‘Saul’un Oğlu’ ilk kez Adana’da

22. Altın Koza Film Festivali, ‘Dünya sinemasının prömiyerleri’ bölümünde yılın ödüllü filmlerini sunuyor

Viktor APALAÇİ Sanat
17 Eylül 2015 Perşembe

Cannes Film Festivali’nin çifte ödüllü tek filmi olan Macar yönetmen Laszlo Nemes’in ‘Saul’un Oğlu’, Türk seyircilerin karşısına ilk kez Adana’da çıkıyor. Altın Koza’nın ödüllü filmlerine Adana Belediyesi 876 bin liralık bir fon ayırdı. Cannes’ın Jüri Ödüllü filmi ‘The Lobster’ ve En İyi Erkek Oyuncu Ödüllü filmi ‘İnsanın Değeri’ gösterilecek filmler arasında. Nanni Moretti’nin ‘Annem’i, Paolo Sorrentino’nun ‘Gençlik’i, Woody Allen’ın ‘Mantıksız Adam’ı programın öne çıkan yapıtları. İtalyan usta Francesco Rosi, altı başyapıtı ile anılacak.

Yaz sezonunun en sönük sinema haftalarından birini geride bıraktık. Vizyona giren filmlerin tümü kalitesiz, seviyesiz ve ticari yapımlar olunca ve bahsedilmeye değer bulunamayınca, bu yazımı sinemanın eylül-ekim ayı etkinliklerine ayırmayı tercih ettim.

14-20 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek 22. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nin Les Ottomanes Otelinde basın için tanıtım toplantısına gittim.

Festival kapsamındaki yarışmalarda öne çıkan filmlere, Adana belediyesinin 876 bin liralık bir ödül fonu ayırması, finansman sıkıntısı çeken genç yaratıcılara fırsat kapısı açma yönünde, sevindirici bir gelişmeydi.

Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması yanında Altın Koza Film Festivali bu yılın sivrilen sinema ürünlerinde seçilen filmleri ‘Dünya Sinemasının Prömiyerleri’ başlığı altında programına aldı.

Bu filmler arasında mayıs ayında Cannes Film Festivalinde beğeni kazanan, ödülle ayrılan filmler de var. Cannes’da Büyük Ödül kazanan ‘Saul’un Oğlu/Saul’s Fia’, Jüri Ödülü galibi ‘The Lobster’, En İyi Erkek Ödülü sahibi ‘İnsanın Değeri/La Loi du Marché’ Adana’da gösterilecek ödüllü Cannes filmleri.

Ödül listesine giremeyen, ancak kaliteleri ile kendilerinden bahsettiren filmler arasında, Nanni Moretti’nin ‘Annem/Mia Madre’yi, Paolo Sorrentino’nun ‘Gençlik/Youth’u, Japon Hirokazu Kore-Eda’nın ‘Kız Kardeşim/Umimachi Diary’yi Cannes’da yarışma dışı gösterilen Woody Allen’in son filmi ‘Mantıksız Adam/İrrational Man’i saymak mümkün. Bu filmlerin çoğu önümüzdeki aylarda ticari sinemalarda afişlere çıkacak.

Altın Koza Festivali’nin programında son Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan Şili yapımı Pablo Larrain imzalı ‘The Club’, Cannes’da Ekümenik Jüri Özel Mansiyonu sahibi Filipinli Brillante Mendoza’nın ‘Taklub’u, aynı festivalin Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü ve FİPRESCİ ödülünü alan Santiago Mitre imzalı Sakin Batı/Slow West’ de var.

ÖZGÜN BİR HOLOKOST FİLMİ

Altın Koza Festivali’nin ‘Dünya Sineması Prömiyerleri’ bölümünde yer alan, 2015’in en çarpıcı en özgün filmleri arasında gösterilen Macar yönetmen Laszlo Nemes’in ‘Saul’un Oğlu/Saul’s Fia’ Türk izleyicilerin önüne ilk kez Adana’da çıkacak. Konusu Auschwitz’de geçen bu özgün ve yaratıcı film, Holokost ile ilgili filmler arasında yapılanların en iyilerinden biri olarak gösteriliyor.

İlk uzun metrajlı filmini yapan 38 yaşındaki bir yönetmenden beklenmedik bir beceri ile Laszlo Nemes’in senaryosunu da yazdığı filmdeki çarpıcı sinematografisi ile film, Cannes’ın ikincilik ödülünden başka, Uluslararası Eleştirmenler Birliği (FIPRESCI) Ödülü’nü ve François Chalais ödülünü kazandı. İzleyicide tokat etkisi bırakan film, kararlılık, azim, yazgı temaları etrafında dönen konusuyla, bir babanın oğluna karşı son görevini yerine getirmek için çırpınışını anlatıyor.

“Ailemin bir kısmı Auschwitz’de öldürüldü. Konusu temerküz kampında geçen filmler hep ilgimi çekti. Yahudi tutuklulardan oluşan Sonderkommandoların hayatta kalanlarının tanıklıklarından yararlandım” diyen Laszlo Şoa’yı özgün bir buluşla sinemaya aktarıyor.

Duygusallık tuzağına düşmeyen, taviz vermeyen bu gerçekçi kurgu filminde kamera sadece Saul’e odaklanıyor. Arka planda gelişen olaylar hep flu kalıyor, ancak mahkûmların çığlıklarından, Gestapo’nun sert emirlerinden oluşan ses bandı bize olup biten hakkında fikir veriyor.

 

YILIN FİLMLERİNDEN ZENGİN BİR SEÇKİ

2009 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış Bölümü’nde En İyi Film Ödülü’nü kazanan ‘Köpek Dişi’ ile adını duyuran genç Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos, bu yıl ana yarışmaya seçilen ilk filmi ‘Istakoz/The Lobster’ ile Jüri Ödülü’nün sahibi oldu.

Bu hazmı zor bilim-kurgu filmi müthiş bir oyuncu kadrosuyla öne çıkıyor: İngiliz Colin Farell ve Rachel Weisz, Amerikalı John C. Reilly ile Ben Whishaw, Fransız Lea Seydoux…

‘Istakoz’un yaşadığımız dünyanın metaforlarıyla ilgili olduğunu söyleyen Lanthimos, bilinmeyen bir gelecekte, son derece katı yaşam, cinsellik ve aşk kurallarına sahip ütopik bir toplumu filmin merkezine alıyor. Bütün bekârlar tutuklanıyor, kapatıldıkları otelde 45 gün içinde bir ruh eşi bulup evlenmek zorundadır. Bu işi beceremezlerse hayvana dönüşeceklerdir. ‘Köpek Dişi’ başyapıtıyla kıyaslandığında sönük bir film.

Stephane Brize’nin senaryosunu yazıp yönettiği ‘insanın Değeri/La Loi du Marché’nin tüm sahnelerinde oynayan Fransız aktör Vincent Lindon’un bu yıl Cannes’da kazandığı En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, kariyerinin ilk ödülü.

Günümüzün en büyük sosyal yarası olan işsizlik sorununu ele alan film, bizleri kapitalizmin en sert ve acımasız yüzüyle yüzleştiriyor. Toplumsal içerikli evrensel konusuyla film, işsiz kalan bir makine operatörünün iş arama çabalarını, bulduğu işte yaşadıklarını anlatıyor.

Cannes’da ödül listesine giremeyen ‘Annem/Mia Madre’de Nanni Moretti, dört yıl önce kendisi film çevirirken hastalanan annesinin son günlerini anlatıyor. Hatıra defterine yazdıklarından yola çıkan Moretti, ölüm üzerine duygu yüklü, etkileyici bir filme imzasını atıyor.

Evrensel konusuyla ‘Annem’ hayatımızda önemli bir yeri olan bir yakınımızın son günlerinde, hissettiklerimiz hakkında bizleri düşünmeye davet ediyor.

Bir önceki filmi ‘Muhteşem Güzellik/La Grande Bellezza’ ile En iyi Yabancı Film Oscar Ödülü’nü kazanan Paolo Sorrentino, ‘Gençlik/Youth’ ile Cannes’dan boş ellerle ayrıldı. Filmin adının ‘Gençlik’ olması sizi yanıltmasın. Başroldeki üç oyuncudan Michael Caine 82, Jane Fonda 78, Harvey Kietel 76 yaşında.

İsviçre Alplerinin eteklerindeki lüks bir otelde geçen konusu ile film sanat, sinema, başarı, cinsellik ve aşk üzerine tespitler yapıp, ilginç şeyler söylüyor. Oyuncu kadrosu ise mükemmel.

Mizahi yaklaşımlı suç ve cinayet filmlerine meylini bildiğimiz Woody Allen, bu yıl Cannes’da yarışma dışı gösterilen ‘Mantıksız Adam’ ile polisiye soslu bir romantik komediye imzasını atmış.

İddialı Japon yönetmen Kore-Eda Hikorazu, son filmi ‘Kız Kardeşim’de, sinemasının özelliği olan, aile müessesesine olan tutkusunu, bu üç kız kardeşli filmde sergiliyor.

Bu yıl kaybettiğimiz İtalyan usta Francesco Rosi’nin anısına bir bölüm düzenleyen Altın Koza Festivali, yönetmenin ‘İsa Ebolide Durdu’, ‘Muhteşem Cesetler’, ‘Salvatore Guiliano’, ‘Mattei Olayı’, ‘Şehrin Üzerindeki Eller’, ‘Üç Kardeş’ gibi başyapıtlarını listeye aldı.

NOT: Bu yazının kaleme alınmasından sonra, Türkiye’de vuku bulan elim olaylar sebebiyle, Adana Altın Koza Film Festivali’nin açılış ve kapanış törenlerinin iptal edildiği duyuruldu.

Festivalde, sadece jüri üyeleri yarışma filmlerini izleyip sonuçları bir basın açıklamasıyla ilan edecek.

 

    Bu yazım 11 Eylül’de rekor sayıda (13) filmin vizyona girdigi günden önce yazılmıştır. ‘Mr. Holmes ve Müthiş Sırrı’, ‘İlişki Durumu Karışık’ ve ‘Sıradışı Anne’ filmlerini tavsiye ederim.