Parmak arası terlik

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
17 Haziran 2015 Çarşamba

İklimlerin insanlar üzerindeki etkisi gerçekten inanılmaz. Yaklaşık bir ay kadar önce uçuşmaya başlayan polenler ev halkını hapşırtmaya ve pencerelerden içeri girip halılara, koltuklara yapışmaya başlayınca önlem olarak her tür camı kapattık. Bu kez de ev gereğinden fazla ısındı.

Henüz yazlık giysileri çıkartmadığım için ilk elime gelen kolsuz elbiseyi üzerime geçirdim. Akşamüstü üşümeye başlayan ayaklarıma yürüyüş ayakkabılarıyla giydiğimiz kısa çorapları geçirdim. Görüntü muhteşem… Ama polenlere karşı 1-0 galibiz.

Kısa süre sonra yağmurlar başladı. Camlar açık, içeri temiz hava giriyor. Kolsuz elbiseyi giydik bir kere. Evin içi serinledi.

Çevremdeki insanların çoğu gripli. Temkinli olmak lazım; elbisenin üstüne ‘küçük’ bir ceket giyiyorum. Bu planlama evin içine özgü…

Sokağa çıkınca az giyinsen üşüyor, çok giyinsen terliyorsun. En iyisi bir rüzgârlık veya yağmurluğu yanından ayırmamak.

Kulağa şaka gibi geliyor ama havaların ısınamaması birçok sektöre zarar veriyor. Cep telefonlarına gelen ‘indirim’ mesajları ve de ‘indirim oranları’ tüketime endeksli elbette. Gerçi ekonomik nedenler ön planda gelse de hangi kadın dışarıda yağmur yağarken, parmak arası terlik almaya gider?

***

Derken bizim eve bir gecede yaz geldi. Herkes aniden battaniyelerin kaldırılıp, pikelerin konmasını istedi. Ani değişiklikler beni hep ürkütür. Bir gece daha beklemelerini rica ettim.

Halılar zaten ters çevrilmişti. Yapılmayan bir iki ufak dolap da elden geçtikten sonra Ada’ya gitmeye hazırdım.

***

Hafta sonu dışarıdan gelen misafirlerimizi ağırlamak için Büyükada’ya gittik. Çantama ne koysam diye düşündüm. Dışarıda oturursak gece serin olabilir, öte yandan gündüz vakti hava sıcak. Sonunda yazlık ve kışlık ayakkabı, mayo ve yağmurluk, tişört ve uzun kollu ceket vs şeklinde karma bir çanta hazırladım. Zaten topu topu bir gece, iki gün kalacaktık.

Ada’ya varışım çok rahattı. Yerli ve yabancı turistler Kabataş’tan kalkan motora öyle bir güruh halinde bindiler ki kendimi üst katta nasıl bulduğumu anlamadım. Sağımda, solumda ve karşımda portakal suyu içenler olmadığına iyice dikkat ettim. Zira olası sakarlıklar yolculuğu sıkıntıya sokar.

Ada’ya varınca, harabe halinde duran deniz otobüsü iskelesini geçtikten sonra, karşısındaki merdivenlerden caddeye çıktım. Dolayısıyla kalabalığa karışmadım. Pazar akşam dönüşte gördüğüm insan seli akıl almaz boyuttaydı. Her yerin bir dokusu var. Onu bozmak niye?

Bu yaz da hafta sonları dostlar, sohbetlerini birbirlerinin balkonlarında yapacaklar anlaşılan. Özetle yabancılar dışarıda, Adalılar içeride olacak.

Huzurlu bir yaz hepimizin arzusu…

***

14 Haziran Pazar, değerli dostumuz ressam, şair, yazar Habib Gerez’in doğum günüydü. Gerez yıllardan beri bu günü müze/evinde dostları, sanat çevresi, müzik üstatlarının söze ses kattıkları sıcak bir ortamda kutlar. Habib Gerez’in gelenekselleşen doğum günü kutlaması pazar günü bir retrospektif sergi açılışı ile başladı. Gerez’e nice sağlıklı yıllar dilerim.