Marc Chagall ve aşkı Bella beyazperdede: Chagall Malevich

Rus yönetmen Alexander Mitta’nın ‘Chagall-Malevich’ adlı yeni filmi modern sanatın ilk dönem temsilcilerinden Marc Chagall’ı ve Rus Devriminin ilk günlerinde Vitebsk Sanat Kolejindeki geçmişini konu ediniyor

Nelly BAROKAS Kültür
24 Haziran 2015 Çarşamba

‘Chagall-Malevich’ filminde Chagall’ın ilk eşi ve gerçek aşkı Bella Rosenfeld’ı canlandıran Avusturyalı aktris Kristina Schneidermann, ünlü ressamın eserlerini ve kendisinin bu filmde rol almasını ‘mistik’ sözcüğü ile nitelendirmekte.

The Times of Israel’e duygularını ifade eden Kristina Schneidermann, “Bella’nın gençliğine çok benzemem, Chagall ile aynı ayın, aynı günü doğmuş olmam böyle düşünmeme yol açıyor. Bence burada mistik bir şey var” demekte.

Chagall’ın torunu Meret Meyer Graber, (sanatçının eserlerinin orijinalliğini denetleyen Chagall Komitesinin bir üyesidir) diyalogların Rusça lisanında olduğu filmin oyuncu kadrosunun kendisini Paris’teki evinde ziyaret geldiklerinde 24 yaşındaki Schneidermann’ın Bella’ya benzerliğini gördüğünde hayretler içinde kaldı. Paris’teki bu ev aslında Marc Chagall ile Bella’nın yıllar uzun önce yaşadıkları evin bir benzeri…

Schneidermann onunla karşılaşmasını şu sözlerle dile getiriyor: “Meret Meyer Graber bana ‘büyükanne Bella’ diye hitap etti ve filmde canlandırdığım karakerin kızına söylediği ninniyi söylediğimde çok duygulandı. Bu büyükannesi Bella’nın Meret’e küçücük bir kızken söylediği aynı ninniydi.”

‘Chagall-Malevich’ filmi, Ekim Devrimi ve Rusya Sivil Savaşı nedeniyle gittiği, Chagall’ın dünyasının ve sanatsal yaratıcılığının geliştiği Paris yıllarına ve 1917-1920 Birinci Dünya Savaşı dönemine odaklanıyor. Chagall çocukluk aşkı Bella ile  evlenmek üzere  doğduğu kent Vitebsk’e geri döner, ancak  savaş patlak verince Rusya’da kısılır kalır. Genç evliler önce Moskova’ya taşınsalar da, Chagall bölgesel sanat komiseri olarak görevlendirilince Vitebsk’e geri dönerler.

 Filmin dramatik kurgusu Chagall’ın sanat kolejinde eğitim vermesi için geometrik soyut sanatın öncülerinden ve avangart süprematist hareketinin yaratıcısı olan ressam ve sanat teorisyeni Kazimir Malevich’i davet etmesi ile zirveye ulaşır. Çağdaş avangart akımının bu iki temsilcisi her ne kadar birbirlerine saygı duysalar da onların takipçileri sanatsal yaklaşımlarında birbirleri ile çatıştılar. Öğretmenlerin ve öğrencilerin çoğunluğu radikal Malevich’ten yana tavır alınca Chagall Vitebsk’i terk edip Moskova’ya gitti. Film burada sonlanıyor, Chagall’ların 1923’te gittikleri, 1941’de Naziler tarafından işgal edilince ABD’ye göç ettikleri Fransa yıllarını kapsamıyor. Bella 1944’te ölünce Marc Chagall 1948’de Fransa’ya geri döndü ve 97 yaşında yaşamını yitirdiği 1985 yılına dek orada yaşadı.

Yönetmen Alexander Mitta, Chagall, Bella ve Bella’nın çocukluk arkadaşı Naum arasındaki aşk üçgenine de yer vermekte. Naum’un, eşine tamamen sadık olan Bella’ya olan sevgisi, filme romantik bir gerilim kazandırdı.

Alexander Mitta, “Bu filmdeki karakterlerin her biri farklı görüşlere sahip kişiler. Chagall bir görüşü, Malevich diğerini simgeliyor. Film, insan hayatının önem taşımadığı, sanatın her şeyin üstünde yer aldığı bir dönemde bu görüşlerin çatışmasını, duygu karmaşasını yansıtıyor” demekte.

Film çekimi için Chagall’ın yaşadığı ‘ştetl’ olan Vitebsk’in küçük bir kopyası oluşturuldu. Kent, film setinin korunmasını talep edince, orası bir Chagall müzesine dönüştürüldü.

Bella’yı canlandıran Kristina Schneidermann, bir Yahudi ailenin kızı olarak Viyana’da dünyaya geldi. Akrabalarını ziyaret etmek amacıyla sık sık Tel Aviv’e gidiyor, Moskova ve Londra’da iki ayrı drama okulunda eğitimine devam ediyor. Son zamanlarda New York ve Los Angeles’te de gösterime giren ‘Chagall-Malevich’ bu yıl dünyanın farklı  ülkelerinde 20 ayrı film festivalinde seyirci ile buluştu.