Yahudilikte liderliğin yedi ilkesi

Bu ayın yazısında Yahudiliğe göre liderliğin yedi ilkesini inceleyeceğiz sevgili okurlar. Metin, hepinizin tanıdığını umduğum ve kitapçıkları burada da yayımlanan Baş Haham Rabi Lord Jonathan Sacks tarafından kaleme alınmış. Bundan birkaç yıl önce televizyonda bir finans programında büyük bir firmanın genel müdürünü izlemiştim. “Lider olmak mı?” diyordu. “Fiyatınıza zam yaparsınız, piyasa lideri olursunuz. Bu kadar basit.” Acaba? Bakalım Yahudilik, liderlik konusunda ne düşünüyor.

Estreya SEVAL VALİ Kavram 0 yorum
24 Haziran 2015 Çarşamba

Birinci ilke:  Liderlik, sorumluluk almakla başlar

Önce Bereşit Kitabı’nın başını, Şemot Kitabı’nın başı ile karşılaştıralım. Bereşit’in açılış bölümleri, sorumluluk konusunda başarısızlıklarla doludur. Adam, işlediği günah konusunda Tanrı tarafından sorguya çekilince, Hava’yı suçlar; Hava ise yılanı. Kayin, “Ben kardeşimin bekçisi miyim?” diye sorar. “Kendi neslinde kusursuz olan dürüst Noah” bile, çağdaşları üzerinde etkisizdir.

Buna karşılık Şemot Kitabı’nın başlangıcında Moşe sorumluluk alır. Mısırlı birinin bir İbrani’yi dövdüğünü görünce müdahale eder. İki İbrani’nin kavga ettiğini görünce araya girer. Midyan’da çobanların Yitro’nun kızlarını taciz ettiğini görünce olaya karışır.

Mısırlı olarak yetiştirilen bir İbrani olan Moşe, bütün bu olaylardan uzak durabilirdi ama öyle yapmadı. O, şöyle diyen kişidir: “Yanlış bir şey gördüğümde, kimse hareket etmezse, ben ederim.”

Yahudiliğin kalbinde liderlik hakkında üç inanç yatar: Özgürüz. Sorumluyuz. Birlikte dünyayı değiştirebiliriz.

 

İkinci ilke: Kimse tek başına liderlik yapamaz

Bereşit’in 1. bölümünde ‘tov’ (iyi) sözcüğünü tam yedi kez görürüz. Oysa ‘lo tov’ (iyi değil) tüm Tora’da sadece iki kez yer alır. Birincisinde Aşem “adamın yalnız olması iyi değil” der. İkincisinde ise Yitro, damadı Moşe’nin tek başına liderlik yaptığını görünce “Bu yaptığın iyi değil” der. Tek başına yaşayamayız. Tek başına liderlik edemeyiz. Liderlik bir takım işidir. Bunun sonucunda Yahudilikte tek başına liderlik yoktur. Çölde geçen yıllar zarfında üç lider vardı: Moşe, Miryam ve Aaron. Moşe, Tanrı’ya yakındı. Aaron, halka yakındı. Miryam kadınları idare ediyor, iki erkek kardeşine destek veriyordu. Bilgelerimize göre çölde içecek su bulunması, onun liyakati sayesindedir.

Biblik dönemde üç farklı liderlik vardı: Krallar, Koenler ve peygamberler. Kral, siyasi liderdi; Koen, dinî liderdi; peygamber ise vizyon sahibi, idealleri ve fikirleri olan bir kadın ya da erkekti. Yahudilikte liderlik birçok rol ve bakış açısı gerektirir. Yahudi halkını tek bir kişi yönetemez.

Üçüncü ilke: Liderlik gelecekle ilgilidir. Vizyon gerektirir

Moşe liderlik yapmadan önce, yanan çalılıkta bir vizyon görür ve o sırada, görevi ona söylenir: Halkını kölelikten özgürlüğe taşıması gerekmektedir. Gideceği bir yer vardır: Süt ve bal ülkesi. Ve yapacağı iki zor iş: İbranileri bırakmaları için Mısırlıları ikna etmek ve İbranileri gitme riskini almaya ikna etmek. İkinci işin, birincisinden daha zor olduğu ortaya çıkar.

Moşe yol boyunca mucize ve harikalar gerçekleştirir. Ancak en büyük liderliği, yaşamının son ayında sergiler. Halkı, Yarden Nehri’nin kıyısında toplar ve Devarim Kitabı’nı oluşturan söylevleri verir. Gözlerini ufkun uzaklıklarına diker ve peygamberliğin en yüksek kademelerine ulaşır. Halka, ‘Vaat Edilmiş Topraklar’da karşılaşacakları zorlukları anlatır. Onlara kanunlar verir. İyi bir toplum kurmaları için gerekenleri saptar, ilkeler belirler. Kişi, liderlik yapmadan önce gelecek hakkında vizyon sahibi olabilmeli ve bunu başkalarına aktarabilmelidir.

 

Dördüncü ilke: Liderler öğrenir

Liderler başkalarından daha çok öğrenir; onlardan daha fazla okurlar. Tora der ki bir kral kendi Sefer Tora’sını yazmalıdır. O Sefer Tora her zaman yanında bulunmalı ve onu hayatının her gününde okumalıdır (Devarim 17:19). Moşe’nin yerine geçen Yeoşua şöyle emretmiştir: “Bu Kanun Kitabı’nı her zaman dudaklarınızda muhafaza edin; sabah akşam üzerinde düşünün” (Yeoşua 1:8).

Kişi sürekli (Tora) çalışmazsa, liderliği yön ve derinlikten yoksun olur.

Aynısı seküler liderlik için de geçerlidir.  William Gladstone’un 30.000’i aşkın kitap içeren bir kütüphanesi vardı ve 20.000’inden fazlasını okumuştu. Gladstone ve Benjamin Disraeli verimli yazarlardı. Winston Churchill 50 kadar kitap yazmış, Nobel Edebiyat Ödülü almıştı. David Ben-Gurion’un evindeki kütüphanesinde de 20.000 kitap vardı. Devlet adamı ile siyasetçi, değişimi getiren lider ile yönetici arasındaki farkı yaratan, öğrenmektir.

 

Beşinci ilke: Liderlik, kişinin yönettiği insanlara inanması demektir

Rabiler, Moşe’nin İbraniler hakkında “Bana inanmayacaklar” dediği bölümü ilginç bir şekilde yorumlar. Tanrı, Moşe’ye “Onlar inanan oğlu inanandır,” dedi “ama sonunda sen inanmayacaksın.” Yine rabilere göre Moşe’nin elini tsaraat’ın kaplaması (Şemot 4:6), İbranilerden şüphe duymasının sonucudur. Bir lider, yönettiği halka inanmalıdır.

Burada derin bir ilke yatmaktadır. Yahudilik, etkili liderliği güçlü liderliğe tercih eder. Kralların gücü vardır. Peygamberlerin etkisi vardır ama hiç gücü yoktur. Güç, bir lideri halkın üstüne yükseltir. Oysa etki, halkı önceden bulunduğundan daha yüksek bir seviyeye çıkartır. Etki, halka saygılıdır. Güç, halkı kontrol eder.

İnsan onuru konusunu çok önemseyen Yahudilik, güç konusunda çok kuşkulu; etki konusunda ise çok ciddidir. Bu da, Yahudiliğin liderlik alanındaki en derin sezgilerinden birini ortaya çıkarır: Liderliğin en yüce unsuru, öğretme yönüdür. Güç, takipçiler yaratır. Oysa öğretmek, liderler yaratır.

 

Altıncı ilke: Liderlik bir zamanlama ve hız meselesidir

Moşe, Tanrı’dan kendi yerine geçecek kişiyi belirlemesini isteyince şöyle der: “Tüm bedenlerdeki ruhların Tanrısı Aşem, cemaatin üzerine bir kişi atasın. (Bu onların) Önlerinde çıkıp önlerinde gelecek, onları çıkarıp (geri) getirecek (biri olsun) ki, Tanrı’nın cemaati, çobanı olmayan bir davar (sürüsü) gibi olmasın” (Bamidbar 27:16-17). 

Görünürdeki bu tekrar niye? Moşe, liderlik hakkında iki şey söylüyor. Bir lider önden gitmelidir: “önlerinde çıkmalıdır.” Ancak lider, geri baktığında kimsenin takip etmediğini görecek kadar fazla ilerlememelidir. “Onları çıkarıp geri getirmelidir.” İnsanların kaldırabileceği bir hızda hareket etmelidir.

Tora anlatısından anladığımız kadarıyla Moşe’yi en çok üzen hususlardan biri, insanların değişebilmek için ihtiyaç duyduğu zamandır. Halkı Yarden Nehri’nden ‘Vaat Edilmiş Topraklar’a götürmek için bir nesil geçmesi ve yeni bir lider atanması gerekti. Pirket Avot’ta rabilerin dediği gibi: “Görevi tamamlamak senin işin değildir ama görevden kaçamazsın.”

Liderlik sabır ve sabırsızlık arasında hassas bir dengede durur. Fazla hızlı giderseniz, insanlar direnir ve başkaldırır. Fazla yavaş giderseniz, atalete kapılırlar.

 

Yedinci ilke: Liderlik stresli ve duygusal açıdan yorucudur

Yahudi halkının sahip olduğu en büyük lider ne demişti? “Tüm bu halka ben mi hamile kaldım, onu ben mi doğurdum ki, bana, (hakkında) atalarına yemin ettiğin toprağa (gelene kadar) ‘Onu bir dadının, emzikteki çocuğu taşıdığı gibi koynunda taşı’ diyorsun?... Tüm bu halkı ben tek başıma taşıyamayacağım çünkü benim için ağır. Ve madem bana böyle davranıyorsun, eğer gözünde beğeni bulduysam, beni şimdi öldür ki, kötü halimi görmeyeyim!” (Bamidbar 11:12-15).

Benzer sözler Eliyau, Yirmeyau ve Yona’nın dediklerinde de bulunur. Tümü de bir aşamada, devam etmektense ölmek için dua etmiştir. Değişim yapmak isteyen liderler, halkın değiştiğini görmeye ihtiyaç duyar. Ne var ki, halk değişime direnir ve bu işi kendileri için liderlerinin yapmasını bekler. Lider onları zora sürünce, halk ayaklanır ve başlarına gelenlerden ötürü liderini suçlar. Bene Yisrael, Moşe’yi çöldeki zorluklardan ötürü suçlamıştır. Eliyau’yu, huzurlarını bozduğu için suçlamışlardır. Yirmeyau’yu, Babilliler konusunda suçlamışlardır. En yenilikçi liderler bile zaman zaman kendilerini yılgın ve umutsuz hissetmiştir.

Peki, o halde neden liderlik yapmaktadırlar? Kesinlikle kendilerine inandıklarından ötürü değil! Yahudi liderlerin en büyükleri bile, liderlik etme yetenekleri konusunda kuşkuya düşmüştür. Moşe ne demişti? “Ben kimim ki? Bana inanmayacaklar. Ben konuşmayı beceremem.” Yeşayau “Ben dudakları temiz olmayan bir adamım,” demişti. Yirmeyau “Ben konuşamam, daha çocuğum,” demişti. Yona, liderliğin zorluğunu üstlenememiş ve kaçmıştı.

Liderler, yapılması gereken bir iş olduğu, kendisine ihtiyaç duyan insanlar bulunduğu, haksızlıklar savaşmak gerektiği, düzeltilmesi gereken yanlışlar ve çözülmesi gereken problemler olduğu için liderlik yapar. Liderler, karanlığa küfretmek yerine mum yakan kişilerdir. Liderliği üstlenirler çünkü işi başkaları yaparken boş durmak, onlara uymaz. Sorumluluk almanın verdiği tatmin, bütün acı ve hayal kırıklıklarına değer. Liderlik etmek, hizmet etmektir. Moşe’nin aldığı en büyük “aferin”, eved Aşem (Tanrı’nın hizmetkârı) diye çağrılmaktır ve bundan yüksek bir onur yoktur.

Esen kalın sevgili okurlar.

 

1 Yorum