Fazıl Say ile Mozart maratonu devam ediyor II & III

Erdoğan MİTRANİ Sanat
24 Haziran 2015 Çarşamba

Fazıl Say’ın Mozart Maratonu izlenimlerime bıraktığım yerden devam ediyorum.

Dört gecede Mozart’ın tüm piyano solo eserlerini seslendirmek tabii ki maratondur ama bu farklı bir maraton. Ortalara doğru hafiften çaptan düşmeye başlayan, tüm gücünü sonlara doğru zar zor toparlayarak depara kalkan klasik koşucunun aksine, bizim maratoncumuz gücünün doruklarında başladığı koşusunu, temposunu müthiş bir coşkuyla arttırarak ve daha da yüksek doruklara taşıyarak devam etti.

 Son yılların bu en önemli klasik müzik olayının Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’deki ikinci gecesinde Say, Mozart’ın No.10, No.12, No 17 ve No 18 sonatlarını seslendirdi.

K330 Do majör No.10 Sonat’ın ilk bölümü Allegro Moderato’ya keyifle giren Say,  bestecinin ‘insan sevgisini, eşitliği, özgürlüğün zaferini anlatan dipdiri öyküler’ini şakıdığı bu neşeli, yaşam sevinci dolu bölüme tüm bedeniyle, neredeyse dans ederek katıldı.

Buna karşın sakin ve dingin Andante Cantabile’yi, sezon başındaki resitalinde de yapmış olduğu gibi, duygu dolu, biraz da acılı bir meditasyona dönüştürdü. Bestecinin borç harç içinde yaşayıp yoksulluk içinde genç yaşta öleceğini sanki hissetmişçesine yazdığı bu bölümü, otoriter bir babanın baskısı altında yaşa(ya)madığı çocukluğunun, XVII. yüzyıl saraylarında ‘müzikçi’ olarak aşağılanmanın üzüntülerini de katarak seslendirdi.

Say, sonatın son bölümü Alegretto’ya, piyanosuyla yine dans ederek, saraylı maraylı umursamayan, kendi sevincini yaşayan, bildiğini okuyan çocuk saflığında uçarı Mozart’ın yaşam sevincini seslendirerek girdi. Mevsim başındaki ilk izleyişimden farklı olarak bu kez yaşadığımız karanlığın sonundaki insanın içini ısıtan bir aydınlık umut, bir zafer şarkısı tadı katarak yorumladı.

Fa major K. 332 12. Sonat’ın cantabile bir girişle başlayan benzersiz melodik buluşlarla dolu Allegro’sunu bir lirik opera parçası gibi yorumlayan Say, peşinden gelen Adagio’yu,  büyük olasılıkla Mozart’ın da konserlerinde yapmış olduğu gibi, neredeyse doğaçlama gibi süslemelerle bezeyerek çaldı. Mozart’ın sadece çağının en önemli bestecisi değil, aynı zamanda en iyi piyano virtüözü olduğunun göstergesi olan coşkulu final Allegro assai, günümüzün en büyük yorumcularından birinin elinde Mozart’ı bile kıskandıracak mükemmellikte seslendirildi.

Say dramatik efektleri yorumlayarak çaldı

Aradan sonra Say, Mozart’ın son iki sonatına geçti. Bestecinin en bütünlüklü, en ideal sonatlarından Si bemol Majör KV570 No 17 Sonat yalın, neredeyse tek temalı, karakter olarak K 332’in başlangıcına yakın kısa bir Allegro ile başlar. Bölümü opera yazarı Mozart’ın dramatik efektlerini de unutmadan yorumlayan Say, iki bölümlü bir rondo olan Adagio’yu, sanki artık yolun sonlarına yaklaştığını hisseden bestecinin, hüzünlü kabullenmişliğini hissettirerek çaldı. Silkinip yaşam sevincine tekrar geri dönen Mozart’ın, ‘Sihirli Flüt’e göz kırpan şakacı son bölümü Allegretto’yu ise keyifle, tadını çıkararak seslendirdi.

Mozart’ın sonuncu sonatı, Re majör KV 576 No.18,  piyano yapıtlarının güçlüğünün pek farkında olmayan, ya da olağanüstü yeteneği sayesinde rahatlıkla çaldığı için ‘kolay’ olarak nitelendiren bestecinin, gerektirdiği müthiş virtüoziteyle konser piyanistlerinin denek taşı olmuş bir yapıtıdır. Fazıl Say, üç bölümden (Allegro, Adagio, Allegretto) oluşan bu abidevi sonatı keyifle, yaşayarak, yaşatarak ve de inanılmaz bir rahatlıkla yorumladı.

Say, Süreyya’nın coşkulu, Albert Long Hall’ün ‘şevksizce’ izleyicilerinin alkışlarına Mozart sonatlarından ikişer ‘bis’le karşılık verdi. Dinleyenler için bu ‘bis’ler, deha ile ustalığın, derinlikli yorumculukla virtüozitenin arasındaki farkı hissettiren müthiş heyecan verici deneyimlerdi. Örneğin ilk iki gece ‘bis’ olarak çaldıklarıyla beraber üç kez dinlemiş olduğumuz KV 331’in finalinde notalar aynı notalar, bu rondo’ya pek yakıştırdığım azıcıcık hızlandırılmış tempo aynı tempo, böyle bir tempoda bile her notanın ayrı ayrı duyurulduğu, her birinin hakkının verildiği o kusursuz ustalık da aynıydı. Fakat biz, duygusu ve felsefesiyle birbirinden farklı üç ayrı Türk Marşı dinledik!

Eline aldığı her müziği didik didik ederek, yaşadıklarının, duygularının, deneyimlerinin, kişisel felsefesinin imbiğinden geçirip defalarca yeniden okuyarak, bildiğimizi tanıdığımızı sandığımız her eseri o zamana kadar keşfetmediğimiz derinlikleriyle yeniden yorumlayan Fazıl Say’ın halen dünyanın en önde gelen piyanistlerinden biri sayılmasının nedeni, olağanüstü virtüozitesi kadar bu mükemmel yorumcu tarafıdır. Her canlı dinletisini bu kadar özel yapan da zaten, çok bilinen, çok çalınmış bir müziğe bile her defasında ilk kez dinletiyormuş gibi getirebildiği değişik yorumlar. 

Aya Triada Manastırı bahçesindeki üçüncü gece

Geldik, Heybeliada’nın tepesinde, Aya Triyada Manastırı’nın bahçesindeki 1100 kadar dinleyicinin izlediği üçüncü geceye.

Fazıl Say, bahçenin büyülü ortamındaki resitaline Mozart’ın henüz 18 yaşındayken bestelemiş olduğu ilk 6 sonatın sonuncusuyla başladı. K 284, Re majör No 6 Sonat, serinin en parlak olanı, teknik olarak en zorlusu ve de en güzelidir. Karmaşık, öncekilerden farklı giriş bölümü Allegro’yu orkestral tonlamalarını ortaya çıkararak, bestecinin Rondeau en Polonise / Polonez tarzı Rondo olarak adlandırdığı Andante’yi ağır bir dans olarak yorumlayan Say, sonatın final bölümü Thema und 12 Variationen / Tema ve 12 Çeşitleme’de Mozart’ın çeşitleme dehasının bu ilk parlak örneğini, her müzikal sözcüğün hakkını vererek müthiş keyifle çaldı. Adagio çeşitlemeye gelene kadar gavotte karakterinde gelişen finalde Adagio’yu bestecinin süsleme tekniğinin doruklarına taşıyarak seslendirdi.

Mozart’ın, 22 yaşında, Mannheim’de tanıştığı ve etkilenmiş olduğu Rosa Cannabich için bestelediği Do Majör KV 309 No 7 Sonat, kısa bir senfonide kullanılabilecek müzikal malzemesiyle ustaca düzenlenmiş bir Allegro con Spirito ile başlar. Say, bu şen ve nükteli bölümde olsun, peşinden gelen lied formundaki Andante un poco adagio’da olsun Mozart’ın  

Rosa’dan hoşlanmış olduğunu da ortaya çıkararak yorumladı. Mozart’ın “esaslı tepinmeli ve gürültülü” olarak nitelediği ilk büyük Rondo’su kabul edilen uzun Allegretto grazioso’yu ise, parlak bir “bravura” parçası olarak seslendirdi.

Mozart’ın ilk trajik sonatı

Çok kısa bir süre sonra bestelenmiş olmasına karşın, bestecinin ilk trajik sonatı La minör KV 310 No. 8, farklı bir dünyanın kapısını açar gibidir. Sonat, 1778’de Paris turnesine annesiyle giden ve annesinin aniden ölümüyle müthiş sarsılan Mozart’ın keder ve boyun eğme arasında gidip gelen ruh hâlini yansıtan acılı bir Allegro Maestoso ile başlar. Bölümü görkemli bir tekinsizlikle yorumlayan Say, bestecinin belki de en kederli ezgisi Andante cantabile con espressione’yi ezginin yansıttığı kedere yakışan ağırbaşlılıkla seslendirdi. İsyan ve acının iç içe geçtiği, orkestral dokunun genç bestecinin yaşadığı trajediyi daha da belirginleştirdiği Presto’yu yine vakur bir duyguyla, ancak arada kadere meydan da okuyarak yorumladı.

KV 533 Fa majör No. 15 Sonat Mozart’ın piyano için yazdığı en kontrapuntal eser kabul edilir. Disonansın diğer yapıtlarına nazaran çok daha özgürce kullanıldığı ilk bölüm Allegro’da müzikal malzeme eller arasında incelikli bir şekilde paylaştırılarak, neredeyse bir yaylı çalgılar dörtlüsünde görülebilecek bir diyalog oluşturulmuştur. Oda müziğiymişçesine yorumladığı bu bölümün ardından Say, geniş soluklu melankolik Andante’nin polifonik yapısını, kederli ve tiz disonansları iyice ortaya çıkaran bir yorumla seslendirdi. Mozart, bu olağanüstü Andante’nin peşinden bir final bestelememiş, Andante’nin kapanış kısmındaki bir motifi finalin ilk bölümünde duyurarak sonatı 1786’da bestelemiş olduğu KV494 Rondo. Allegretto ile bitirmiştir. Fazıl Say bu hızlı bölüme, nerdeyse hiç ara vermeden girerek sonatı daha az karamsar bir havada sonlandırdı.

Mozart, K. 545 Do Majör No.16 Sonat’ını, çalışmalarını topladığı kataloga dâhil ederken “Yeni Başlayanlar İçin Küçük Bir Piyano Sonatı” olarak adlandırmıştır. Bu eser genellikle “Sonata Facile” olarak bilinir ve çalınmasının kolay ve öğretmek açısından ideal olduğu kabul edilir. Tabii ki, Mozart da, Bach ve Schumann gibi öğrenciler için yazdıklarında en üst standardı korumuştur. Özellikle masumca zarif Andante’nin görünür basitliğine rağmen, özellikle minör anahtara dönen ikinci bölümünde, şaşırtıcı bir duygusal derinlik vardır. Say bu kısa sonatı, “büyük ya da küçük eser yoktur, büyük ya da küçük yorumcu vardır” dercesine, müthiş keyif alarak ve keyif vererek çaldı.

Fazıl Say, Heybeliada gecesini ‘bis’ tadında bir parça ile Mozart’ın anonim “Ah vous dirai_je maman” şarkısı üzerine yazdığı K 265 12 çeşitleme ile sonlandırdı. Annesini yitirdiği karanlık günlerde yazdığı varyasyonlar, temadaki şarkının kendisini her zaman duyurduğu, bestecinin olağanüstü bir çeşitleme ustası olduğunu vurgulayan bir eserdir. Say, varyasyonları olağanüstü bir ustalıkla, kanon biçimindeki minör çeşitlemelerde Mozart’ın tüm acısının ve hüznünün altını da çizerek yorumladı.

Bu benzersiz maratonun son gecesine geldik ama yerimiz bitti. Haftaya görüşmek üzere…

 

Eline aldığı her müziği didik didik ederek, yaşadıklarının, duygularının, deneyimlerinin, kişisel felsefesinin imbiğinden geçirip defalarca yeniden okuyarak, bildiğimizi tanıdığımızı sandığımız her eseri o zamana kadar keşfetmediğimiz derinlikleriyle yeniden yorumlayan Fazıl Say’ın halen dünyanın en önde gelen piyanistlerinden biri sayılmasının nedeni, olağanüstü virtüozitesi kadar bu mükemmel yorumcu tarafıdır

 

Not: Sonatlarla ilgili notlar, İrkin Aktüze’nin İKSV programındaki açıklamalarından ve ünlü piyanist Paul Badura Skoda’nın bu konuda yazdıklarından alıntılanmıştır.