CRR’de olağanüstü bir konser

Philippe Jaroussky, Nathalie Stutzmann & Orfeo 55

Erdoğan MİTRANİ Sanat
20 Mayıs 2015 Çarşamba

Akustiği, piyanoları, salon yerleşimi, fuayesi, kulisleri ve sanatçı odalarıyla Cemal Reşit Rey Salonu, İstanbul’un dünya ölçütlerindeki en güzel konser salonudur. Bu salon, Aydın Gün’ün, Filiz Ali’nin sanat yönetmenlikleri zamanında dünyadaki örneklerinden farksız bir kültür merkeziydi. Sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu güzelim salona el koyarak bil(me)diği gibi kullanmaya başladı. Herhangi bir mal satın alınır gibi konserleri ihaleye çıkarttığından programlar bir türlü zamanında yapılamadı, duyurulamadı, en sonunda seçkin dinleyici kitlesi de yitip gitti. Son yıllarda kurumun genel sanat yönetmenliğine getirilen Ozan Binici, son yıllarda, özenli ve heyecan verici programlarla dinleyiciyi tekrar toplamaya başladı. Ancak sözleşmeleri çok önceden yapılan ve dünya çapındaki müzisyenlerin turne programında yerini alan CRR’de, konserlerin gerçekleştirilmesi için hâlâ diğer belediye işletmelerinde olduğu gibi ihaleye çıkılıyor. İhale sürecinde bir aksama olursa, ‘bir sorun çıkarsa’ konserlerin gerçekleştirilmesi tehlikeye düşüyor ve bazen bütün konserler iptal edilebiliyor. 2009 yılında büyük bir krize neden olan prosedürde hiçbir değişiklik yapılmadığı için, benzer sorun bu yıl bir kez daha yaşandı ve CRR ocak ayında ve şubatın bir kısmında kapalı kaldı.

Tabii ki bu saçmalığın devam etmesi, sadece programlarda aksamalar yaratmakla kalmıyor, etkinliğin yapılıp yapılamayacağı belli olana kadar vaktinde duyurulamıyor. Bu sebeple kimi önemli müzik olayları çok az dinleyici tarafından izleniyor. Vezneciler Metrosundan çıkıp Laleli Tramvay Durağına doğru yürürken gözüm üniversitenin önündeki bir reklam panosundaki çok özel programa ilişmeseydi bu konser de bilgilendirilememekten kaçırdığım çok sayıda etkinlikten biri olacaktı. Allahtan, benim gibi duyanlar olmuş ki full değilse de yüzde 85 dolu bir salonda izleyebildim.

Nathalie Stutzmann’ın yönetimindeki Orfeo 55 orkestrasının efsanevi Fransız kontrtenor  Philippe Jaroussky’ye eşlik ettiği programın konsepti, Alman asıllı İngiliz besteci G.F. Handel’in neredeyse tüm opera ve oratoryolarda karşımıza çıkan Yunan mitolojisinden kahramanlar ve motiflerle bağlantılı olarak, ‘Mitolojide Kahramanlar ve Tanrılar’dı.

Handel’in ‘Parnasso in Festa’ ‘Arianna in Creta’, ‘Deidamia’ operalarından ve ‘Aci, Galatea e Polifemo’ dramatik kantatından aryalardan oluşan programda, vokal müziğin bu eşsiz mücevherleri, enstrümantal yapıtlarla çerçevelenerek sunuldu. Her bir aryanın öncesinde çalınan concerto grosso, uvertür ya da ara müzikleri aryaları daha da ortaya çıkaran, daha da parlak kılan bir fon oluşturuyordu. Ara müzikleriyle vokal bölümler arasında herhangi bir kesintiye, bir alkış ‘es’ine yer verilmemesi, olayı su gibi akan bir saf müzik dinletisine çevirmişti. 

Konserin bütün aryaları castrato aryalarıydı. Bilindiği gibi 18. yüzyıla kadar kadınların sahneye çıkması, koroya kadın sesi alınması yasaktı. Kadın rollerine, sesi çatlamadan kastre (hadım) edilmiş erkekler çıkardı. Çocuk soprano ya da kastrato olarak bilinen bu şarkıcılar, göğüs kafesi ve ciğerler geliştikçe, oğlan çocuğu sesinin saflığını ve güzelliğini kaybetmeden, sopranoya ya da kontraltoya göre daha güçlü, daha duygusal, daha şehvetli bir ses rengine sahip olurlardı. İtalya’nın Fransız Anayasasına geçmesi ile hadım etmek suç sayıldığından işlem durdurulmuş ve kastratolar zamanla yok olmuşlardır.

Barok müziğinin tekrar yükselişe geçtiği günümüzde, geliştirilen yeni şan teknikleriyle, alto, mezzo ses aralığına sahip kontrtenorların ve soprano ses aralığına sahip sopranistlerin yetiştirilmesi mümkün olmuştur.

1978 doğumlu Philippe Jaroussky’nin, olağanüstü güzel ve berrak sesinin benzersiz özelliği, hem kontrtenor hem sopranist aralıklarında oluşu. Aryaların ‘fioritura’larını, ‘trillo’ ve ‘appogiatura’larını inanılmaz bir rahatlıkla söyleyebiliyor.

Zamanımızın en sıra dışı müzisyenlerinden, kontralto ve orkestra şefi kariyerlerini beraber yürüten Nathalie Stutzmann’ın 2009’da hayata geçirdiği Orfeo 55, kurucu yöneticisinin heyecan ve adanmışlığını paylaşan olağanüstü bir topluluk. Stutzmann, müzikal cümlemeye olağanüstü hâkimiyeti ve duygusal derinliği ile, klasik öncesi müziğin tüm güzelliğini ve çeşitliliğini dinleyicilere birebir aktarabildi. Benim için konserin doruk noktası,

Jaroussky’nin pırıl pırıl sesiyle obuanın benzersiz tınısının söyleşisiydi.

Philippe Jaroussky’nin müthiş performansına eşlik eden Stutzmann, bizden o güzelim kontraltosunu esirgemedi ve muhteşem gür ve güçlü sesiyle iki aryanın ‘recitativo’sunu seslendirdi.

Dinletinin en keyifli tarafı, izleyicilerin, orkestranın elemanlarının girmesiyle başlayan ve konser boyunca hiç dinmeyen coşkusu ve heyecanıydı. Konser sonunda doruğuna ulaşan bu coşku, ikiliyi bitmez tükenmez alkışlarla defalarca sahneye çağırdı. Jaroussky’le Stutzmann da bu heyecana, birbirinden güzel iki arya ile teşekkür ettiler.

Etkinliklerden haberdar olmak için form doldurmak da yetmiyor. İnternetten takip edip, telefonla da konfirmasyon gerekebilir. Ama değer, çünkü Ozan Binici’nin programları kaçırılır gibi değil.

Hepinize iyi dinletiler, iyi seyirler dilerim.