Beş yetim kız kardeşin yazgısı

Fransa’yı Oscar yarışında bir Türk kadın yönetmenin filmi, ‘MUSTANG’ temsil edecek.

Viktor APALAÇİ Sanat
4 Kasım 2015 Çarşamba

Fransa’da sinema eğitimi alan, Fransa’da yaşayan, bir diplomatın kızı olan Deniz Gamze Ergüven ilk filmiyle ‘yabancı gözüyle’ doğduğu ülkenin ikiyüzlü ahlaki normlarını sorguluyor. Türkiye’de kadın olmanın ve büyümenin zorluklarını film, otoriter bir büyükanne ve maço bir amcanın yanında yaşayan beş kız kardeşin üzerinden anlatıyor. Kadınlar tarafından yapılan bu iyi niyetli film, duygu sömürüsü tuzağına düşmeden yazılmış senaryosuyla, düzgün mizanseniyle, iyi oyunculuklarıyla izlenmeyi hak ediyor. Yarı mutlu bir sonla biten filmde, Ergüven iyimserliğimizi korumamız gerektiği mesajını veriyor.

Bu yıl Cannes Film Festivalinin ‘Yönetmenlerin 15 Günü’nde dünya prömiyeri yapılan, eleştirmenlerin övgüsüyle karşılanan, Deniz Gamze Ergüven’in ilk uzun metrajlı filmi ‘Mustang’in Fransa tarafından Oscar için seçilmesi önemli.

Muhafazakâr Türk aile yapısında, taşrada genç kız olarak büyümenin zorluğuna, örf ve adetlerle çevre baskısına, yaşadığı Fransa’dan bakan yazar-yönetmen Ergüven, beş genç kızın taşra hapishanesinden kurtulma mücadelesini anlatıyor.

‘Mustang’ Batılıları etkileyip, evrenseli yakalamayı başarsa da, Türkiye’de aynı beğeniyi kazanması zor gözüküyor.

Filmin kahramanı Lale gibi, kız kardeşi ve kuzinleriyle büyüyen, ailenin en küçüğü olarak büyüme sürecinden etkilenerek, Alice Winocour ile müştereken yazdığı senaryoda Ergüven, taşrada evlenme baskısı ve şiddet kıskacında yaşayan yetim beş kız kardeşi perdeye taşıyor.

İçlerinde müthiş bir özgürlük arzusu taşıyan, enerji ve hayat dolu genç kızları, doğada sahipsiz ve başıboş gezen isyankâr ve hırçın taylara benzeten film ‘Mustang’ adını taşıyor.

Filmde anlatılanları gündelik hayatın içinde görüyor, olağan ve sıradan karşılıyor, üçüncü sayfa haberlerinde okuyoruz. Aile içi baskılar, küçük gelinler, ensest ilişkiler, erkekler tarafından hep cinsel obje olarak görülen kadınlar, erkek egemen kültürün doğurduğu sancılar gibi…

Türkiye’de kadın olmanın ve büyümenin zorluklarını film, otoriter bir büyükanne ve maço bir amcanın yanında yaşayan kardeşlerin üzerinden anlatıyor. Genç kızların okul sorunları yanında erkek arkadaşlarıyla yaşadıkları ilk flörtten, cinsel heyecanlar, kadınlığa geçişin getirdiği sıkıntılar, masum bir flörte dahi tahammülü olmayan taşra insanının mahalle baskısıyla gençlerin hayatlarını kâbusa çevirmeleri, karşı cinsle görüşmelerini yasaklamak adına genç kızların yaşadıkları evlerin hapishaneye çevrilmesi…

Genç kızların yaşayabilecekleri bir flört macerasında bekâretlerini kaybetmeden evlendirilmelerinin şart olduğu, zifaf odası kapısında damadın ailesinin kanlı çarşafı bir an önce görmek için sabırsız bekleyişleri…

 

İSYANKÂR VE HIRÇIN TAYLAR GİBİ

Gelin adayının söz hakkı olmadığı, iki aile arasında mutabakata varılarak kıyılan nikâhlar, gençlere birbirlerini tanımaları için zaman tanınmaması, geleneklere bağlı kalma adına meselenin insani boyutunun hiçe sayılması, çocuk gelinlerin dramı, genç kızların uyanışı gibi bildik temalar ‘Mustang’da işleniyor.

Bu konuda sinemamızda yapılan kaliteli filmler arasında, Reis Çelik’in ‘Lal Gece’sini ve İsmail Güneş’in ‘Ateşin Düştüğü yer’i sayabiliriz.

Kadınlar tarafından kadınlar için yapılmış ‘Mustang’, iyi niyetle, duygu sömürüsü tuzağına düşmeden yazılmış, mesaj taşıyan senaryosuyla, tıkır tıkır işleyen düzgün mizanseni, son derece hareketli kamerası ve modern kurgusuyla izlenmeyi hak ediyor.

Fransa’da sinema eğitimi alan, Fransa’da yaşayan bir diplomatın kızı olan Deniz Gamze Ergüven, üç kısa metrajlı filminden sonraki ‘Mustang’da ‘yabancı gözüyle’ doğduğu ülkenin ikiyüzlü ahlaki normlarını sorguluyor.

İnebolu yakınlarındaki bir kasabada, yedi haftada çektiği filmde, Ergüven, anne-babalarını kaybettikten sonra babaanneleri ve amcalarıyla bir köy evinde yaşayan beş kız kardeşin tutsaklığa dönüşen hayatlarını anlatıyor.

Karadeniz’in deniz kenarındaki sakin bir kasabasında, yaz tatilinde denize giden kızlı erkekli bir grubun şakalaşmalarıyla başlıyor film.

Komşu bir kadının muhbirliği kardeşlerin dünyasını karartıyor. Eve kapatılan, dışarı çıkmamaları için pencereleri ve balkonlarına demir parmaklık takılan evde kızlar tam bir hapishane hayatına mahkûm ediliyorlar.

CİNSELLİĞİ KEŞFEDEN KIZLAR

Yeğenlerinin namusunu kendisine dert edinen maço amca ve dedikodudan korkan babaanne, onların tüm özgürlüklerini ellerinden alır.

Platonik bir aşk yaşayan abla, sevgilisiyle baş başa kalmak için evden kaçmanın yöntemini bulur. Kızları birer birer evlendirmeyi aklına koyan büyükannesine karşı isyan eden genç kız, ancak sevdiği gençle evlenebileceğini söyler. Bu kez büyükanne, hazır damat adayını ailenin ikinci kızıyla baş göz etmeye çalışır.

Görücü usulü ile hiç tanımadığı bir genç ile evlendirilmeye çalışan ortanca kardeş bir trajediye yol açar.

Hikâyeyi ağzından dinlediğimiz en küçük kardeş, ablasını da yanına alarak, İstanbul’a kaçmaya ve orada yaşayan öğretmeninin yardımı ile yeni bir hayat kurmaya çalışacaktır.

Plajda okuldaki erkek arkadaşlarıyla deve güreşi oynadıkları için iffetlerini kaybettiklerine inanan akrabalarının muhafazakâr baskılarına karşı gelerek, tek bedenmiş gibi beraber hareket eden beş kız kardeşin yazgısı, görücü usulü evliliklerle değişir.

Kız kardeşlerin her hareketinde cinsellik gören, kadınlara muhafazakâr bakış açısının altını çizmek için filmde, TV’den gelen seste Bülent Arınç’ın kadın kahkahası üzerine yaptığı yorumları izleriz.

Baskı altında tutulan, ikisi enseste zorlanan genç kızların tam bir dramla biteceği sanılan öyküsü, yarı mutlu bir sonla noktalanıyor. Deniz Gamze Ergüven’in her şeye rağmen iyimserliğini koruması, geleceğe umutla bakan iki kahramanına yeni ufuklar açması filmin artı puanı.

Toplum baskısına karşı kendi naif yöntemleriyle direnmeye çalışan, özgürleşme peşindeki beş genç kızı perdede, ilk defa kamera arkasına geçen beş genç oyuncu canlandırıyor.

Bu ilk deneyimlerinde, karşılarında kamera yokmuş gibi doğallıkla, büyük bir ustalık gösterisine soyunan beş genç oyuncu, Saraybosna Film Festivalinde kazandıkları ortak En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü annelerinin ak sütü gibi helal etmişler.

 

MUSTANG

Yön: Deniz Gamze Ergüven

Sen: D. G. Ergüven-Alice Wincour

Gör: David Chizallet-Ersin Gök

Müz: Warren Ellis

Oyn: Güneş Şensoy- Doğa Doğuşlu- Elit İşcan- Tuğba Sunguroğlu- İlyada Akdoğan- Nihal Koldaş- Ayberk Pekcan