Fenerbahçe’nin geleceği

Rıfat KARAKÖY Köşe Yazısı
7 Ekim 2015 Çarşamba

Ligin yedinci haftasını geride bıraktık. Yedinci haftayı Beşiktaş 16 puanla zirvede tamamladı. Lige kötü başladığı için eleştirilen Galatasaray ise yaptığı transferlerle sezona iddialı giren Fenerbahçe'nin üzerinde averajla ikinci sırada tamamladı.

Bu yedi haftalık periyod içerisinde Fenerbahçe dört galibiyet, iki beraberlik, bir mağlubiyet elde etti. On iki gol atıp kalesinde sekiz gol gördü. Rakipleri Galatasaray ve Beşiktaş ile kıyaslandığında iki rakibine göre de hem kalesinde daha çok gol gördü. Hem de daha az golü rakip filelere bırakabildi.

Bu istatistik Fenerbahçe'nin hâlâ takım olarak oturmadığını ispat etmekte. Fenerbahçe'nin maç kadrolarına baktığımız zaman da aslında hâlâ bir arayışın söz konusu olduğu gözümüze çarpıyor. Avrupa maçlarında kalede Fabiano oynarken lig maçlarında kalede Volkan Demirel'i gördük. Kimi zaman Volkan Şen'i ilk 11’de görürken kimi zaman oyuna bile dahil olmadığına tanık olduk. Sol bekte zaman zaman son iki sezondur harikalar yaratan Caner Erkin'i, zaman zaman ise Hasan Ali Kaldırım'ı izledik. Henüz tahmin edilebilir bir Fenerbahçe kadrosu yok. Fenerbahçe'nin başında hazırlık süreci de dahil edildiğinde yirmi küsur maça çıkan Vitor Pereira hâlâ kafasında bir ilk 11 oturtmuş değil. İlk 11’de yapılan değişikliklerin hiç biri rotasyon değişikliği değil. Bu sebepten ötürü hem oyuncuların kafasında hem de taraftarın kafasında ciddi belirsizlikler olduğunu düşünüyorum.

Aykut Kocaman döneminde Fenerbahçe koşan bir takım hüviyetindeydi. Aykut Hoca'nın hedefi her hafta daha çok koşan bir Fenerbahçe yaratmaktı. Koşu mesafeleri arttıkça daha başarılı bir takım çıkmıştı ortaya. Bu bağlamda Kocaman döneminde antrenman sahasına antrenmanda oyuncuların ne kadar koştuklarını gösteren bir sistem kurulmuştu. Aynı sistemi Ersun Yanal ve İsmail Kartal da kullandı. Vitor Pereira ise kurulu 20 kameralı sistemi kullanmayacağını söyleyip bu sistemin sökülmesini talep etti.

Fenerbahçe'nin ilk yedi haftadaki koşu mesafelerine baktığımızda sadece Rizespor ve Eskisehirspor maçlarında rakiplerinden daha fazla koştuğu istatistiği gözümüze çarpıyor. Geri kalan beş maçta rakipleri Fenerbahçe'ye oranla daha fazla koşu mesafeleriyle maçları tamamlamış.

Yine aynı yedi maçın tamamında Fenerbahçe maçın en çok koşan oyuncusunu çıkartamadı; maçın en çok koşan oyuncuları rakip takımdan oldu. Bu hafta oynanan Fenerbahçe - Akhisar Bld. maçının en çok koşan 3 adamı Aksihar Bld.'den Güray Vural, Merter Yüce ve Kadir Keleş.

Koşu mesafeleri çok önemli değil, efektif koşup, efektif oynayıp sonuca gitmek önemli olan diyenleriniz mutlaka olacaktır. Ancak ligin en çok koşan üç takımı sırasıyla Torku Konyaspor, Beşiktaş ve Osmanlıspor.

Bana göre hem efektif oynayıp hem de koşu mesafelerini yükselten takımlar üst sıralarda yerlerini alıyorlar. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ın ölüsünün ilk 3 sırayı aldığı Türkiye liginde, en çok koşan iki Anadolu takımı olan Konyas ve Osmanlıspor'un en üst sıradaki iki Anadolu takımı olduğunun tesadüf olmadığını düşünüyorum.

Konyaspor'un ligin en çok koşan takımı olması da teknik direktör Aykut Kocaman'ın futbol ile ilgili bir felsefesi olduğu ispatlar nitelikte. Aykut Kocaman dediğimiz zaman aklımıza ‘koşan bir takım’, Ersun Yanal dediğimiz zaman aklımıza ‘hücum futbolu’ geliyor. Lakin Pereira dediğimiz zaman benim aklıma hâlâ bir ideoloji gelmiyor. Yedi hafta lig için kısa bir zaman, Pereira’ya kesinlikle şans verilmesi gerektiğine inanıyorum, ancak Fenerbahçe camiası ve taraftarı çok sabırlı değildir. Birilerinin bunu Vitor Pereira'ya iyice anlatması lazım. Kimi camialarda sistemini bir sezonda ancak kurarsın, kimisinde ise 5-10 haftada kurman gerekir. Fenerbahçe camiası sabır söz konusu olduğunda 5-10 haftada iyice oturmuş bir takım görmek ister. Bunu göremez ise hemen çatlak sesler çıkmaya başlar.

Bir diğer konu da Van Persie konusu. Takıma yıldız bir isim olarak geldi ancak her maçta yedek oturuyor. Ben Van Persie'nin Türkiye'ye yatmaya geldiğine inanmayanlardanım. Takıma katkı vermek isteyen ve iyi niyetli bir oyuncu olduğunu gözlemliyorum. Bu konunun kesinlikle çözülmesi gerekli. Aklıma Lorant-Ortega çatışması geliyor, bu çatışma Fenerbahçe'ye büyük zarar vermişti. Önce Ortaga'nın yedek oturduğu maçlarda Feyenoord Şampiyonlar Ligi'nde Fenerbahçe'yi elemişti. Ardından Ortega ülkesine kaçmıştı. Aziz Yıldırım ve yönetiminin ikinci bir Ortega vakasına izin vermeyeceğini düşünüyorum. Pereira bu konuda ısrarcı olursa yönetim gözünde de kredi kaybedecektir.

Görüntüsüyle ve kendinden emin duruşuyla Fenerbahçe camiasına kimya olarak çok uyduğuna inandığım Vitor Pereira bakalım Fenerbahçe'de birkaç hafta içerisinde felsefesini oturtup, takımın yıldızı Van Persie ile kendini barıştırabilecek mi? Bunları yapamadığı takdirde Fenerbahçe'de uzun süreli bir geleceği olmayacağı kanaatindeyim.