarında fetheden Osmanlılar mı? Acaba bu olay kaç nesil önce meydana gelmişti?

1098’de Bizanslılar tarafından geri alınan İzmir’in kıyı tarafı, 1204’te Rodos Şövalyeleri'nin eline geçti. 1204 yılından 1426 yılına değin İzmir, Bizans, Rodos Şövalyeleri, Venedik, Ceneviz ve Türkler arasında, dönüşümlü olarak cereyan eden çekişmelere ve savaşlara sahne oldu. Kentte güvenli bir ortamın mevcut olmadığı anlaşılmakta. 1333 yazında İzmir'e gelen Arap Seyyah İbni Batuta, kentin panoramasını şöyle betimliyor: “İzmir deniz kenarında büyük bir şehir olmasına rağmen, sürekli yaşanan savaşlar ve deprem yüzünden büyük bir kısmı harap…”[19]. Goffman ise, 14. ve 15. yüzyıla ilişkin yaptığı açıklamalar ile; hem kentteki güvensiz ortamı vurguluyor hem de kentte kurulan mahallerin yerlerine ve tarihsel gelişimine ilişkin ipuçları veriyor:“Timur’un 1402 yılında İzmir’i yağmalamasından önceki elli yılda, iç limanı koruyan Aşağıkale’deki Hıristiyanların yarattığı tehdit nedeniyle kentin Türk nüfusu, tepedeki Kadifekale ve çevresinde yaşardı. Timur’un kesin zaferini izleyen yıllarda yöre nüfusu yeniden arttı ve Türkler giderek tepeden aşağıya Faikpaşa’dan, Mescid-i Selatinzade, Hanbey (Pazar) ve Liman-i İzmir’e doğru kaydılar”[20]. Farklı dönemlerde yapılmış olan bu betimlemelerden yola çıkarak, şu muhtemel sonuca ulaşıyoruz: Başlangıçtan itibaren, İzmir’de yoğun yerleşime sahne olan alan, kıyıya nazaran daha güvenli olan Agora Antik kenti ile Kadifekale etekleri arasındaki bölgeydi. Öte yandan, kentteki Yahudi yerleşiminin (Bizans dönemi de dahil) odak noktası da aynı bölge yani, Kadifekale ile Agora Antik kenti arasındaydı. Bu yüzden, camiye ya da mescide dönüştürüldüğü iddia edilen sinagogun izini, Kadifekale eteklerinde sürüyoruz. Bu konuya ilişkin başvuru kaynaklarımız;

  • Rabi Avraham Eben Ezra’nın Batey Knesiyot kitabından edinilen bilgi.
  • Apikam’da yer alan Bizans dönemi İzmir krokisi üzerinde gösterilen yerleşim bölgeleri.
  • Osmanlı dönemindeki İzmir mahallelerinin gelişim aşamalarına ilişkin elimizde bulunan demografik ve coğrafi veriler.
  • İzmir’in camileri, hanları, medreseleri ve sebilleri hakkında pek çok makale ve kitap kaleme almış olan Profesör Münir Aktepe’den edinilen bilgiler.
  • İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alan belgeler.

1528 yılı sayımına göre İzmir’de beş mahalle mevcut: Faik Paşa, Mescid-i Selatinzade, Han Bey (Pazar), Limon (Liman) ve Cemaat-i Gebran. Bu mahallelerden sadece üçü bizi ilgilendiriyor. Kervan yolu ile Urla yolunun tam kesişme noktasında olan Han Bey; kentin ticari fonksiyonuna hizmet eden Han Bey aracılığıyla, Liman’la bağlantılı olan Mescid-i Selatinzade; Han Bey ile birlikte antik Agora merkezli olan Liman[21]. Bu mahaller, ileride yoğun Yahudi yerleşimine sahne olacak olan mahallelerdi. 1575 yılında, kentte üç yeni mahallenin kurulduğu, mahallelerin sayısının sekize yükseldiği görülmekte[22]. 1678 yılında ise, mahallelerin sayısı on bire ulaşmış[23]. Elimizde Bizans dönemine ya da 1528 yılı öncesine ait, ayrıntılı topografik ve demografik veriler mevcut olmadığı için, 1528 yılı betimlemelerinin ışığında zamanda geriye doğru bir yolculuk yapmayı uygun bulduk.

Bölgede ilgimizi çeken iki ibadethane var: Patlıcan Cami ve Hacı Ömer Mescidi[24]. Patlıcan Cami, İkiçeşmelik’te 972 sokak ile 982 sokağın kesiştiği alanda. Tarık Sarı Sokak üzerindeki Kemal Atatürk İlköğretim Okulunun yanından geçen 806 sokak üzerinde yer almakta. Münir Aktepe, makalelerinde, İkiçeşmelik’te yer alan hemen her cami hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir. Bir tek bu cami hariç: Patlıcan (Patlıcanlı) ya da diğer adıyla Ballıcanlı Cami. Ne yapım tarihi ne de onu inşa ettiren hakkında herhangi bir bilgi mevcut. Aktepe, Patlıcanlı Cami hakkında şunları yazmış: “…İzmir Arkeoloji Müzesinde bulunan eski eser fişlerinde, bu caminin adı, Patlıcan Cami olarak geçer. Fakat kimin tarafından ve ne zaman yaptırıldığına dair hiçbir kayıt yoktur. Bu isimle, vakıf kayıtları arasında dahi geçmediği için, eserin tarihçesi hakkında bir bilgi elde edemedik. Mamafih başka bir isimle ve mesela banisine nispetle adlandırılarak, vakıf kayıtları arasında bulunması kuvvetle muhtemel ise de, biz bu hususu tespit edemedik. İzmir tarihi yazarları da bundan hiç bahsetmezler… Cami, çok tadilat görmüş, eski bir camidir. Taş ve harçla inşa edilmiştir. Çatısı, minberi ve minaresi ahşaptır. Minarenin üzeri çinko ile kaplanmıştır. Çatısı ise düz kiremit örtülüdür” [25]. Münir Aktepe’nin, kitaplarında ve makalelerinde Hacı Ömer Mescidi hakkında da herhangi bir bilgi vermediğini saptadık. Sadece Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alan bir belge, Hacı Ömer Mescidinin bulunduğu yere ilişkin ipuçları vermekte ve 1742 tarihinde hizmet verdiğini kanıtlamakta: Ali Reis Mahallesinde yer alan Hacı Ömer Mescidi, tarih- 26 Mart 1742[26]. Bu gün, Ali Reis Mahallesinde bir mescit kalıntısı mevcut. Muhtemelen, Hacı Ömer Mescidi olabileceğini düşündüğümüz yapının, kapısı, kapı numarası, kapı üzerindeki kitabesi ve yıkık duvarları ayakta[27]. Yapı 1342 (1926)[28]tarihinde restore edilmiş. Sonuç olarak:

  • İzmir, 1098’den 1204 yılına değin Bizans yönetimi altındaydı. Bu yıllar arasında, kentte canlı bir ticari aktivite ve siyasi istikrar mevcuttu. Bu ortam, Yahudilerin gelip yerleşmesi için uygun bir ortamdı. Apikam’da yer alan Bizans dönemi İzmir’ini gösteren krokide, kentin yerleşim alanları verilmiştir. Kroki üzerinde, Agora ile Kadifekale arasında yer alan, şimdi ise Ali Reis ve Sakarya Mahallelerinin işgal ettiği bölge, meskun olarak gösterilmiştir[29].
  • Eğer Responsa’da verilen bilgiler doğru ise, sözü geçen Bizans dönemi sinagogunun Aydınoğulları’nın 1317 yılında Kadifekale eteklerini ele geçirdikleri sırada ya da Timur’un 1402 yılında tüm İzmir’i ele geçirdiği sırada camiye ya da mescide dönüştürülmesi olasıdır. Patlıcanlı Cami ve Hacı Ömer Mescidi, her ikisi de Bizans dönemi meskun alanlarından biri olarak saptadığımız, bugünkü Ali Reis ve Sakarya Mahallelerinin işgal ettiği bölgede yer alıyor. Acaba camiye dönüştürülen sinagog, Patlıcanlı Cami ya da Hacı Ömer Mescidi olabilir mi?
  • Patlıcanlı Caminin bulunduğu yere gittim. İçine girdim. Fotoğraf çektim. Demir bir kapıdan girilerek caminin yer aldığı avluya ulaşılıyor. Avlunu çevresinde üç yapı mevcut. Ortadaki yapı, Patlıcanlı Cami. Caminin ana giriş kapısı yanında bir tabela yer almakta. Üzerinde caminin adı, son restorasyon tarihi (1920) ve bağlı olduğu kurumun adı yazılı. Cami, pek çok kez restore edilmiş. Caminin dış cephesine bakarak yapım tarihi ya da menşeine ilişkin herhangi bir sonuca ulaşmak olanaksız. Camini ana giriş kapısından bekleme yeri ya da sahanlık olarak adlandırılan yere giriliyor. Sonra ikinci bir kapıdan caminin içine giriliyor. Güney duvarında mihrap yer almakta. Üst katta kadınlar mahfeli mevcut. Çatı ahşap, dış duvarlar son derece kalın örülmüş. Camilerde ve sinagoglarda, mevcut ana unsurların bir bölümü, birbiri ile benzeşmektedir: İbadethane girişinde yer alan sahanlık ya da bekleme bölümü; güney ya da güneydoğu cephede yer alan mihrap ya da ehal (Kıble Yahudiler için Kudüs; Müslümanlar için Mekke’dir); üst katta yer alan kadın mahfeli ya da ezrat naşim.
  • Hacı Ömer Mescidi, son derece eski bir yapı. Yıkıntı halinde. 1742 yılında hizmet verdiğini biliyoruz. Yapının dış duvarları, tuğla kırıkları ve taşlarla inşa edilmiş. Kapısı demir. Kapını iki yanında küçük başlıklara sahip sütunlar mevcut. Elimizdeki bilgi ve bulgu kırıntılarıyla, Patlıcan Caminin veya Hacı Ömer Mescidinin, bir zamanlar sinagog olup olmadığını saptamak olanaksız.
  • Kent Türkler tarafından fethedildikten sonra, ibadethaneleri camiye dönüştürüldüğü için sinagogdan yoksun kalan Yahudiler; gezginler gibi bazen sinagog dışında bazen sokaklarda ibadet etmek zorunda kalmışlar. Ruben, bir sinagog inşa ettirmiş. Bu sinagog hangi tarihte inşa edilmiş? Adı nedir? Bugün kalıntılarına rastlamak mümkün mü? Bilinmiyor. İzmirli Yahudiler, sinagogları inşa edildikten bir süre sonra muhtemelen 1453 yılında, Osmanlı’nın sürgün politikası uyarınca İstanbul’a göç ettirilerek oraya yerleştirilmişler[30]. 1528 - 1575 yılları arasında, İzmir’de Yahudi cemaati mevcut değil[31]. 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İzmir’e, önce çevre kentlerden, sonra Ankara, Safet, Selanik, Patras ve Ege Adalarından Yahudi göçleri olmuş. Böylece İzmir Yahudi Cemaati kentte tekrar oluşmaya başlamış.

Muhtemel sonuçları ile birlikte izah ettiğim tarihsel süreç, somut delillerle desteklenerek tekrar araştırılmalıdır. Böylece, İzmir kentinin ve İzmir Yahudi tarihinin karanlıkta kalmış yönlerinden biri aydınlığa kavuşacaktır.

 

KAYNAKÇA

I-Archives Historique de I’Alliance Israelite Universelle (Paris)

AAIU, Henri Nahum, ‘The Jews in Smyrna of confinement at the opening to the world’, Journal of Muslim Worlds and the Mediterranean, (online) 107-110, accessed June 18, 2014, URL:. http://remmm revues. Org/2799.

II-Başbakanlık Osmanlı Arşivi (İstanbul)

BBOA, C.EV. 481/24314.

BBOA, A.)MKT.UM. 19/95.

III-Kitap ve Makaleler

Kitabı Mukaddes, İstanbul 1988.

AKTEPE, Münir, İzmir Yazıları – Camiler, Hanlar, Medreseler, Sebiller, İzmir (İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı yayını) Ekim 2003 (Hazırlayan Fikret Yımaz).

AYÖNÜ, Yusuf, ‘İzmir’de Türk Hakimiyetinin Başlaması’, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, cilt IX, sayı 1, s.s.1-8.

BARNAY, Yakob, ‘Raşit HaKehila HaYahudit beİzmir betkufa HaOtomanit’, Peamim, n. 12 (1982),

BARNAY, Yakob, Ha Mara şel Evropa, Yeruşalayim 2014.

BASHAN, Eliezer, ‘Contacts between Jews in Smyrna and The Levant Company of London in the seventeenth and eighteenth centuries’, Jewish Historical Studies- Transactions of The Jewish Historical Society of England 29 (1988),

BAYKARA, Tuncer, İzmir Şehri ve Tarihi, İzmir 1974.

BORA, Siren, Karataş Hastanesi ve Çevresinde Yahudi İzleri, İzmir(İzmir Büyükşehir Kent Kitaplığı yayını) Ünik Binalar Serisi 5, Nisan 2015.

FAROQHİ, Suraiya, ‘Sixteenth Century Periodic Markets in various Anatolian Sancaks: İçel, Hamid, Karahisar-ı Sahib, Kütahya, Aydın and Menteşe’, Journal of the Economic and Social History of the Orient, 22(1979).

GALANTE, Avram, Histoire des Juifs d’Anatolie-Les Juifs d’Izmir (Smyrne), İstanbul 1937.

GALANTE, Avram, Les Juifs sous la domunation des Turcs Seldjoukides, İstanbul 1941.

GALANTE, Avram, Fatih Sultan Mehmet Zamanında İstanbul Yahudileri, İstanbul 1953.

GALANTE, Avram, Türkler ve Yahudiler, İstanbul 1947.

GOFFMAN, Daniel, İzmir ve Levanten Dünya(1550-1650), İstanbul(Tarih Vakfı Yurt Yayınları), Ekim 1995.

GOFFMAN, Daniel, İzmir and the Levantine World 1550-1650, University of Washington Publications on the Near East, n. 5, Seattle University of Washigton Press 1990.

JUHASZ, Esther, ‘Synagogues’, Sephardi Jews in the Ottoman Empire, Jerusalem (1989),

OLNON, Merlijn, ‘Brought under the law of the land’ The History, demography ande geography of crossculturalism in early modern Izmir ande The Köprülü Project of 1678, Amsterdam(Leiden University Press) 2013. http://hdl.handle.net/1887/22974

SERTOĞLU, Mithat, ‘XVI. Asırda İzmir’, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi 16.(1976-1977), s.72-76.

SHARON, Moshe Sevilla, Türkiye Yahudileri-Tarihsel Bakış, Yerushalayim 1981

TÜRELİ, İdil, Türk Sanatında Altı Köşeli Yıldız, İstanbul 2006, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Sanatı Anabilim Dalı (yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi).

WEİKER, Walter F., ‘The Socio Economic Position of the Jews as Reflected in Statistical and Survey Information’, Türkiye’de Yahudiler – 500 Yıldır Paylaşılan Tarih Sempozyumu, İstanbul 31 Mayıs-4 Haziran 1992 (yayınlanmamış bildiri).



[1] Bu makalede verilen bilginin bir bölümü, 4-7 Kasım 2015 tarihleri arasında İzmir’de düzenlenen ‘Izmir From Past to Present Human and Cultural Interactıons Between East and West: From the Foundation of Smyrna to a Contemporary Megapole’, uluslararası sempozyumunda sunduğum ‘The First Juderia: İkiçeşmelik’ adlı bildiriden alınmıştır.

[2] Yakob Barnay, ‘Raşit HaKehila HaYahudit beİzmir betkufa HaOtomanit’, Peamim, n.12 (1982), s.47. Avram Galante, Histoire des Juifs d’Anatolie-Les Juifs d’Izmir (Smyrne), İstanbul 1937, s.7-9.

[3] Avram Galante, Fatih Sultan Mehmet Zamanında İstanbul Yahudileri, İstanbul 1953, s.5.

[4] Avram Galante, Histoire des Juifs d’Anatolie…, s.7. Avram Galante, Türkler ve Yahudiler, İstanbul 1947, s.10-11.

[5] Moshe Sevilla Sharon, Türkiye Yahudileri-Tarihsel Bakış, Yerushalayim 1981, s.3. Yazar bu bilgiyi Eski Ahit’te (Tevrat’ta) Yoel 4:6’dan aldığını belirtmektedir. Tevrat’ın Yoel Kitabı’nda 3:6’da, şu açıklama yer almaktadır: “…Yehuda oğullarını ve Yeruşalim oğullarını, kendi sınırlarından uzaklaştırmak için, Yunanlıların oğullarına sattınız….” Bkz. Kitabı Mukaddes, İstanbul 1988, s.866.

[6] Yakob Barnay, “a.g.m.”, s.47. Eliezer Bashan, ‘Contacts between Jews in Smyrna and The Levant Company of London in the seventeenth and eighteenth centuries’, Jewish Historical Studies- Transactions of The Jewish Historical Society of England 29 (1988), s.64.

[7] Walter Weiker’de Bizans döneminde İzmir’de Yahudilerin yaşadığını iddia etmektedir. Bkz. Walter F. Weiker, ‘The Socio Economic Position of the Jews as Reflected in Statistical and Survey Information’, Türkiye’de Yahudiler – 500 Yıldır Paylaşılan Tarih Sempozyumu, İstanbul 31 Mayıs-4 Haziran 1992 (yayınlanmamış bildiri), s.3. Ayrıca bkz. AAIU, Henri Nahum, “a.g.m.”. Avram Galante, Les Juifs sous la domunation des Turcs Seldjoukides, İstanbul 1941, s.10-12.

[8] Kente yerleşen göçmen Yahudilerden biri olan İsrail Saraujan, İsak Alfassi ile ortak olup ticaretle uğraştı. Bkz..Galante, a.e., s.12.

[9] Galante, Histoire des Juifs…, s.10. İzmir’de bulunan ve en eski sinagoglardan biri olan Etz Ahayim Sinagogunun yapım tarihi bilinmemekte. Galante bir başka kitabında, Etz Ahayim Sinagogunun Osmanlı döneminde inşa edildiğini yazmaktadır. Bir önceki kitabındaki yanlış yorumu düzeltmiş olsa gerek. Bkz. Avram Galante, Türkler ve Yahudiler, İstanbul 1947, s. 9. Esther Juhasz ise, Etz Ahayim sinagogları ile ilgili iddianın bir efsane olduğunu dile getirmektedir. Bkz. Esther Juhasz, ‘Synagogues’, Sephardi Jews in the Ottoman Empire, Jerusalem (1989), s.45.

[10] Kandil’in varlığından haberdar olmamı sağlayan Sayın Orhan Beşikçi’ye ve kandilin bulunduğu yer ile ilgili verdiği bilgilerle beni aydınlatan Agora kazı bölgesi başkanı Sayın Doçent Doktor Akın Ersoy’a müteşekkirim. Kandil için ayrıca bkz. Siren Bora, ‘Karataş Hastanesi ve Çevresinde Yahudi İzleri’, İzmir (İzmir Büyükşehir Kent Kitaplığı yayını) Ünik Binalar Serisi 5, Nisan 2015, s.12.

[11] Bu simge, pek çok uygarlık tarafından, mimaride, mezar taşlarında, dokumalarda ve çeşitli objeler üzerinde bezeme olarak kullanılmıştır. Araştırmacıların ortak görüşüne göre, bronz çağından itibaren kullanılmaya başlanan altı köşeli yıldız motifine Kuzey ve Güney Amerika’da, Hindistan’da, Orta Asya’da, Mısır’da, İskandinav ülkelerinde rastlamak mümkündür. Hatta, Osmanlı kaftanları, bazı Osmanlı mezar taşları ve objeleri üzerinde de simgenin yer aldığı bilinmektedir. Hıristiyanlar tarafından kullanımı ise, özellikle mimari eserlerde süsleme şeklindedir. Bir süre tılsımlı muska olarak yüzükler üzerine işlenmiş; katedral ve kiliselerin iç mimari unsurlarında ya da kapı direklerinde motif olarak kullanılmıştır. Söz gelimi, Lübnan Baalbek Hieropolis’te Roma dönemine ait Baküs Tapınağının sütunlu girişinin tavanında Davud Yıldızı kabartmasını görmek mümkündür. Hıristiyanlar, zaman içerisinde Magen David’i ya da başka deyişle, altı köşeli yıldızı bir Yahudi sembolü olarak tanımlamaya başladıkları için, kullanımını da tamamen terk etmişlerdir. Onun yerine süsleme sanatında, beş köşeli yıldızı kullanmaya başlamışlardır. Altı köşeli yıldız hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İdil Türeli, ‘Türk Sanatında Altı Köşeli Yıldı’z, İstanbul 2006, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Sanatı Anabilim Dalı (yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi). Kanımızca İzmir’de bulunan yağ kandili, Roma Dönemi’nde İzmir’de yaşayan Yahudilere ait bir objedir. Çünkü İzmir’de MS 5. yüzyılda bu simgeyi yağ kandili üzerinde kullanabilecek alternatif bir cemaatin veya topluluğun varlığına ilişkin elimizde her hangi bir bilgi bulunmamakta.

[12] The Metropolitan Museum of Art; Heilbrunn Timeline of Art History. “Bu kandil Yahudi sembolleri ile dekore edilmiş az sayıdaki lambadan biridir. Üzerinde, bir etrog ile çevrili bir Menora ve lulav mevcuttur”. Yahudi Semboller (Bizans) Lamba, Sanat Tarihi Heilbrunn Çizelgesi’nden alıntıdır. Bizans(?) Terracotta Yahudi lamba olarak etiketlenmiştir. (KAYNAK: http://www.metmuseum.org/toah/works-of-art/91.1.1621.)

[13] 7. yüzyılda, önce Sasanilerin ardından Emevilerin kente olan akınları sonucunda İzmir’in gelişimi olumsuz yönde etkilendi ve ekonomik etkinlikleri durma noktasına geldi. Özellikle 7. yüzyılının sonlarından 9. yüzyılın ortalarına kadar devam eden ve tüm İmparatorluğu etkisi altına alan Tasvir Kırıcılık Hareketinin ‘Ikonaklasmus’ yol açtığı zararlardan da nasibini aldı. Amorion hanedanının son İmparatoru III. Mikhail’in (842-867) iktidara gelmesi ile İmparatorluk için yeni bir devir açıldı.

[14] Yusuf Ayönü, ‘İzmir’de Türk Hakimiyetinin Başlaması’, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, cilt IX, sayı 1, s.2.

[15] Çaka Bey, 1071'deki Malazgirt Muharebesi'nin hemen sonrasında Selçukluların Anadolu coğrafyasına yayıldıkları dönemde Smyrna (günümüzde İzmir) merkezli bağımsız bir beylik kuran ve yöneten 11. yüzyıl Selçuklu komutanı ve denizcisi idi. 1071 yılı sonrasında Anadolu'ya yapılan Selçuklu ataklarına katılan ve Bizans İmparatorluğu'na esir düşen Çaka Bey, 1081'de saraydan ayrıldı. Aynı yıl, İzmir tarihindeki ilk Türk hâkimiyetini sağladı.

[16] Müslüman-Türk İzmir, Aydınoğlu Beyliği'nin merkezi olan Birgi'ye bağlıydı. Çünkü Birgi, 20.000 nüfuslu, İzmir ise 3.000 nüfuslu idi.

[17] Mükremeddin, 1348 yılında vefat etti ve bugünkü Basmane'de türbesinin olduğu yere gömüldü. 1344'ten sonra iki İzmir arasındaki çatışma önce şiddetli, 1350'lerden sonra ise azalarak yarım yüzyıl devam etti. Aydınoğlu Beyliği, kardeşler arasında bölünüp küçüldükçe geriledi. Yıldırım Bayezid, 1390'da İzmir'e geldi ve şehri Osmanlı topraklarına kattı. Aşağı Kale'yi de kuşattı. Tarihçi Ali, 1. Murad'ın da İzmir'i üç yıl muhasara ettiğini, alamadığını, Yıldırım'ın Venedik Kalesini almaya karar verdiğini, ancak Niğbolu Savaşı sebebiyle, bundan vazgeçmek zorunda kaldığını söyler.

[18] Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz, Yakob Barnay, Ha Mara şel Evropa, Yeruşalayim 2014.

[19] Baykara, a.g.e.

[20] Daniel Goffman, İzmir ve Levanten Dünya (1550-1650), İstanbul (Tarih Vakfı Yurt Yayınları), Ekim 1995, s.7.

[21] Merlijn Olnon, ‘Brought under the law of the land’ The History, demography ande geography of crossculturalism in early modern Izmir ande The Köprülü Project of 1678, Amsterdam (Leiden University Press) 2013, s. s.90-95. http://hdl.handle.net/1887/22974

[22] Yeni kurulan mahalleler; Ali Çavuş, Yazıcı ve Şaphane (Şeyhler). Bkz. Olnon, a.e., s.96-97.

[23] Kocakapı, Çiçek, Ali Reis (eski Ali Çavuş), Pazaryeri, Mahalle-i Cedid, Kefeli, Cami-i Atik, Hatuniye, Hasan Hoca, Kasap Hızır ve Frenk Mahallesi. Bkz. Olnon, a.e., s.115-117.

[24] Pazaryeri Mahallesi 951 sokakta da bir mescit kalıntısı mevcuttur. Pazaryeri, Ali Reis ve Sakarya Mahalleleri yan yanadır. Orhan Beşikçi’den edindiğim bilgiye göre, yakın zamana kadar mihrabı ayakta olan bu mescit ne yazık ki tamamen yıkılmıştır. Üstelik adı da bilinmemektedir. Bu yüzden, ona ilişkin herhangi bir değerlendirme yapamıyorum.

[25] Münir Aktepe, İzmir Yazıları – Camiler, Hanlar, Medreseler, Sebiller, İzmir (İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı yayını) Ekim 2003 (Hazırlayan Fikret Yımaz), s.40-41

[26] BBOA, C.EV. 481/24314. İzmir’de Ali Reis Mahallesindeki Hacı Ömer Mescidine imam tayini hakkında.

[27] Söz konusu Mescid hakkında elinde bulunan bilgileri, resimleri benimle paylaşma inceliğini gösteren Sayın Orhan Beşikçi’ye müteşekkirim.

[28] 26 Aralık 1925 tarihinde Hicri ve Rumi tarihler yürürlükten kaldırılmıştır. Bu tarihten itibaren dini tarihler için, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilan ettiği tarih esastır. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün verdiği bilgiye göre, 1342 yılına 584 eklendiği zaman mescidin restorasyon tarihi saptanmaktadır. O da 1926’dır. Bkz.http://www2.diyanet.gov.tr/DinHizmetleriGenelMudurlugu/Sayfalar/RumidenHicriveMiladiye.aspx.

[29] Mahallelere ilişkin tanımlamaları yaparken; Bizans dönemi İzmir’ine ilişkin tarihi verilerden, 1528 ve 1575 tahrir sonuçlarına göre saptanan mahalle adlarından, Erkan Serçe tarafından kaleme alınan İzmir’in mahalleleri ve muhtarlık teşkilatı ilişkin makaleden ve gözlemlerimden yararlandım.

[30]Fatih İstanbul’u fethettiği zaman, kente sadık olan tebasının yerleştirilmesini isteyince, uygulanmaya başlanan ‘Sürgün Politikası’ gereği yeni başkente etnik ya da dini ayırım yapılmaksızın sadık olduğundan emin olunan Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi teba getirilmiştir. Böylece, 1424 yılında İzmir’de yaşamakta olan Romaniot’lar İstanbul alındığı zaman (1453) İstanbul’a sürgün edilmişler ve İzmir’de Yahudi Cemaati kalmamıştır.” Bkz. AAIU, Henri Nahum, ‘The Jews in Smyrna of confinement at the opening to the world’, Journal of Muslim Worlds and the Mediterranean, (online) 107-110, accessed June 18, 2014, URL:. http://remmm revues. Org/2799.

[31] Bkz. Mithat Sertoğlu, “XVI. Asırda İzmir”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi 16.(1976-1977), s.72-76. Suraiya Faroqhi, ‘Sixteenth Century Periodic Markets in various Anatolian Sancaks: İçel, Hamid, Karahisar-ı Sahib, Kütahya, Aydın and Menteşe’, Journal of the Economic and Social History of the Orient, 22(1979), s.29-30, 55. Daniel Goffman, İzmir and the Levantine World 1550-1650, University of Washington Publications on the Near East, n.5, Seattle University of Washigton Press 1990, s.7-18. Tuncer Baykara, İzmir Şehri ve Tarihi, İzmir 1974, s.118. 16. yüzyılın sonlarına ait İzmir vergi defterlerinde, Yahudi adına rastlamayan Goffman’da, benzer bir saptama yapmaktadır. Bkz. Goffman, a.e., s.80.