Bolivya’dan kaçışın ardından yeni bir yaşam

İşadamı Jacob Ostreicher, üçüncü dünya ülkesi bir hapishane kâbusundan kurtuluşunu ünlü aktör Sean Penn’e borçlu, ancak henüz hayatının geri kalanını kurabilmiş değil.

Dünya
2 Eylül 2015 Çarşamba

Hayim Kan


Her şey, bahtsız bir yatırım olan Bolivya’daki pirinç tarlalarını tavsiye etme çabasıyla başladı, bir üçüncü dünya ülkesinde hapishane kâbusuyla devam etti ve ünlü aktör Sean Penn’in düzenlediği bir kaçışla doruğa ulaştı. Ancak Jacob Ostreicher için hikâyenin sonu henüz bir Hollywood hikâyesine dönüşmedi.

Rüşvetçi yöneticiler tarafından hayatı alt üst edilen, işlemediği suçu zorla itirafa zorlanan ve hakkında hiçbir suçlama olmadan hapsedilen 55 yaşındaki işadamı, Bolivya’dan ayrıldığından beri hayatını tekrar kurmaya çalışıyor. Bu çile, Brooklyn’li işadamının evliliğini parçalamış, banka hesaplarını kurutmuş ve mantığını aklından almış durumda.

Ostreicher, kaçışından bir süre sonra Associated Press’le yaptığı telefon görüşmelerinde  “Bazı günler beynim çalışmıyor, yeni bir hayata başlamak çok zor” diyordu.

Öncesinde, döşemelik malzeme firması sahibi olan işadamı, şu anda Los Angeles’te yaşıyor ve kendine yeni bir iş düzeni kurmaya çalışıyor. Şimdiye kadar ise hayatını hayırseverlerden ve birkaç Hollywood yıldızından gelen yardımlarda sürdürebildi. Ama hiçbiri Sean Penn kadar yardımcı olmadı.

2012 yılının sonlarında Oscar ödüllü aktör Sean Penn, aktör arkadaşı Mark Wahlberg’in ısrarıyla, davayı incelemek üzere Bolivya’ya uçtu.

Ortodoks bir Yahudi olan Ostreicher’in durumu, hapsedilmiş Yahudilere yardım eden bir kurum olan Aleph Enstitüsünün dikkatini çekti. Florida merkezli olan bu enstitü, Wahlberg’i arayıp, Haiti’deki yardım çabalarıyla tanınan ve solcu Latin Amerikalı liderlere yakınlığı bilinen Sean Penn’e ulaşmasını istedi.

Penn, Ostreicher’in 2011 yılının ortasından itibaren, küçük ortağı olduğu 25 milyon dolarlık pirinç tarımı işinin hisselerini ele geçirmek isteyen, ahlaksız ve rüşvetçi otoriteler tarafından haksız bir şekilde hapsedildiğine ikna oldu. Ostreicher, kara para aklamakla suçlanıyordu, ancak bu konuda hiçbir delil yoktu.

Penn, Bolivya Devlet Başkanı Eva Morales’ten, konu ile ilgili olarak araya girmesini istediğinde, süratle bir cevap almıştı. Penn’in talebinin hemen ardından yapılan araştırma, Bolivya’da skandala yol açtı ve 14 kişilik şantaj çetesini ortaya çıkardı. Çetenin 2 numarası geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen mahkeme sonucunda mahkûm olurken, çetenin diğer üyeleri ülkeden kaçtı.

Bu gelişmelerin ardından Penn, Ostreicher’i bir kliniğe yatırdı. Hapse atılmasını, sadece sıvı içerek açlık grevine girerek protesto eden New York’lu bu süre içinde 48 kiloya düşmüştü. Hugo Chavez’le yakın ilişkileri olan Penn, yetkililere yaptığı baskıyı arttırarak, şantaj çetesini ortaya çıkarttığı için hayatı tehlike altında olan Ostreicher’in, yattığı klinikte silahlı askerler tarafından korunması sağladı. 

Otuzdan fazla mahkeme çıkmış olmasına rağmen, Ostreicher Bolivya’da adının temize çıkmasını için ısrar ediyordu. Penn, bundan vazgeçmesi için Ostreicher’i ikna etti.

Ostreicher o günleri şöyle hatırlıyor: “Penn beni iki eliyle birlikte tuttu, gözlerimin içine baktı ve şöyle dedi: Seni evine götüreceğim.”

Ama o günlerde Penn’in tek başarabildiği Ostreicher’in mahkûmiyetini maksimum güvenlikli bir hapishane yerine ev hapsinde çekmesini sağlamak oldu.

2013’ün sonlarında, Ostreicher Peru’dan Los Angeles’a, tarifeli bir uçuşla vardı. Çıkış kapısında Sean Penn onu bekliyordu. Ostreicher, Penn’i şöyle tarif edecekti: “Hayatımın kurtulmasından tamamen o sorumludur. O benim için bir arkadaştan çok daha fazlası.”

Ne Penn, ne de Ostreicher kaçışın detaylarını hiç anlatmadı. Sadece Ostreicher, ödemeyi ağabeyi Aaron’un yaptığını ve kaçışın son aşamasında, Bolivya’nın doğusunda bir şehir olan Santa Cruz’dan başkent La Paz’a, kılık değiştirmiş bir şekilde, Bolivya Emniyet Müdürü’nün yanında, tanınmamak için dua ederek, sinir bozucu bir yolculuk yaptığını anlatmıştı.

Bolivya, kaçış operasyonunun CIA tarafından organize edildiğini iddia etse de, Ostreicher bunu yalanladı ve operasyonun, adlarını vermeyeceği ‘profesyoneller’ tarafından yapıldığını söyledi.

Ostreicher AP’ye yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “Geri döndükten sonra, birkaç hafta boyunca bir koltukta uzanmaktan başka neredeyse hiçbir şey yapmadım. Sean Penn beni ziyaret ettiğinde, ona Bolivya’ya geri gitmek için ağlıyordum.”

“Sean yanımda saatlerce kalıyordu, hatta bazen bütün akşam benimle birlikte oturuyor, sırtımı ovuşturuyordu” demişti Ostreicher, Sean Penn’in onuruna verdiği bir yemekte.

Sean Penn, iyileşme sürecine, tüm ailesinin ve arkadaşlarının desteğini de katmıştı. “Bir gün Sean’a, bana bir zamanlar her şeyi olan ve daha sonra da her şeyini kaybetmiş birini tanıştır ki, benim de her sabah uyanmak için bir nedenim olsun” dedim. Penn, ona Robert Downey Jr.’ı tanıştırdı. 1990’larda, uyuşturucu alışkanlığıyla dibe vurmuş ve bu yüzden bir yıl hapis yatmış olan Downey, Ostreicher’e danışmanlık yapmaya başladı. Daha sonraları da Ostreicher’e binlerce dolarlık kıyafetler, takım elbiseler, ayakkabılar, iç çamaşırları ve Harry Winston marka bir saat yolladı.

 

Penn, Ostreicher’in en zor anlarında da yanında oldu. Ostreicher’in kızı Gitty, eşi ve 5 çocuğuyla New Jersey’den babasını görmeye gelmeye karar verdiğinde Ostreicher dehşete düşmüş ve bu buluşmadan kaçmak için mazeretler aramaya başlamıştı. Penn’e görüşmek için uygun kıyafeti olmadığını söyledi. “Görüşmek için beyaz bir gömleğe, siyah bir takım elbiseye ve bir şapkaya ihtiyacım var” dediğinde, Penn arabasına atlayıp altı şapka getirmiş ve “Bir tanesi muhakkak sana uyacak” demişti.

Aile buluşmak için geldiğinde, torunları dedelerine yaklaşmak istememişti. “Beni tanımadılar, artık yaşlı ve hasta bir adam oldum” diyordu Ostreicher. O zaman, Bolivya’ya gizlice girip beni kaçıran çok kuvvetli bir adamdan bahsetmeye başladım. Daha sonra, “O kişiyle tanışmak ister misiniz?” diye torunlarıma sordum. Penn’i işaret edip  “Çocuklara pazılarını göstersene” dedim. Penn dizleri üstüne çöktü, gömlek düğmelerini açtı ve kaslarını sıkmaya başladı. İşte böylece torunlarım bana yaklaşmaya başladılar.

Penn’e olay hakkında soru sorulduğunda kısaca duraksamış ve şöyle cevap vermişti: “Jakob’un insanlara meydan okumada kendine has bir tarzı var.”

Kaynak: Times of Israel