Köpek annesi

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
13 Mayıs 2015 Çarşamba

Bizim annelerimizle hiç bir zaman mukayese edilemez ama bazı insanlar köpek anneleridir. Onların en ufak bir hastalığında imkânının yettiği en iyi veterinere koşturur. Aşılarını aksatmaz, tüylerini fırçalar, ayaklarını nemli bezlerle siler, yaşlanıp hantallaşmasın diye kendi yorgunluğuna rağmen sabah akşam yürütür, ona egzersiz yaptırır. 

Köpek anneleri koşulsuz sevgi veren, pozitif enerjili köpeklerine bayılırlar. Ancak bu sevginin, tıpkı küçük bir şımarık çocuk gibi, köpeklerinin yumuşak gördüğü kişilere şımarma potansiyeli olduğunu unuturlar. Bir kere koltuğa çıkmasına müsaade ederseniz, ondan sonra bütün koltukları ve yatakları onun sanır. Disiplinli yürütmezseniz, sağa sola kafasına göre gider, size çekiştirir durur. Bizim köpekleri şımartmamız bir nevi onları ‘insanlaştırmamız’ uzun vadede davranışına zarar verebilir.  Farkında olmadan köpeklere ‘oğlum’ ve ‘kızım’ demek bile onları bilinçaltında ne kadar insanlaştırdığımızı gösterir. Yolunuz bir köpek parkına düşerse bunu rahatça gözlemleyebilirsiniz.

Ara sıra köpek davranışları üzerine okurum. Yurtdışında moda olan köpek psikologları ve blogları hoşuma gider. Tıpkı insanlar arasındaki fikir ayrılıkları gibi, olayları diğer bir insan gözü yerine köpek gözünden görmeme yardımcı olur. Geçtiğimiz günlerde bir internet sitesinde köpek psikologları hakkında bir makale okurken, ünlü psikanalist Sigmund Freud’un köpekler ve insanlar hakkındaki bir sözü geldi aklıma: “Köpekler, arkadaşlarını severler ve düşmanlarını ısırırlar, saf sevgi vermekten aciz, her zaman sevgi ve nefreti karıştıran insanların aksine.” İnsanlar hakkında sevgi vermekten aciz diye düşünmek biraz sert tabii. Çok sevgi dolu insanlar var, gerçekten kötü insanların da olduğu gibi.  İnsanların yaşadığı hayat da duyguları gibi karışık, sevgiyle nefretin günden güne iç içe girmesi veya duyguların her gün değişmesi doğal. 

Ancak bu sözden algılamak istediğim, en azından bazı konularda hayatı kolaylaştırmanın bize katacakları. Özlediğimizi aramak, görmek istediğimizi çağırmak, mutsuz eden insanları, ‘ayıp olmasın’ları elimizden geldiğinde hayatımızdan çıkartmak gibi… Hayat kontrolümüzün dışında karışık, en azından bir kısmını basitleştirmekte fayda var. 

***

Bizim annelerimize gelince… Geçtiğimiz pazar günü Anneler Günü kutlandı. Anneleriyle aynı şehirde olanlar, onlarla yemeğe çıktı. Çiçekler, hediyeler, çocuklar, torunlar, lezzetli yemekler, keyifli sohbetler ile annelerimize keyifli bir gün yaşatıldı. Annesiyle o günkü resimlerini paylaşanlar da oldu, melek olmuş annelerinin anısına güzel eski resimlerini paylaşanlar da… O günü hüzünlü geçiren, bizim gibi annesiyle olma şansı artık olmayan arkadaşlarımız için içimiz burkuldu. Yine o günün ticari olması ile ilgili yazıldı, çizildi. Tabii ki her gün annelerimizi takdir etmemiz gerektiği hatırlatıldı.  İçimden “ticari olsa ne olur” diye düşündüm. “Her yıl o gün onu şımartsak, mutlu etsek fena mı olur?” Anneler Gününden önceki hafta yazı yazma sırası bende olmadığından içimde kaldı. Başta annem olmak üzere, tüm annelerimizin geçmiş Anneler Gününü kutlarım. Şımartılacağınız nice senelere…